Doğan Sahir: Kıbrıs su kıtlığıyla karşı karşıya

Yeşil Barış Hareketi Başkanı Doğan Sahir, su krizinin küresel ölçekte derinleştiğini belirterek, Kıbrıs'ın su kıtlığıyla karşı karşıya kaldığını söyledi. Dünyada 2,5 Milyar insanın su sıkıntısı çektiğini ve her gün 6 bin çocuğun kirli suya bağlı hastalıklardan öldüğüne değinen Sahir, "Suya olan saygımız, gelecek nesillere bırakacağımız en değerli mirastır" dedi.

Yeşil Barış Hareketi Başkanı Doğan Sahir, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, su krizinin küresel ölçekte derinleştiğine dikkat çekerek, acil önlemler alınmazsa ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalınacağını vurguladı.
Sahir, suyun en stratejik kaynaklardan biri olduğunu belirterek, "Artan nüfus, sanayileşme ve plansız kentleşme nedeniyle son yüzyılda küresel su kullanımı 6 kat arttı. Bugün 2,5 milyar insan su sıkıntısı çekiyor, her gün 6 bine yakın çocuk su yetersizliği veya kirli suya bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor. Önümüzdeki çeyrek yüzyılda su kaynaklarının azalması nedeniyle yaklaşık 1 milyar insanın göç etmek zorunda kalacağı öngörülüyor" dedi.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle birlikte yağış rejimlerindeki değişikliklerin su krizini daha da derinleştirdiğine dikkat çeken Sahir, Kıbrıs'ın su kaynakları açısından zaten sınırlı bir bölge olduğunu hatırlattı. "Son yıllarda El Nino ve La Nina etkileriyle birlikte kuraklık giderek şiddetleniyor. Türkiye’den borularla taşınan su bile bu soruna kalıcı bir çözüm değil. Türkiye de artık su zengini bir ülke değil, su fakirliği sınırına gelmiş durumda. Ülkemizin dörtte üçü ciddi kuraklık tehdidi altında" diye konuştu.
Sahir'in açıklaması şu şekilde:
"Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen 22 Mart Dünya Su Günü, temiz suya erişim hakkının evrensel bir insan hakkı olduğunu vurgulamak, su kaynaklarının korunması gerektiğine dair farkındalık yaratmak ve su krizinin küresel bir sorun olduğuna dikkati çekmek amacıyla kararlaştırıldı. Bu anlamlı günün 2025 yılı teması “Buzul Koruma” olarak belirlenmiştir. Bu tema, iklim değişikliğinin etkilerini vurgularken, buzulların dünyanın su döngüsü ve ekosistemler üzerindeki kritik rolünü ön plana çıkarmaktadır. Amaç, buzulların korunması için sürdürülebilir çözümler geliştirmek, uluslararası iş birliğini teşvik etmek ve bilimsel araştırmaları desteklemektir. Bu vesile ile küresel iklim etkisine ve buna bağlı ısınmaya dikkat çekilerek su kaynaklarının korunması hedeflenmiştir. Çünkü Dünya, her geçen gün giderek büyüyen küresel iklim etkisi ve buna bağlı su krizi süreciyle karşı karşıya kalmaktadır.
Günümüzde 2,5 milyar insanın su sıkıntısı yaşamakta, her gün 6 bine yakın çocuk su yetersizliği veya suyun oluşturduğu hastalıklardan dolayı ölmektedir. Göstergeler, önümüzdeki çeyrek yüzyılda, su problemleri nedeniyle 1 milyara yakın insanın ülkelerini terk etmek ve göç etmek zorunda kalacaktır. Artan nüfus, sanayileşme, plansız kentleşme ve endüstriyel tarıma geçişle birlikte son yüzyılda küresel su kullanımı 6 kat artmıştır. Son yıllarda karşı karşıya kalınan çevre kirlilikleri özellikle su kaynaklarını yaşamsal boyutlarda etkilemektedir. Özellikle son yıllarda artan el Nino ve la Nino etkileri, atmosferde artan kirlilik, su kullanımında sınırsız harcama alışkanlıkları ve suyu anlayan ve sahip çıkan kişi, birim veya kuruluşların azlığı veya eksiklikleri tehlikenin boyutlarının artmasında önemli etkenler olmaktadır.
İnsan doğanın tek sahibi değil, onun sadece küçük bir parçası olduğunu asla unutmamak gerekir. Ağacın gölgesi, suyun sesi ve diğer canlılar olmadan insanın da var olamayacağını her zaman hatırlamak; ormanlarımızı, su varlığımızı ve dünyayı birlikte paylaştığımız ev sahibi diğer canlıları da dikkate almak, önce korumak sonra geliştirilmek gerekir. Su en stratejik kaynaklardan biridir ve artan nüfus, sanayileşme ve plansız kentleşme nedeniyle son yüzyılda küresel su kullanımı 6 kat arttı. Çevre kirliliği su kaynaklarını tehdit ederken, temiz suya erişim her geçen gün daha da zorlaşmaktadır.
Boru hattı döşenerek adamıza can suyu aldığımız Türkiye de son yıllarda küresel iklim ve kuraklıktan etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Artık su zengini bir ülke değil, aksine su stresi yaşayan ve su fakirliği sınırında bir ülke durumuna gelmiştir. Son verilere göre ülkemizin dörtte üçü ciddi kuraklık yaşamaktadır. Uzmanlar tarafından yapılan açıklamalarda önümüzdeki aylarda yağışlarda azalma ve kuraklık riskinin devam etme olasılığı ve yaz aylarında bu riskin oldukça yüksek olduğu görülmektedir.
Ülkemizde de hissedilen kuraklıklar sıklaşmakta, “Çölleşme” kapımızı çalmış durumda. Ne yazık ki, Kıbrıs adası gibi su kıtlığı yaşanan bölgelerde yaşanan kuraklıklar nedeni ile su kaynakları hızla azalmakta ve bu durum, hem ekosistemler hem de insan sağlığı üzerinde ciddi tehditler oluşturmaktadır. Türkiye’nin de su fakiri bir ülke haline gelmesi, su yönetimi konusunda acil önlemler alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bu açıdan taşıma kapasit6esini çok aşan “Aşırı nüfus artışı”, iklim değişikliği ve yanlış su kullanımı gibi faktörler, su krizini derinleştirmekte ve bu durum, toplumların geleceğini tehdit etmektedir.
Bu bağlamda, su tasarrufuna yönelik bilinçlenme ve harekete geçme zamanı gelmiştir. Su kaynaklarımızı korumak ve sürdürülebilir bir gelecek için suyu tasarruflu kullanmak, hepimizin sorumluluğudur. Günlük yaşamımızda basit önlemler alarak su tüketimimizi azaltabiliriz. Muslukları gereksiz yere açık bırakmamak, su sızıntılarını onarmak, yağmur suyu toplama sistemleri kurmak gibi uygulamalar, su tasarrufuna katkı sağlayacaktır. Ayrıca, su krizine karşı toplumsal farkındalığı artırmak için eğitim programları, kampanyalar düzenlenmeli ve yasal mevzuatlar oluşturulmalıdır. Yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının su kaynaklarının korunması konusunda aktif rol oynaması, bu mücadelede büyük önem taşımaktadır. Su, paylaştıkça çoğalan bir değerdir; bu nedenle hepimiz üzerimize düşeni yapmalı ve toplumsal bir bilinç oluşturarak öyle davranmalıyız.
Gelecek nesillere sürdürülebilir bir yaşam ve dünya bırakabilmek için devletlerin yapabilecekleri kadar bireylerinde yapacakları bu süreçte oldukça önemlidir. Özellikle mevcut sularımızı korumak, su kullanımını düzenlemek, sürdürülebilir su anlayışını hayata geçirebilmek hepimizin sorumluluğundadır. Bir yerlerden su taşımak gibi geçici çözümler yerine, su yönetiminde kalıcı ve sürdürülebilir stratejiler geliştirilmesi gerekmektedir. Su kaynaklarımızı korumak, sadece bugünün değil, yarının da hakkıdır. Unutmayalım ki, temiz suya erişim herkesin hakkıdır ve bu hakkın korunması için hep birlikte çalışmalıyız. Su tasarrufu konusunda üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirelim. Suya olan saygımız, gelecek nesillere bırakacağımız en değerli mirastır. Su, hayatın kaynağıdır; onu korumak ise geleceğimizin teminatıdır.
Petrolsüz yaşam olur, susuz yaşam olmaz".
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.