Meclis içi muhalefet, denendi, başarılamadı…

Yayın Tarihi: 03/11/22 14:30
okuma süresi: 6 dak.

Kıbrıs Postası’nda “Seçim Gündemi” programımıza dün konuk olan HP Genel Başkanı Kudret Özersay, Ana Muhalefet CTP’ye bir kez daha çağrıda bulunarak, “Halkın iradesini yansıtmayan hükümetin giderek normalleşmesi ve kanıksanmasının sebebi muhalefettir” dedi.

Özersay sözlerinin devamında “Genel anlamda halka telafisi mümkün olmayan zararların verilebileceğini, ‘ortak akılla’ ‘memleketin faydası için beraber yasa yapıyoruz’ diyerek bu işlerin olamayacağını hep vurguladık. Yaşanıp, denenip görülmüştür. Bu dönemde Ana Muhalefet CTP’nin daha faklı stratejiye geçmesini beklerdik” dedi.

Malumunuzdur, Kudret hoca, geçtiğimiz haziran ayında hem partisi HP’yi sine-i millete döndürdü hem de kendisi bizzat vekillikten istifa etti. Partisinin diğer iki vekili parti kararına uymayarak mecliste vekilliğe devam ediyor ama hocanın bu tavrı meclisin geldiği içler acısı nokta göz önüne alınırsa haklı çıktı.

İşte hoca programda bu konuların üzerine bayağı konuşarak programın sonunda Ünal Üstel’in son açıklamasını alıntıladı “Ünal Bey ‘muhalefet konuşacak biz yasaları geçireceğiz’ diyor. Tam da bunu yapıyor” deyiverdi.

Yalan mı?

Muhalefet sadece konuşuyor. Komitede konuşuyor, kürsüde konuşuyor, basına konuşuyor, inanamıyor, hayret ediyor, dalga geçiyor, sarkastik takılıyor, öfke patlaması yaşıyor ama Kıbrıslı Türklerin başına her gün yeni bir anti-demokratik yasa örülmesine engel olamıyor, gelen her yasa meclisten parmak hesabı geçiyor. Sonra da bunun adına demokrasi diyorlar.

İşin bir de geçen yasaları yargıya taşıma ve yargının hükümetin yürütmesine takoz koyması sonucu hedef haline getirilmesi, muhalefet yapmaya mecbur bırakılması durumu var ki esas tehlike sanırım budur.

Dolayısıyla, mecliste yapılan kötülükleri ‘normalleştirme’ görevini, ortada sanki de bir muhalefet varmış gibi davranarak ifa etmeye çalışanlar için bence deniz çoktan bitti, gemi çoktan karaya oturdu ama boşa konuşuyoruz.

Çünkü Hobbit filminin ünlü Cüce Kralı Thorin’in yaşadığı altın körlüğü gibi bir ‘tek başına hükümet körlüğü’ yaşanıyor. Hülasa, yerel seçim zaferi kazanacaklarını, ardından da bunun erken seçime yol açacağını, sonrasında da onu da kazanıp tek başlarına hükümete geleceklerini hesaplayanları ancak bu çeşit bir körlükle tarif edebilirim.

Hayır, bir de “meclisten çekilin” çağrılarına “o zaman UBP ara seçim yapar, tüm sandalyeleri ele geçirir, hatta 34 sayısına ulaşıp, Anayasayı da değiştirir” demezler mi?

Doğrudur, UBP zihniyeti bunu yapabilir. Yani eğer muhalefet çekilirse, boşalan koltuklar için bir ara seçim yaparak bunları doldurabilir.

Aynen daha önce yaptığı gibi.

Ama yaptı da ne oldu?

Bunun için 1990 seçimlerine ve sonrasında olanlara bakmak gerekmektedir.

Bilen bilir, 6 Mayıs 1990 günü yapılan seçimlere Demokratik Mücadele Partisi (DMP) çatısı altında giren muhalefet, yüzde 44.5 gibi müthiş bir oy almasına rağmen 50 kişilik mecliste 16 sandalye alır. UBP ise yüzde 54.7’lik bir oyla 34 koltuk kazanır.

Son derece büyük ve pervasız müdahalelerin yapıldığı, sonuçlarının şaibeli sayıldığı o seçimin sonrasında muhalefet haklı olarak boykot yapma kararı alır, meclis girmez. Ancak 4 kişi bu karar uymaz, 12 vekil boykota devam eder.  

UBP’nin ise umurunda değildir. 1991 yılının Aralık ayında ara seçime gidilir ve UBP boş olan 12 sandalyenin 11’ini kazanır. Artık mecliste 45 tane UBP vekili vardır.

CTP çevrelerinin ‘çekilin’ çağrılarına karşın anlattıkları korkutucu hikaye/sonuç budur ama anlatılanlar eksiktir.

Çünkü 1991 ara seçimlerinden ortaya çıkan meclis aritmetiği, anti-demokratik tek parti sistemi otoriter yönetim şekillerinden farksızıdır ve bu durum kısa sürede sorunlar çıkarır.

Öyle ki 1992 yılının ortalarından sonra UBP içinde patlak veren kavga en nihayetinde dokuzlar hareketi ile birlikte Demokrat Parti’yi doğurur. UBP karpuz gibi ortadan ikiye bölünmüş, büyük güç kaybetmiştir.

DP’nin ortaya çıkmasıyla birlikte UBP hükümeti çatırdayıp düşünce, ülke bir kez daha seçime gider ve 12 Aralık 1993 günü sandıklar kurulur.

Hava kararıp, sonuçlar ortaya çıkmaya başlayınca ise büyük bir şok yaşanır.

UBP yüzde 29.8 ile yine ilk partidir ama kazandığı sandalye sayısı (17) iktidar için yetmemektedir. DP ise UBP’nin hemen arkasından 29.2 ile 16 vekil çıkarır. Zafer ilahının esas güldüğü parti ise CTP’dir. Yüzde 24.2 ile tarihinin en yüksek oyunu alan parti, 13 sandalye ile koalisyona göz kırpar. Nitekim DP ile CTP koalisyon konusunda anlaşır ve CTP’nin hükümetler macerası böyle başlar.

Yani 1990 yılında yapılan o boykot hem UBP’yi bölüp parçalamış hem de sola güçlü bir şekilde hükümete gelme yolunu açmıştır.

Bu tahlili yapmadan işi sadece “istifa edersek ara seçimle sandalyeleri doldurup Anayasa değiştirirler” korkutması üzerinden yapanlar belli ki sisteme entegre hallerinin doğurduğu gereklilikleri yapmaktadırlar.

Kuşku yok ki sistemin dişlileri içinde varlık bulanlar, o varlıklarıyla bizzat sisteme hayat vermektedirler.

Ve geçen her gün bir tek şey azalmaktadır: Kıbrıslı Türklerin görünürlüğü…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Mete Baris04/11/22 11:00
Sol kesimin en buyuk sorunu hep lafta kalmalari. Surekli bir laf kalabaligi, surekli bir muhalefetcilik ama gunun sonunda elle tutulan birsey yapildigi yok. Tatar ve Co. mutlu mesut kendine bicilen gorevlere devam.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları