Arif Hoca rahmet istedi…

Yayın Tarihi: 13/02/24 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Rahmetli Arif Hasan Tahsin hocamızın hem lafı, hem de kitabıdır: “Çirkef yatağında gülistanlık olmaz!”

Kıbrıs’ın kuzeyinde 1974 sonrası zorla kurulan ve idame ettirilmeye çalışılan düzenin geldiği nokta da tam olarak budur, çirkef yatağıdır.

Son günlerde patlayan skandallarla bunu bir kez iliklerimize kadar yaşıyoruz. Ama umurumuzda mı? Sanmıyorum, alıştık çünkü, alıştırdılar!

Ortaya atılan rüşvet iddiaları, kamuda yapılan ihale yolsuzlukları, siyasilerin arttıkça artan hesapsız malvarlıkları gibi konular gündemdeyken buna bir de diploma skandalı eklendi.

Memleketin her tarafında mantar gibi artan üniversitelerin, daha doğrusu apartman üniversitelerinin marifetleri tek tek ortaya çıkmaya başladı. Adları zaten insan kaçakçılığıyla anılan bu üniversiteler, meğer “KKTC” devletini daha iyi soymak için de kullanılıyormuş.

20 yıl önce kurulmasına rağmen hala daha devlet teşviki alan üniversiteler duymuştuk. Kurulan tabela üniversitelerinde para karşılığı diploma dağıtıldığını zaten hep duyuyorduk.

Ancak KKTC devleti içinde resmi makamlarda bulunan kişilerin, sırf barem yükseltsin de devletten daha fazla maaş alsın diye diploma aldığını ben ilk kez duyuyorum.

Belki de alemin saftiriği benim, ondan duymamışımdır, bilmiyorum.

Ama arkadaşların aklı kesmiş, parayı basmışlar, diplomayı kapıp, baremi yükseltip, bu kez de devletten parayı kapmışlar. Oh guzum oh!

E şimdi Kooperatif Şirketler Mukayyitti görevinde oturan zat bunu akıl eder de başka hinler bunu etmez mi?

Eder tabii.

Allah bilir kaç tane yüksek mertebedeki kişinin durumu da böyledir.

Ülkenin lokomotif sektörü olan, belki de yerli piyasaya turizmden çok daha fazla gelir getiren üniversitelerimizin içinde bulunduğu durum tam bir faciadır.

Ve bu durumun sorumlusu sadece şu anki hükümet değil, gelmiş geçmiş tüm hükümetlerdir. Elbette o hükümetleri oraya koyan “ilahları” da boş geçmeyelim. Zira onların haberi olmadan bu ülkede yaprak kımıldamayacağını bilecek kadar kendimdeyim.

Nereden nereye gelindi, gerçekten inanılmaz…

Ben Doğu Akdeniz Üniversitesi mezunuyum. Bundan da çok gurur duyarım. DAÜ, geçmişte Cyrus Manzoor, Moncef Gaddar, Alexander Gordiev, Ruşen Keleş ve adını sayamadığım dünya çapında profesörlerin görev yaptığı, dünyanın değilse bile Orta Doğu’nun en önemli üniversitelerinden biriydi. Her şeye rağmen hala daha öyledir.

Yine DAÜ, kuşku yok ki bu ülkenin üniversite standardını belirleyen bir kurumdur. Arif Hoca’nın bahsettiği “Gülistanlığın” olması için yapılması gereken tek şey vardı: O da tüm üniversitelerin standardını DAÜ’ye eşitlemek ya da en azından ona rekabet eder duruma getirmek.

Fakat gerçekler bunun tam tersi bir şekilde gelişti.

Her köşe başına üniversite lisansı verildi, standart göz ardı edildi ve tüm sektör sahte üniversite diploma basma ya da insan kaçakçılığı organize etme merkezleri haline getirildi.

Böylece koskocaman bir üniversiteler bataklığı yaratıldı ve DAÜ gibi güzide üniversitelerimiz bu bataklığın içine çekildi. Bugün DAÜ üzerinde döndürülen organize operasyonun sebebi okulu batırıp, özele peş-keş çekmektir.

Elbette lafım işini ve kalitesini her şeye rağmen korumaya çalışan üniversitelerimize değil, onları tenzih ederim.

Ama bugün baktığımızda, Kıbrıs’ın kuzeyinde sadece suç anlamında değil, sosyo-ekonomik anlamda da korkunç sorunların yaratılmasına neden olan bu eğitim amacı dışındaki üniversitelerle birlikte artık düzgün bir yüksek öğretim markasından söz etmemiz mümkün değildir.

Memleketin her tarafından fışkıran çirkef, maalesef, üniversitelerimize de sıçramış, her tarafını sarmıştır.

Öte yandan YÖDAK denilen ucuz siyaset kazanı, dün bir toplantı yapıp, bir takım önlemler, diploma kriterleri aldığını açıklamıştır. Tövbeler olsun, aklıma bir Kıbrıs özdeyişi geliyor, argo olduğu için yazmıyorum ama anladınız siz onu! Hani o şey olduktan sonra gancelliyi kapatın da ne çare derler ya, işte ondan!

Şimdi bu yetkisiz YÖDAK, nasıl olacak da YÖK’ün kontrolünde olan bir yerde tertibat alabilir? Karar alabilir?

Aslında bu görüntü tam olarak yetkisiz yetkili KKTC Meclisinin durumu gibidir.

Gelinen nokta nedir bilir misiniz? Ben kendi yerli evladım için 1600 dolar dönem harcı öderken, YÖK’ün zorla empoze ettiği ve KKTC üniversitelerini batırmaktan başka gayesi olmayan burs şartlarıyla Türkiye’den gelen öğrenciler 1000 dolar ödemektedir!

Eğer dünyada kendi yerli öğrencisinden daha yüksek harç alan bir başka ülke biliyorsanız lütfen bana yazın, söyleyin ama bence yoktur. Olamaz da.

Dolayısıyla değerli dostlar, Kıbrıs adasının kuzeyinde kurulan düzenin vıcık vıcık çirkefe battığını, her yerinden cerahat fışkırdığını ama olup bitenlerin pek de öneminin kalmadığı günlerden geçiyoruz.

Herkes kendi konfor alanının içinde “aman ağzımızın tadı kaçmasın” tavrında yaşayıp gitmektedir. Etik değerleri bir kenara bırakanlar ise “hayat kısa, becer de bal yala” felsefesi içinde türlü rezilliklere imza atmaya devam etmektedirler.

Bu düzenin bitmesini, Kıbrıs’ın kuzeyinin uluslararası hukuka dahil olmasını, adanın birleşmesini savunanlar ise Rumcu ve hain olarak ilan edilmektedir.

Halbuki esas hainler bunlardır. İcabında Rumcu da olurlar, Elam’ın bile aklı şaşırır! O derece bir yozlaşma.

Diyeceğim o ki Arif Hoca rahmet istedi, bu yaşananlar bir kez daha onu gösteriyor.

Çirkef yatağında gülistanlık olmaz çünkü, olamaz…


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.