Şamarın böylesi...
Tarih tekerrürden ibarettir derler ya...
15 dene kadar önce ülkede ‘besleme’ krizi yaşanmıştı!
Bu suçlamada hedef sendikalardı...
Dönemin Başbakanı Erdoğan öyle açıklamalar yaptı ki ülkede küçük çaplı bir kriz yaşanmıştı!
Hatta dönemin hükümetini de dolaylı olarak suçlayarak ‘hem hakaret ediyorlar hem de para istiyorlar’ diye sitem etmişti...
Gerçekten de hükümet sus pus olmuş hatta sendikaları eleştirmişti!
Olay elbette unutulmadı ama şimdi suçlamalar hükümetin başına yapılınca ister istemez insanın aklına geliveriyor...
...
Bu kez de Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı krizi yaşanıyor...
Nereden cesaret alıyor ki hem ‘boş konuşuyor’ hem de ‘boşbakan’ suçlaması ile karşı karşıya kaldık!
Şimdi herkes diyor ki Başdanışman görevden alınsın...
Sanki de haddimizeymiş gibi!
Burada asıl soru şu olmalıydı;
Söyleyene mi bakmalı yoksa söyletene mi?
Makamı başdanışman da olsa böyle bir açıklama yapması elbette yoktur...
Kendisinden daha ziyade bu ülkenin devlet erkanı yine Ankara’nın devlet erkanı ile hiç de gecikmeden görüşüp konuyu masaya yatırmalıdır!
Bu da tabi ki cesaret ister, dik duruş ister...
...
Yine konuya başka açıdan da bakmakta yarar var...
Başbakan Üstel’e yapılan ağır suçlamalardan sonra dikkat ederseniz ülkede ilk kez birlik ve beraberlik yaşanıyor!
İktidarıyla, muhalefetiyle...
Aslında yıllardır özlenen bir tablodur bu!
Yani içimizden başdanışman iyi ki hakaret etti diye de geçmiyor değil...
En azından Kıbrıs Türkünün dayanışma ruhunu ortaya çıkardı!
Birlik ve beraberliğin de olabileceğini gösterdi...
Umarız siyasiler bunu da değerlendirirler!
...
Şu meşhur imama gelince...
Başdanışmana teşekkür etti!
Çizmeyi fazlasıyla aştı...
Şimdi tüm gözler Başbakanda olacaktır!
Görevden almıştı sıra paketleyip göndermeye geldi...
Ki bu Kıbrıs Türkünün genel isteğidir!
Haddini bilmeyeni burada tutarsan gün gelir tepene çıkar, nefret tohumları aşılamaya devam eder...
Umarız bu konuda gecikmezler!
...
“Hadsizlik...”
“Anne tarafımda, nenem Lefkoşa’nın köklü Hacı Fehmi ailesinden geliyor. Dedemin kökleri Baf kasabasına dayanıyor; ancak uzun yıllardır Lefkoşa’da yaşayan saygın bir aileydi.
Baba tarafım ise Karpazlı. Dedem, İkinci Dünya Savaşı’nda şehit düştü. Ailemizin kökenleri Kayseri’ye kadar uzanıyor; nenem de Karpaz’dandır.
Yıllar önce ailemizde bir karışım olmuş mudur, bilemem; olsa da bunu gayet doğal karşılarım.
Biz, tüm Kıbrıs Türkleri gibi, vatan topraklarına canımız pahasına sahip çıktık. Dayım da bu uğurda şehit oldu. Ada halkı, anavatan bildiğimiz Türkiye’den bir gün seslerini duyurabilmeyi umut ederek her gün mücadele etti.
Yaşam mücadelesi verdik, var oluş mücadelesi verdik ama tarihin hiçbir döneminde "Rum olmak" için mücadele vermedik. Bu topraklara sıkı sıkıya sarıldık ama Türklüğümüzden taviz vermedik. Bunun için öldük, bunun için yaşadık.
Kendimiz için mücadele ederken, Türkiye'ni de bölgesel çıkarları için, Türkiye ile birlikte hareket ettik.
Şimdi her önüne gelen, bu birlik ve kardeşliği bozmak için çaba harcıyor, izin vermemeliyiz. Kıbrıs Türklerinin kimliğine, örf, adet ve varlığına saygı beklemek hepimizin hakkı.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanının başbakanımıza ve Kıbrıs Türklerine yönelik yakıştırmaları en basit anlamıyla "hadsizliktir..."
Kimse kusura bakmasın ama, biz bu mücadeleyi dinimize Türklüğümüze, ırkımıza, atalarımıza sövsünler diye yapmadık. Bir milletvekili olarak her platformda hem halkımıza hakaret eden hem de Türkiye ile aramızı açmaya çalışanlara yönelik mücadelemi sürdüreceğim...”

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.