Ümit İnatçı'dan çarpıcı referandum değerlendirmesi: Bugün yüzde 20'yi geçer miyiz bilemem

Sanatçı-Yazar Ümit İnatçı, Annan Planı Referandumu’nun 24. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, o günlerde verilen yüzde 65'lik 'evet' oyuna işaret ederek, "Bugün yüzde 20’yi geçer miyiz, bilemem” dedi.

Sanatçı-Yazar Ümit İnatçı, Kıbrıs Postası TV'de yayınlanan ve Ulaş Barış'ın hazırlayıp sunduğu 'Gündem' programına konuk oldu.
Ümit İnatçı, Annan Planı Referandumu’nun 24. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, Kıbrıslı Türklerin siyasi varlığına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. İnatçı, 24 Nisan 2004 referandumunun bir dönemin kapanışı yeni döneminde açılışı olduğunu belirtti.
"YÜZDE 20'Yİ GEÇER MİYİZ BİLEMEM"
Ümit İnatçı, o dönemki yüzde 65’lik “evet” oyuna işaret ederek, “Bugün yüzde 20’yi geçer miyiz, bilemem” dedi.
Günümüzde çözümün koşullarının daha da zorlaştığını vurgulayan İnatçı, KKTC Anayasası’ndaki Kolordu Komutanı’na olağanüstü durumda yetki verilmesini “işgal rejimi”nin ispatı olarak değerlendirdi.
Türkiye’nin adadaki rolünü “üst yönetim” olarak nitelendiren İnatçı, Kıbrıslı Türklerin sadece bu yapıya karşı nasıl bir söylem geliştireceğine odaklanması gerektiğini söyledi.
Muhalefetin net bir siyasi dil kuramadığını, çözümcülüğün bir yanılgıya dönüştüğünü belirten İnatçı, “UBP gitsin biz yönetelim” söylemini eleştirerek, “Alt yönetimde sen gerçekten patron musun? Değilsin” dedi.
İki devlet söylemini bir illüzyon olarak tanımlayan İnatçı, Türkiye’nin KKTC’yi tanımadığını ve bu ilişkinin bir ast–üst ilişkisi olduğunu vurguladı.
Kıbrıslı Türklerin kimlik kompleksine sahip olduğunu ifade eden İnatçı, “Türk olduğumuzu ispat etmeye çalışıyoruz” diyerek, bunun yerine kendi yaşam biçimine karar verme hakkının önemine dikkat çekti.
İnatçı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Muhalefette ‘İstediğimiz budur, karşı çıktığımız şudur, taraf olduğumuz budur’ diyebileceğimiz net bir tutum görmüyoruz. Ne görüyoruz? ‘UBP gitsin, biz yönetelim’ anlayışını görüyoruz. Peki, neyi yöneteceksiniz? Alt yönetimi mi? Alt yönetimde gerçekten patron musun? Hayır. İktidar mısın? Değilsin. Bu illüzyon, gerçekliğin yerini ne kadar daha alacak? İllüzyon şu: Kendimizi özgür ve ayrı bir devlet olarak görüyoruz. ‘İki devlet arasındaki ilişkileri düzelteceğiz” diyoruz. Ama ortada böyle bir şey yok.”
Seçimler öncesi CTP’nin ılımlı dili tercih ettiğini söyeleyen İnatçı, ortak gelecek kurulacak toplumla ilişkilerin önemini vurguladı.
İnatçı, “Bugünkü hükümet garson niteliğindedir. Türkiye’ye hizmet eder. Cumhurbaşkanı da garsondur. Türkiye’nin isteklerine hizmet eder. Önce bundan kurtulmak gerekir” ifadelerini kullandı.
İnatçı, “Halkın yavaş yavaş kendini terbiye ederek bu gelinen aşamayı kabullenmesi, yine siyasilerin suçudur. Herkes ‘Türkiye ile iyi geçinmeliyiz’ dedi. Bu da konuyu ‘Türkiye vazgeçilmezdir’ noktasına getirdi. Vazgeçmek gerekir ve vazgeçilenin de adını koymak gerekir” dedi.
Her şeyin seviyesiz bir düzeye indiğini ifade eden İnatçı, “Konfor alanı denilen şey bizim seviyemizi de düşürüyor. Sadece çözümsüzlük süreci değil; toplum olarak çürüdüğümüzün göstergesi bilgi, bilim, değer üretme ve varoluş iradesi alanlarında da zemindeyiz” şeklinde konuştu.
Disiplin tüzüğü ve ardından yapılan eylemler ilgili de değerlendirmelerde bulunan İnatçı, “Bilinçli olarak yapıldı. Test ettiler. Ne kadar başkaldırabileceğini test ettiler. Türklük, Müslümanlık test edildi” dedi.
“Artık net bir kalkışma dili oluşturmak gerekir” diyen İnatçı, sadece iktidarı eleştirmekle yetinmenin yeterli olmadığını vurgulayarak, “Sen olduğunda ne yapacaksın? Benim ilgilendiğim budur” şeklinde konuştu.
Sadece “daha iyi yöneteceğiz” şeklinde konuşmanın yeterli olmadığını ifade eden İnatçı, ekonomik bağımsızlık konusunda da konuşarak, “Türkiye’ye ‘ben senden para istemem’ diyebilecek misin?” diye sordu.
Kendimizi kandırdığımız bir düzende yaşadığımızı belirten İnatçı, “Gerçekten devlet kurduk diyenler bile buna inanmıyor. Avunmadır bu” dedi.
"KÜLTÜREL NOSTALJİYLE KİMLİK İNŞA EDİLEMEZ"
Toplumsal yapıdaki kültürel karmaşaya da dikkat çeken İnatçı, üst kültür ve alt kültür kavramlarının dahi yeterince anlaşılamadığını ifade etti. “Kültürel nostaljiyle bir yere varamazsın” dedi.
Kamu kaynaklarıyla inşa edilen yapılar üzerinden verilen güç gösterilerini de sömürgecilik dönemleriyle ilişkilendiren İnatçı, mimarinin bu dönemlerde en çok yaslanılan araç olduğunu söyledi.
İnatçı, “İstediğin kadar bağır, ‘Külliye hayır’ de… Yapacaklar” ifadelerini kullandı.
“TOPLUMSAL HAFIZAMIZ KASITLI OLARAK YOK SAYILIYOR”
Türkiye nezdinde toplumun iki paralık değeri bile olmadığını söyleyen İnatçı, toplumsal hafızanın oluşturulmamasının da bilinçli bir tercih olduğunu vurguladı. Mevcut milliyetçiliğin bile taklitten öteye geçemediğini savunarak, “Buradaki milliyetçilik bile sahte. Türk milliyetçiliğini taklit ediyoruz.” Şeklinde konuştu.
Laikliğin özüne dair yorumlarda bulunan İnatçı, laikliğin yalnızca din ile devlet işlerini ayırmak olmadığını, kadına, bilime, sanata ve inanca özgürlük sağladığını söyledi.
“SÖMÜRGECİLİĞİ BİZ KENDİMİZ KABUL EDİYORUZ”
Son olarak mevcut durumu açık sözlü bir dille özetleyen İnatçı, “Biz artık sömürgeciliği kendimiz kabul ediyoruz, kaybedecek bir şeyimiz yok diyebilmeliyiz” diye konuştu.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.