Halef Kurt: Onurlu varoluş mücadelemiz, din düşmanı olmadığımızın en büyük kanıtıdır!

Liberal Demokrasi Hareketi (LDH) STK'lar ve Yerel Yönetimler ile İlişkiler Sekreteri Halef Kurt, yazılı bir açıklama yaparak, son dönemde gündemde olan disiplin tüzüğü değişikliği, toplumun iradesine saygı gösterilmesi ve artan ayrıştırıcı ifadeler hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Kurt, toplumun iradesine yönelik müdahalelerin, toplumsal bütünlüğü zedeleyecek sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekerek, ayrımcılıkla beslenen dilin, toplumun barış ve huzur içinde bir arada yaşama çabalarına zarar verebileceğini vurguladı. Ayrıca, bu tür ayrıştırıcı söylemlerin, toplumun özgün kimliğini tehdit ettiğini ve bu tehditlere karşı güçlü bir duruş sergilenmesi gerektiğini ifade etti.

Kıbrıs Türk toplumunun tarihsel varoluşuna değinen Kurt, "Toplumumuz din düşmanı mı, yoksa siz mi tarihten bir habersiniz?" diyerek, Kıbrıs Türk toplumunun tarihsel mücadelesine ve bu toplumun değerlerine sahip çıkmanın önemine vurgu yaptı. Kurt, toplumun kimliğine ve tarihine yönelik her türlü küçümsemeyi reddederek, bu halkın tarihsel birikimi ve özgün kimliğiyle gurur duyduğunu belirtti.

Hareket'in açıklamasının tamamı şu şekilde:

"Her toplumun kendine ait kırmızı çizgileri ve temel değerleri vardır. Bu değerleri inşa eden ise toplumun tarihsel birikimi ve bu sürecin şekillendirdiği kurumlardır.

Kıbrıslı Türk toplumu da 1571’de başlayan Osmanlı varlığıyla adanın bir parçası olmuş, 1878’de adanın İngiltere’ye kiralanmasının ardından ise neredeyse bir asır boyunca kendi başına bir varoluş mücadelesi vermiştir.

'NEREDEYSE BİR ASIR BOYUBCA KENDİ BAŞINA VAROLUŞ MÜCADELESİ VERMİŞ KIBRISLI TÜRKLERİN YÖNETİMİNDE YÜZYILLARDIR EZAN DİNMEMİŞ, DİNİ BAYRAMLAR KÜLTÜRÜMÜZLE HARMANLANARAK KUTLANMIŞTIR"

Toplumumuz bu zorlu süreçte, tüm baskı ve yalnızlığa rağmen kendi kimliğini, değerlerini ve kurumlarını korumayı başarmıştır. Kardeş ülkemiz Türkiye ise Kıbrıs meselesini dış politika gündemine ancak 1957 yılında, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun girişimleriyle taşımıştır.

O güne dek, 1878’de adada yalnız bırakılan Kıbrıslı Türklerin kurduğu toplumsal yapı bugün hâlâ ayaktadır. Bu topraklarda yüzyıllardır ezan dinmemiş, dini bayramlar kültürümüzle harmanlanarak kutlanmıştır. Türban ise, Türkiye dahil olmak üzere ilk kez Kıbrıslı Türk yazar Şule Yüksel Şenler’in etkisiyle kent yaşamına girmiştir. Tüm bunlar, toplumumuzun dinle barışık ve özgün bir kimliğe sahip olduğunu göstermektedir.

Dolayısıyla kimsenin bu toplumun onurunu zedeleme, tarihini küçümseme veya kimliğini sorgulama hakkı yoktur. Ne “ezanınız okunmayacak” ne de “yerli Rum” gibi yakışıksız ve ayrıştırıcı ifadeler, Kıbrıslı Türklerin tarihine, mücadelesine ve duruşuna yön veremez.

'BU ADADA ÖZGÜRLÜK, SİYASİ EŞİTLİK VE KİMLİK MÜCADELESİNİ YÜZYILLARDIR SÜRDÜREN YEGANE İRADE KIBRIS TÜRK TOPLUMUNUN İRADESİDİR!'

Kıbrıs Türk toplumunun derdi ne başörtüsü ne de İslam dinidir. Aksine, toplumumuz inancını da seküler değerlerini de birlikte yaşatabilmiş, özgün bir dengeyi kendi içerisinde kurarak bugüne kadar varlığını sürdürmüştür. Tarihimiz, bu onurlu mücadelenin en büyük kanıtıdır.

Bu bağlamda, toplumumuzun geleceğine dair kararları ancak ve ancak bu halkın kendisi verebilir. Çünkü bu adada özgürlük, siyasi eşitlik ve kimlik mücadelesini yüzyıllardır sürdüren, her şartta ayakta kalan yegâne irade Kıbrıs Türk toplumunun iradesidir"