Tatar-Erhürman atışması ve bir takım tanıdık senaryolar…

Yayın Tarihi: 19/05/24 10:09
okuma süresi: 8 dak.

Ersin Tatar, geçtiğimiz gün Gündem Kıbrıs’ta katıldığı bir programda, Tufan Erhürman’a vermiş, veriştirmiş.

Erhürman’ın, Maria Holguin’in ziyareti sonrası yaptığı “yetkin yoksa istifa et” açıklamalarına dair konuşan Tatar “Tufan Erhürman benim anavatanla aramı bozmaya çalışıyorsa, boşuna uğraşıyor…Benim anavatanım Türkiye, bölgenin en güçlü ülkesidir. Türkiye ile iyi ilişkilerin sürdürülmesinde büyük emeğim vardır. Bunu herkes biliyor” diyerek, özetle şöyle devam etmiş:

“Türkiye, Crans Montana sonrası federasyon tezini terk ederek, iki devletli çözüme yönelmiştir. Ben de bu siyaseti uyguluyorum ve Türkiye de bunu destekliyor. Eğer bir gün Türkiye federal çözüme geri dönerse, ben de istifa eder eve giderim. Ben ne yavşak ne de döneğim…Mert olacaksınız söylediğinizin arkasında duracaksınız. Kimse kimsenin onuruyla oynayamaz. Sen kimsin de bana istifa et diyorsun?”

Tatar, hatırlanacağı üzere daha önce de benzer şeyleri söylemiş, “Ayrılır, Kanal T’nin başına geçer oturur” demişti. Şimdi tek farkı Kanal T’yi satmış olması, o yüzden eve gidecekmiş.

Peki gider mi?

Onu günü geldiğinde göreceğiz deyip devam edelim. Çünkü makalenin konusu bir miktar da “etme bulma dünyası” meselesiyle de ilgili.

Bir kere şunda anlaşalım: Tatar, 2020 seçimlerini Türkiye’nin pervasız müdahalesi ve Tufan Erhürman’ın adaylığı yüzünden kazandı.

Aynen zamanında Kudret Özersay hamlesiyle, Mustafa Akıncı’nın Derviş Eroğlu’na kazandığı gibi. Yoksa malumunuzdur, Eroğlu seçimi ilk turdan alacaktı. Aynen Erhürman aday olmasaydı, Akıncı’nın ilk turdan kazanacağı gibi.

Şimdi 2025 seçimlerinin en büyük favorisi Tufan Erhürman’dır. Bunun sebebi CTP’nin oy patlaması yapması ya da başka bir şey değil, Erhürman’ın toplum üzerinde yarattığı pozitif durumdur.

Normal şartlar altında UBP’lilerin bile oy vereceği Erhürman’ın bu seçimin en büyük favorisidir. Kaybetmesi ancak iki şekilde olabilir:

Birincisi, Türkiye’nin Ersin Tatar ya da onun muadili birini alenen desteklemesidir.

İkincisi ise Tufan Erhürman’ın karşısına güçlü federalist bir başka adayın çıkartılması ve ilk turda oyların bölünmesidir. Tıpkı Akıncı seçiminde olduğu gibi.

Bu iki seçenekten herhangi biri tek başına işe yaramaz. O yüzden de ülkede normal ve çalışan bir demokrasi varmış gibi bu iş sandıkta yapılmalıdır.

Ha Türkiye eğer isterse Erhürman’ın karşısına Tatar’ın yerine, sağın yükselen yıldızlarından bir tanesini koyup, çok daha yaratıcı bir durum da yaratabilir.

Son günlerde kulağıma çalınan birkaç isim de oldu ama onları buraya yazıp heyecan yaratmak istemiyorum. Yalnız özellikle bir isim bana cidden ilginç geldi.

Ancak Tatar’ın yerini koruyacağını, Türkiye’nin onu koruyup kollayacağını ve yeniden seçtireceğini de iddia edenler de var.

Mesela değerli abimiz Yusuf Kanlı, geçtiğimiz hafta yazdığı makalenin başlığını “Tatar’a Ankara’dan tam destek” diye koymuş.

Ankara havasını iyi koklayan Kanlı’nın şu ifadeleri dikkat çekici: “Bir süre önce Ankara’nın merkez sağda sanki aday arayışında olduğunu yazmıştım. O bir izlenimdi. Çeşitli indikatörler Ankara’daki muktedirlerin bir yandan Mustafa Akıncı travması dolayısıyla sol bir cumhurbaşkanı seçilebilmesi olasılığına karşı tedirgin, ama bu olasılığın giderek artmakta olduğunu değerlendirdiklerini göstermekteydi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde Tatar’ın performansıyla ilgili sanki tam tatmin olmama, solun, özellikle de CTP lideri Tufan Erhürman’ın artan popülaritesi nedeniyle biraz rahatsız olunduğu, Tahsin Ertuğruloğlu, Serdar Denktaş gibi isimler politika koridorlarında fısıldanmaya başlanmıştı…Şimdi iklim değişti…

Yukarıda yazdığım gibi, Tatar’ın yerine isim arandığını Yusuf Bey de yazmış. Sonrasında “o bir öngörüydü” diyerek devam ettiği makalesinde MHP’nin Tahsin Abi’de ısrarcı olduğunu, ancak onun buna soğuk olması nedeniyle ibrenin Tatar’a döndüğü yazmış.

Esas bombayı ise şu cümlede patlatmış: “Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki durum değerlendirmelerinde mevcut durumda KKTC’de ikinci bir Akıncı travması yaşanmaması açısından mevcut cumhurbaşkanıyla, yani Ersin Tatar ile devam edilmesi hususunda bir görüş birliğinin oluştuğu söyleniyor.”

Burada sihirli sözcük şudur: “İkinci Akıncı dönemi…”

Eğer Türkiye siyaset değiştirmeyecekse, Tatar ya da başka birisi aday olsun fark etmez, bu yukarıda yazdığım cümle seçimlere damga vuracaktır. Kara propaganda bu olgu üzerinden yürütülecek ve böylece gayet efendi, nazik ve de çok düzgün bir insan olan Tufan Hoca aynen Akıncı gibi şeytanlaştırılacaktır.

Geneli Türkiye kamuoyu üzerinden yürütülecek olan seçim kampanyasıyla birlikte adada -aynen Yusuf Kanlı’nın da ifade ettiği gibi- Kıbrıslı Türklerin oylarından daha fazla sayıda bulunan Türkiyeli oylar bu şekilde manipüle edilecek, kampanyalar yapılacaktır. Yani esas hedef kitle Kıbrıslı Türklerin oyundan çok, Türkiyeli oylar olacaktır! Bu son yazdığımı iki kez okuyun!

Ha Türkiye iki devletli çözümü isterken, toplum lideri olarak federalist birinin başa gelmesini asla istemez, o zaten net. Tufan Hoca ya da CTP’nin bu siyasetten vazgeçmeyeceğini varsayarsak, bu da imkansızdır.

2020’nin benzer senaryoları…

Aslına bakarsanız 1981, 1990, 2000 seçimlerinin senaryoları…Aradaki tek fark, o zaman kitle iletişim yoktu, şimdi var, dolayısıyla müdahaleleri daha net görebiliyoruz.

İşte bunlar yüzünden KKTC sisteminin terk edilmesi gerektiğini, zarları atanın belli olduğu yerde demokrasi aramanın imkansız olduğunu, sistemin tümden boykot edilmesi gerektiğini yıllardır yazdık durduk. Tarihsel süreç benim gibi düşünenleri haklı çıkardı.

Maalesef diyemiyorum, çünkü bilerek ve istenerek tamah edilen bu sistem, bu düzen ve onu idare etme heveslileri (ve taraftarları), şu an geldiğimiz durumun en büyük müsebbibidirler. Bunların sayısı da maalesef az değildir.

Açıkçası ben bu dakikadan sonra Kıbrıs’ın kuzeyinden asla bir Kıbrıslı Türk ses çıkabileceğini düşünmüyorum. Bu şartlar altında olmaz.

Eğer Türkiye siyaset değiştirmezse, yani çözümsüzlük sürerse gidilecek olan yer Mustafa Akıncı’nın da yakın geçmişte ifade ettiği gibi ilhaktır. Er ya da geç budur.

Ha eğer Türkiye siyaset değiştirirse, Kıbrıs sorunu kısa sürede çözülür ve o işte zaman Kıbrıslı Türkler ölüm döşeğinden doğrulmaya başlayabilir.

Peki Türkiye ray değiştirir mi?

Mantığım olması gerektiğini söylüyor.

Ama konu Kıbrıs sorunu olunca, mantık değil de çıkarlar ve milliyetçilik sosuna bulanmış duygular ortaya çıkıyor…

O yüzden hiç emin değilim…

 


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.