Ülkeyi yöneten değil "yürüteniz"

Günümüzde gelişmiş ve az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkı ve ayrıcalığı yaratan,
bu farkın açılmasında domino etkisi yaratan en önemli şey,
insan unsuru üzerine kaynakların geliştirilmesi için yapılan yatırımlar,
sosyal ve yapısal değişimlerdir...

Bu sistemlerde insan en önemli kamu malı olduğu için,
bütün devlet kurumlarında insana bir değer biçilmiştir.
Kamu kaynaklarını kullanırken,
vergilendirirken,
"gerekli-gereksiz" analizler yapılırken, her yerde bu değer paradigması üzerinden yapılanmalar söz konusudur.

Lâkin KKTC denilen bu coğrafyada öyle bir "yapılanma" içindeyiz ki,
sanki bazı kesimlerin çıkarları için inşa edilmiş coğrafi bir sınır gibi...
Sahte bir biyo-etik, sahte bir maneviyat ile "koordine" olduk!
Sahte olan değil ama "gerçek" olan kalıcı olur ...
Çünkü "gerçek"  her dâim mevcuttur.
Gerçeğin öncesi-sonrası değişmez...
Bu özelliği, "gerçek olan"ı güvenilir bir referans değeri ve referans gücü yapar!

Fakat bir şeyin olmasına yönelik arzu besleyen insanlar, yanlış düşünceleriyle yüzleşince,
gerçekten yana tercih yapamıyorlar,
çünkü tercihlerini "objektif gerçekler" değil, arzuları belirliyor!

Bu insanlar, gerçek olanın yerine "masal" olanı koyuyorlar!

Örneğin;
"Bir at var, atın kanatları var, Mars'a gidip geliyor"...
Peki!
Bu ata binen var mı? Yok!
Atı araştırabilir misiniz? Hayır!
Hayır ama, bu fikrin yetişebileceği şartları sağlayabilir,
uçan at fikrini "önemli" kılabilecek şeyler yapabilirsiniz!

Bir tarafımızda yağma,
ganimet,
kumarhaneler, bet ofisleri,
sözde gece kulüpleri olarak lânse edilen genelevler...

Öte tarafımızda camiler, külliyeler,
Kuran kursları ve İlâhiyat okulları!...
Bu masalın ne adabı var, ne kuralı!

Lütfen söyleyin bana, bunların hangileri bize güç katıyor?

Düşünme biçimimiz gerçeğin doğrultusunda olsaydı,
o zaman bu ülkeyi biz yönetirdik!
Bunlar var çünkü bizler, yıllardır gerçeği değil de, yanlışı bile bile yaşamayı, kendimize yol gösterici olarak seçmişiz!

Bu ülkeyi yöneten değil "yürüteniz"...
Hoşafı yemeğe varız, ama güllerin dikenine katlanamayız!

O zaman yönetemez, yürütürüz...