Umut Ersoy: Yağmadan servet yapanlarla; başını sokacak bir evi zar zor bulan emekçilerin çıkarı bir değil

Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda müteahhitler ve özel üniversite patronlarının açıklamalarını değerlendirdi.

“Müteahhiti çıkar, ‘savaş sebebi olabilir’ der. Çalışanlarının yatırımını bile yapmayan özel üniversite patronu çıkar ‘kapıları kapatalım’ der… Meselenin sınıfsal olduğunu bundan daha iyi ne gösterebilir?”

Ersoy, emekçilerle patronlar arasında çıkar birliği olmadığını belirterek, servetlerini ranttan ve talandan elde edenlerin milliyetçiliğe sarılarak kendi çıkarlarını korumaya çalıştığını söyledi:

“Kendi çıkarlarını toplumun genelinin çıkarları gibi sunan ve toplumun ensesinden geçinen patronlarla emekçilerin çıkarları bir değil. Ranttan, talandan, yağmadan servet yapanlarla; başını sokacak bir evi zar zor bulan, kredi borcuna gömülen, güvencesiz yaşayan emekçilerin çıkarı bir değil.”

Sınıfsal mücadelenin yerini milliyetçi söylemlerin almasının tehlikesine vurgu yapan Ersoy, bu iki yaklaşımın birbirini besleyerek aynı sonuca hizmet ettiğini ifade etti:

“Dağları delen, sahilleri çitleyen, şehirleri betona gömen patronlar; rantiye düzenlerine takoz kondu diye milliyetçiliğe sarılmaya kalkıyorlar ve toplumu da korku ve milliyetçilikle kendi çıkarları için yedeklemeye çalışıyorlar.

Sorunun sınıfsal boyutunu gözardı edip, meseleyi sadece bir etnik adalet sorununa indirgemeye kalkanlar ise patronların milliyetçi manipülasyonuna dolaylı olarak hizmet etmekten öteye gidemiyorlar.”

Ersoy, milliyetçiliğin yükselmesine karşı çıkmanın yolunun sınıfsal gerçekliği kavramaktan geçtiğini vurgulayarak sözlerini şöyle noktaladı:

“Karşıt gibi görünen bu iki cephe – milliyetçi korku siyaseti ile etnik intikamcılık – birbirini besleyerek aynı sonuca hizmet edebilirler ancak: milliyetçiliğin yükselmesine, sınıf mücadelesinin boğulmasına, halkların egemen sınıfların çıkarlarına yedeklenmesine, bölünmüşlüğün derinleşmesine…

Fakat yükseltilmeye çalışılan milliyetçi hıncın önüne ancak sınıfsal gerçekliği kavrayarak geçebiliriz. Derin bir nefes alalım ve yaşananlara kimin gözlüğüyle baktığımızı kontrol edelim. Kimin gözlüğünü taktığımız, kimin tarafında durduğumuzu belirler.”