İÇ HABERLER
okuma süresi: 6 dak.

Doç.Dr. Muhittin Tolga Özsağlam: Trump, uluslararası ilişkiler sistemindeki türbülansı anımsattı

Doç.Dr. Muhittin Tolga Özsağlam: Trump, uluslararası ilişkiler sistemindeki türbülansı anımsattı

Doç. Dr. Muhittin Tolga Özsağlam, Kıbrıs Postası’ndaki yazısında, uluslararası ilişkilerdeki dönüşümü, Trump’ın etkilerini, güvenlik söyleminin artışını ve küresel güç dengelerindeki değişimi ele alarak, bu sürecin Kıbrıs’a yansımalarını inceledi.

Yayın Tarihi: 04/03/25 09:52
Güncelleme Tarihi: 04/03/25 11:16
okuma süresi: 6 dak.
Doç.Dr. Muhittin Tolga Özsağlam: Trump, uluslararası ilişkiler sistemindeki türbülansı anımsattı
Özel Haber

Doç. Dr. Muhittin Tolga Özsağlam, Kıbrıs Postası’ndaki köşe yazısında, günümüzde uluslararası ilişkilerde yaşanan dönüşümün ve özellikle Trump’ın dış politikasının küresel dengeyi nasıl sarstığının altını çizdi.

Özsağlam, refah devletinden vazgeçişin ve otokratik yönetimlerin post-truth söylemler ile ötekileştirme stratejilerinin giderek daha fazla öne çıktığını vurguladı.

Özsağlam, yazısında, dünya ve bölgesel ilişkilerin nasıl yeniden şekillendiği ve bu değişimlerin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz özelinde nasıl yansıyabileceği konusunda derinlemesine bir analiz sundu.

Özsağlam'ın ele aldığı köşe yazısı şu şekilde:

"Geçtiğimiz gün ABD Başkanı Trump ve Ukrayna’da 2014 yılında gerçekleşen darbe sonrası başa gelen Petro Poroshenko’dan görevi devralan Zelenski Beyaz Saray’da görüştüler… Görüşme sırasında Trump’ın tavrı bir çok kişi tarafından şaşkınlıkla karşılandı… Trump’ın tavırları alışa gelmiş diplomatik davranışlardan uzak olması bakımından şaşılabilir nitelikteydi… Ancak Trump’ın söylediklerinin muhtevası Trump’ın dış politikasını ve gerçekleri yansıtıyordu…

Trump, Rusya-Ukrayna Savaşının ortaya çıkışında Zelenski’ye sorumluluğunu ve Biden’ın izlediği yanlış politikayı anlatıyordu… Trump’ın en çok göze çarpan ifadesi ise ABD’nin Ukrayna’ya katkıları olmasa savaş 2 haftada biterdi şeklindeydi…

Çok kutuplu dünya sisteminin yerleşmeye başladığı bugünlerde bloklar yeniden şekilleniyor… Uluslararası ilişkiler sisteminin akışında türbülanslar yeniden ortaya çıkıyor… Sistem, Rusya (3-5 ittifakı) ve Batı (ve ittifakları) kampları şeklinde tanımlanırken ve akış bu çerçevede gelişirken, sisteminin akışında çok kutupluluğun doğasından kaynaklanan türbülansların ilki Trump tarafından yaşatıldı ve sistemin hava akışındaki stabil durum bozuldu…

Sistemin akışındaki stabil durum Batılı ülkeler (NATO) ve Rusya arasındaki çatışmaydı, ancak bu durumun Trump’ın iktidara gelmesiyle birlikte değişeceğini defaatle ifade etmiştik… Burada mevzuya kültürel boyutuyla ve derinlikle de bakmak durumundayız!

Uluslararası sistem içerisinde Rusya tam anlamıyla küresel bir güç olmak yerine daha çok bölgesel bir güç olarak ortaya çıkıyor ve bu ABD’deki neo-realist okulun temsilcileri tarafından da kabul ediliyor ve ABD’ye karşı Rusya’nın değil, daha çok Çin’in tehdit oluşturduğu vurgulanıyor… Bu bağlamda Trump yönetiminin merkantilist ekonomi politiği çerçevesinde ABD-Hindistan ilişkilerinin de sekteye uğraması söz konusu olabilir!

Uluslararası ilişkiler sistemi içerisindeki aktörlerin dış politika yönelimlerinin merkezinde ekonomi-politiğin yanı sıra, kültürel anlamda bir güvenlikleştirmeden de söz etmek mümkündür! Kültürel anlamda güvenlikleştirilen ülkeler-uygarlıklar bağlamında ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri her ne kadar Rusya’yı güvenlikleştirseler bile, bugünlerde Çin’in güvenlikleştirilmesi karar alıcı merkezlerde daha fazla ön plana çıkacak gibi görülüyor… Rusya-Ukrayna Savaşı öncesi NATO’nun tehdit algılamalarında Çin’e daha fazla yer verildiği de unutulmamalı!

Gelelim NATO mevzusuna, NATO’nun lider ülkesi ABD, Trump’ın iktidara gelmesiyle birlikte NATO’nun ABD için ağır bir maliyeti olduğunu dillendiriyor, hatta ABD’nin NATO’dan çekilmesi gerektiğini dillendiren sözcüler var! Bu bir bakıma Avrupa Birliğine ve birliğin dışındaki Avrupa ülkelerine savunma harcamalarınızı artırın ve kendi başınızın çaresine bakmayı öğrenin mesajı anlamındadır! AB’nin bunu gerçekleştirmesi halinde eğitim ve sağlık alanında üye devletlerin kıstıkları musluklarını biraz daha kısmaları anlamına geliyor…

Refah devletinden vazgeçiş ve otokratik yönetimlerin varlıklarını post-truth söylemler (hakikat ötesi) ve ötekileştirme üzerinden devam ettirmeye çalıştıklarını söyleyebiliriz…

Uluslararası arenada farklı ittifakların ve rekabet alanlarının oluştuğunu görüyoruz ve bu İttifakların ve karşıtlıkların her an değişmesi de pek muhtemel oluyor… Batı cephesinde; AB ve NAFTA içerisindeki kırılmaların benzerlerinin BRICS içerisindeki üye ülkeler arasında da ortaya çıkması çok muhtemel görülmektedir…

Çatışmacı ve tahmin edilemez süreçlerin yaşanması da geçmiş çok kutuplu dünya sisteminin temel özelliklerinden… Bu bakımdan önümüzdeki günlerde de benzer süreçleri yaşayabiliriz, Ancak her sürecin de tahmin edilemez olduğunu söyleyemeyiz…

Yakın çevremize baktığımızda bir çok küresel ve bölgesel aktörün etkinliklerini artırmaya çalıştıklarını görüyoruz, bu bakımdan özellikle önümüzdeki günlerde İran, Suriye, Suudi Arabistan, Mısır ve Libya üzerinde kurulan stratejiler ve gelişmeler Doğu Akdeniz havzası ve Kıbrıs bakımından önem arz ediyor…

İnsan coğrafyasının, refahının-uyumunun arka plana atıldığı, fiziki coğrafyanın ön plana çıkarıldığı ve insan coğrafyasının kimi zaman araçsallaştırıldığı bu dönemde reel politiğin sonuçlarını çok yakında daha fazla hissedebileceğimizi söyleyebiliriz…

Dünya genelinde ve bölgemizde yaşanan türbülanslardan minimum düzeyde etkilenmek adına bir pozisyon almak durumunda olduğumuzu idrak etmeliyiz!"

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.