BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Toplumsal yıkım ve yeniden dirilişin ihtiyacı!

Yayın Tarihi: 29/11/24 07:00
okuma süresi: 14 dak.

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 Bir Neslin Kayıp Hikâyesidir...

Bir çocuk, gözlerini sabahın ilk ışıklarıyla, konteyner bir sınıfın demir kapısında açar. Elindeki kalem, yıpranmış defteri ve boyasız, sıraların arasındaki boşluk, adanın geleceğini simgeler gibidir. Aynı gün, bir kadın hastanede sıra beklerken, çaresizlikle başını ellerinin arasına alır. Yan masada ise esnaf, öğlen siftahını yapamadan kepenk indirmeyi düşünür. Kuzey Kıbrıs’ın sokaklarında dolaşan bu hikâyeler, artık bir ulusun kaderini değil, bireysel kayıpların bir resitalini anlatıyor...

Ekonomik ve Sosyal Yıkımın Anatomisi...

KKTC, ekonomik krizlerin ve hayat pahalılığının pençesinde kıvranıyor. Enflasyon, halkın alım gücünü eritirken, küçük esnaf kepenk kapatıyor, aileler ise borç batağında hayatta kalmaya çalışıyor. Türkiye’den gelen ekonomik yardımlara bağımlılık, kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi hayalinin önünde en büyük engel olarak duruyor. Denetimsizlik, esnafı kaderine terk ederken; maliyetlerin artışı, halkı daha da yoksullaştırıyor.

Tüm bunların yanında, eğitim sistemi çağın gerisinde kalmış durumda. Öğrenciler konteyner sınıflarda eğitim alırken, teknolojik altyapı eksikliği yeni neslin gelişimini baltalıyor. Sağlık hizmetleri ise hem maddi hem de insani kaynak yetersizliği ile mücadele ediyor. Kadınlar şiddet mağduru, gençler uyuşturucunun pençesinde ve toplumun genelinde bir aidiyet krizi yaşanıyor...

Gençler Arasında Uyuşturucu Kullanımının Artışı, Bir Toplumun En Büyük Kayıp Nesli Haline Dönüşüyor...

KKTC'de gençler arasında uyuşturucu kullanımı, giderek daha yaygın hale geliyor. Bu, yalnızca bireylerin sağlığını tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda toplumun geleceğini de karanlık bir yola sürüklüyor. Gençlerin, çoğu zaman kimlik bunalımları, ailevi sorunlar, işsizlik ve toplumsal baskılar gibi zorluklarla karşı karşıya kaldığı bir dönemde, uyuşturucu, geçici bir kaçış yolu olarak cazip bir seçenek gibi görünebiliyor. Ancak, bu geçici çözüm, kalıcı yıkımlara yol açıyor. Gençler, yalnızca bedensel sağlıklarını kaybetmekle kalmıyor, aynı zamanda psikolojik ve sosyal anlamda da büyük bir boşluğa düşüyorlar. Uyuşturucu bağımlılığı, okul başarılarını, aile ilişkilerini, hatta gelecekteki kariyer olanaklarını sekteye uğratırken, toplumda suç oranlarının artmasına ve bireysel trajedilerin çoğalmasına da neden oluyor.

Buna benzer sorunların çözülmesi, yalnızca tıbbi müdahaleyle sınırlı kalmamalıdır. Ailelerin ve eğitimin, gençleri uyuşturucunun zararları konusunda daha fazla bilinçlendirmesi, sosyal destek ağlarının güçlendirilmesi ve gençlerin daha sağlıklı yaşam tarzlarını benimsemeleri için, fırsatlar sunulması gerekmektedir.

Hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır ki toplumlar, gençlerinin sağlığına verilen önem ölçüsünde, geleceğe yön verirler...

KKTC’deki tüm paydaşların el birliğiyle bu sorunlara şimdi çözüm üretmesi, gençlerin potansiyellerini kaybetmelerinin önüne geçmek için, çok daha hayati öneme sahip olacaktır...

Kara Para Aklama ve Güven Kaybı, KKTC’deki Yolsuzluk ve Denetim Eksikliğinin En Büyük Utancıdır...

KKTC, son yıllarda kara para aklama faaliyetlerinin açıkça devam ettiği yönündeki gözlemler, halk arasında büyük bir güvensizlik yaratmaktadır. Ülkedeki bu tür faaliyetler, sadece ekonomik istikrarı tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda uluslararası prestiji de zedeliyor. Son olarak, İngiltere'den Mağusa Limanı’na gelen bir araçta birkaç milyon sterlin değerinde paranın bulunduğu iddiaları, bu durumu bir kez daha gündeme taşıyor. Söz konusu aracın hangi galeriye ait olduğu konusunda ortaya atılan spekülasyonlar, bu olayın sadece sıradan bir ticaret değil, aynı zamanda kara para aklama şüpheleriyle bağlantılı olabileceğini de düşündürüyor.

Bu tür olaylar, KKTC’nin uluslararası güvenilirliğini ciddi şekilde zedelemektedir. Ne yazık ki, bu konuda yeterince somut adımlar atılmadığı ve denetimlerin yetersiz kaldığı böylesine bir ortamda, kara para aklama faaliyetleri, giderek ülkede daha görünür hale geliyor. Toplumda, adaletin ve şeffaflığın sağlanması adına daha güçlü denetim mekanizmalarının kurulması, yolsuzluğa karşı daha kararlı bir duruş sergilenmesi gerekmektedir. Her bireyin bu konuda bilinçlenmesi ve toplumsal baskı oluşturması, sadece ekonomik refahı değil, aynı zamanda sosyal huzuru da korumanın temel yolu olacaktır.

Hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır ki, adaletin olmadığı yerde, halkın güveni tamamen yok olur...

Yaşananlar, KKTC’deki bu tür yolsuzluk olaylarının toplumsal barışı ve devletin meşruiyetini nasıl zedelediğine dair, çok önemli hayati derecede ciddi yansımaları ve hatırlatmaları içerir...

Kontrolsüz Nüfus Artışı ve Sistemsel Çöküş, KKTC'nin Sürdürülmez Yüküdür...

KKTC'de nüfus artışı, yıllardır doğru düzgün bir planlama yapılmadan devam etmiştir ve bu durum geldiğimiz noktada, ülkedeki tüm sistemlerin kilitlenmesine yol açmıştır. Gerçek nüfusun ne kadar olduğu halen bilinmemekte, çeşitli kayıtlarda ciddi çelişkiler bulunmakta ve bu belirsizlik, hem ekonomik hem de sosyal yapıyı derinden sarsmaktadır. Eğitim, sağlık, altyapı gibi temel hizmetler, kontrolsüz nüfus artışına ayak uyduramazken, kamu hizmetleri de yetersiz kalmaktadır. Okullarda sınıflar tıka basa dolmuş, hastaneler hasta kabul etmekte zorlanır hale gelmiş ve yollar, trafikle dolmuş durumdadır. Bu artış, sadece fiziki altyapıyı değil, aynı zamanda sosyal yapıyı da şimdi çok daha fazla tehdit etmektedir. İnsanlar arasında sınıf farkları, gelir adaletsizlikleri ve toplumsal huzursuzluklar hızla derinleşmeye devam etmektedir...

Ülkedeki sistem kilitlenmesi, devletin karar alma süreçlerini zorlaştırmakta, kaynaklar verimli kullanılamamakta ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden uzaklaşılmaktadır. Artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak, ülkenin geleceği açısından büyük bir risk oluşturuyor. Bu sorunun çözülmesi, sadece demografik bir mesele değil; ülkenin ekonomik, sosyal ve politik geleceğini belirleyecek hayati bir konu haline gelmiştir. Nüfus planlaması ve sürdürülebilir kalkınma politikalarının uygulanması, KKTC'nin yarınının şekillendirilmesi için elzemdir.

Hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır ki, bir halk, ancak gerçek ihtiyaçlarını tespit edip ona göre karar alarak, geleceğine sağlam adımlarla yürüyebilir...

Devlet Kaynaklarının İsrafı ve Toplumsal Çöküş, KKTC'nin Kaybolan Geleceğidir...

KKTC'de devlet kaynaklarının israfı, sadece ekonomik anlamda değil, toplumsal yapının bütünlüğü ve geleceği açısından da yıkıcı sonuçlar doğurmaktadır. Kamu kaynaklarının verimsiz harcanması, altyapı yatırımlarının yetersizliği, kamu hizmetlerinin kötü yönetimi ve israf edilen bütçeler, halkın günlük yaşamını zorlaştırmakla kalmıyor, devletin güvenilirliğini de ciddi şekilde zedelemektedir. Sağlık, eğitim, güvenlik gibi temel alanlara ayrılması gereken kaynaklar, genellikle yolsuzluk, bürokratik engeller ve kötü yönetim yüzünden verimli kullanılmamaktadır. Bu durumlar, toplumda güven kaybına, adaletsizliğe ve huzursuzluğa şimdi çok daha fazla yol açıyor. Ayrıca, bu israfın yükü, en nihayetinde vatandaşın cebinden çıkıyor; vergiler artarken, hizmet kalitesi de hep düşmeye devam ediyor.

Kaynakların israfı, ülkedeki ekonomik büyümeyi engelleyerek, işsizlik oranlarının yükselmesine ve halkın yaşam standartlarının düşmesine neden oluyor. Sosyal hizmetlerin eksikliği, yoksulluk ve eşitsizlik gibi sorunları derinleştiriyor. Toplumda umutsuzluk ve güvensizlik artıyor, halkın devlete olan inancı giderek zayıflıyor.

Hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır ki, bir ulusun kaderi, yönetimindeki liyakat ve adaletle ölçüldüğü hep göz ardı ediliyor...

KKTC'de artarak devam eden kaynak israfı, sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı, demokrasiyi ve adaleti de tehdit ediyor. Kaybolan her kaynak, kaybolan bir gelecektir ve bu nedenle toplumun her kesiminin, bu durumu sorgulaması ve sorumluluk alması artık kaçınılmazdır...

Siyasi İstikrarsızlık ve Partizanlık Çıkmazı Devam Ediyor...

Siyasi arenada ise halkın umutları birer birer sönüyor. Parlamento, sürekli krizlerle gündeme gelirken, meclis başkanlığı seçiminde yaşananlar, halen daha kafalarda soru işareti yaratıyor. Partizanlık, liyakati gölgelerken, devlet yönetiminde hesap verilebilirlik ve şeffaflık gibi kavramlar yalnızca birer retorikten ibaret kalıyor. Sürekli değişen hükûmetler ve popülist politikalar, siyasi istikrarın sağlanmasını imkânsız hale getiriyor.

Toplumun Ruhsal ve Kültürel Çöküşü Devam Ediyor...

Tüm bu çalkantılar arasında, Kıbrıs Türk toplumu, "milli dava" etrafında birleşen o eski dayanışmasını artık kaybediyor. Aidiyet duygusu yerini yabancılaşmaya bırakırken, devletin varlığına olan inanç günden güne azalıyor. Bu psikolojik erozyon, yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de bir çöküşün habercisi olarak kendini gösteriyor...

Çözüm Önerileri ve Umut Işığı...

1. Ekonomik Bağımsızlık: KKTC, kendi ekonomik politikalarını oluşturmalı, üretimi artırmalı ve dış yardımlara bağımlılığı azaltmalıdır. Tarım, turizm ve teknoloji sektörlerindeki yatırımlar artırılmalıdır.

2. Siyasi Reformlar: Partizanlık son bulmalı, liyakat esaslı bir yönetim anlayışı benimsenmelidir. Hükûmetlerin, halkın ihtiyaçlarına yanıt verebilmesi için, şeffaflık artırılmalıdır.

3. Eğitim ve Sağlık Reformları: Eğitimin çağdaş standartlara ulaşması ve teknolojik altyapının geliştirilmesi, genç nesillerin geleceğini garanti altına alacaktır. Sağlık sektöründe ise kaynakların verimli kullanımı sağlanmalı ve hizmet kalitesi artırılmalıdır.

4. Toplumsal Dayanışma: "Birlikte güçlüyüz" anlayışı yeniden canlandırılmalı, toplumsal sorunlarla mücadelede ortak bir bilinç oluşturulmalıdır.

Hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır ki, adaletin olmadığı yerde, hep insanlık kaybeder...

Hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır ki, bir millet, sırtına yüklendiği taşlarla değil, omuz omuza verdiği birliktelikle büyür...

Hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır ki, bir ulus, şerefini ve gücünü, her bireyin sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmesiyle bulur...

Hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır ki, toplumun gerçek zenginliği, bireylerinin adalet ve eşitlik içinde yaşamasıdır...

Bilinmeli, şimdi daha fazla farkına varılmalı ve vardırılmalıdır ki bir ülke ancak, halkının bilinçli ve birleşmiş duruşu ile yükselebilir...

Değişim için bütünleşmenin, tam da zamanındayız... KKTC, bugün sadece ekonomik ve siyasi krizlerle değil, aynı zamanda toplumsal değerlerin erozyona uğraması, adaletin ve eşitliğin yok sayılmasıyla da mücadele ediyor. Artan nüfus, kontrolsüz büyüyen sorunlar, devlet kaynaklarının israfı ve kara para aklama gibi karmaşık meseleler, bir halkın geleceğini şimdi çok daha fazla tehdit ediyor. Ancak tüm bu zorluklar, aynı zamanda bir uyanış ve değişim için bir fırsat sunuyor. Toplumun her kesimi, sadece bireysel değil, kolektif bir sorumlulukla da bu sorunları ele almalıdır; adalet, şeffaflık, liyakat ve dayanışma temelleri üzerinde bir araya gelmelidir...

Şimdi daha fazla anlamalı ve anlatmalıdır ki, bir ulusun geleceği, halkının umutlarına ve cesaretine bağlıdır...

Ülkede yaşananlar ve yaşatılanlar, her birimizin bu toplumu daha yaşanabilir ve daha adil bir yer haline getirme sorumluluğuna sahip olduğumuzu hatırlatıyor... KKTC'nin gerçek potansiyeline ulaşması için, birlik ve beraberlik içinde, adaletsizliklere karşı durmalı, israfı ve yolsuzluğu sonlandırmalı ve yeniden doğru yolda ilerlemek için, çok daha cesur adımlar atmalıyız. Zorluklar büyük, ama unutmayalım ki, her değişim, küçük bir adımla başlar ve her adım, büyük bir geleceğin temellerini atar...

KKTC'nin bugünkü durumu, her açıdan alarm verici olsa da, bu sorunların çözümsüz olmadığını bilmek de, her zaman umut vericidir... İnsanca bir yaşam, güçlü bir ekonomi ve sağlıklı bir toplum için, şimdi dayanışma ve reform zamanıdır...

Her birey, her kurum ve her politika bu çağrının, bir parçası olmalıdır...


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.