Hem de ölüm dahil!

Sağlıksız bir sağlık sistemimizin olduğu doğrudur…

9 yaşındaki çocuk Olivia’nın ölümü gündem oluşturmaya devam ediyor!

Her kafadan da ayrı bir ses çıkıyor…

Kimi sistemsizlikten bahsederken kimi de sorumluluğu sağlık çalışanlarına yüklemeye çalışıyor!

Oysa çocuğun iyileştirilmesi için tüm gayretler gösterilmiş…

Çok da hata payı olmayan bir olaya benziyor!

Ölen çocuğun babasının kararı şimdilik perde gerisinde saklanıyor…

Baba ne demiş peki;

“Çocuğumun hastaneye yatışını kabul etmiyorum…!

Daha da ileri gidiyor;

Ölüm dahil bu sorumluluğu üzerlerine alarak!

Tabi ki bunu anlamak pek de mümkün değil…

…

Demek ki böyle imzayı atınca bizde iş bitiyor…

Baba ölüm dahil tüm sorumluluğu üzerine alıyor!

Bizim yasalarımızda yaptırım gücü olmayınca hastalar Allah’a havale ediliyor…

Sonra da suçlu sistem ve bakanlık…

Acımasız bir şekilde suçlanan hatta bazen katil ilan edilen sağlık çalışanları!

Diğer ülkelerdeki sağlık sisteminde bu konuda yasalar nasıl belirlenmiş bilemiyoruz ama…

Bu tür olaylar sık yaşandığı için üzerinde fazlasıyla durulması gereken bir detay!

Sağlık sisteminin Allah’a havale edilmesi kesinlikle kabul edilemez…

…

Hatırlarsanız ölen çocuğun babası olayın hemen ardından medyaya yaptığı açıklamada olayın üzerine gidilmesini, suçlu olanların cezalandırılmasını istemişti…

Belki de haklı bir istemdi ama eğer birileri sorgulanacaksa bunların başında baba da olmalıdır!

Ne demekmiş ölüm de dahil tüm sorumluluğu üzerine alıyormuş…

Nereden buluyor bu cüreti?

Ya da sağlık sistemine güvenmiyor mu?

Güvenmiyorsa bu ülkede ne işi var?

Bunlar tabi ki bambaşka bir tartışma konusudur…

Bizi asıl ilgilendirmesi gereken sistem ve sistemin getirdiği olumsuzluklar olmalıdır!

İşte bu konu da sorumluluk tamamen ilgili bakanlıktır…

Sağlıksız sağlık sistemi sağlıklı bir sisteme dönüştürülmediği süre yaşananların ardı arkası kesilmeyecektir!

…

Sağlık ne zaman düzlüğe çıkar?

“…İster devlet olsun ister özel, ihalesinden ek mesaisine, mesai saatlerinden ek ödeneklere, bilimsel araştırmasından eğitimine, devletten özele sevklerden verilen kurul raporlarına kadar her yere sirayet etmiş, hangi partiden olursa olsun kamu önünde tartışan ve çatışan ancak perde arkasında kadeh tokuşturup birbirleriyle kucaklaşan, yerine göre medya karşısında da timsah gözyaşları döken, doymak bilmeyen, evet, doymak bilmeyen sağlıktaki mafyalaşmış statiko olup bu statiko sağlık sistemimizin kanserli hücreleridir.

Her yeri etkisi altına almıştır!

Bu hücrelere radikal bir tedavi uygulanmadıkça, hangi sağlık bakanı gelirse gelsin hepsi de bu sistemin çarkına uyup, günü geçirip, ufak tefek bir şeyler yaparak kendi kariyerini koruma kaygısından öteye gidemeyecektir. Öyle de ola gelmiştir.

Bir elinde şefkati, bir elinde sopası olmayan bir sağlık bakanı mafyalaşmış bu statiko ile baş edemez.

Sadece bu da yetmez.

Diğer siyasi aktörler de sağlık sistemini gerçek anlamda düzeltmek isteyen sağlık bakanının arkasında durmalıdır.

Mafyalaşmış statikonun baskısı ile geri adım atmamalıdır.

Sağlık işte o zaman düze çıkar.

Sağlığın başını sağlık bakanı zannederiz ancak, bakanın da üzerinde kocaman bir mafyalaşmış statiko giyotini sallanır durur.

Bu giyotin bazen bir çocuğun başına iner, bazen gencecik yaşta bir sevdiğimizi elimizden alır, bazen bir ilaç ya da malzeme eksikliğinden göz göze göre hasta kaybederiz, bazen hakkımız olan tedaviyi kendi paramızla yurt dışlarında sefalet içerisinde ararız.

Sağlıkta her şeyimiz var gibi görünürken aslında hiçbir şeyimizin olmadığını anlarız...

Sağlıktaki sorunun ne olduğunu doğru tespit edebildiğimiz ölçüde çözüme de doğru yönlerden yaklaşmış oluruz.

Çözümün bir kısmı da meclistedir.”

(Dr. İlker İPEKDAL)