Mülkiyet krizinde yeni evre: Kamulaştırma silahı!

Mülkiyet sorunu siyasi çözümden uzaklaştıkça teknik müdahale alanına çekiliyor... Güney’de kalan Türk malları listesinin 3 ayda bir yayınlanacağnın duyurulması da bu kapsamda...

Kuzey’deki arazilerin %80’i Rum malı, güneyde ise Kıbrıslı Türk malları kamu yararı gerekçesiyle kamulaştırma tehdidi altında.
Mülkiyet sorunu siyasi çözümden uzaklaştıkça teknik müdahale alanına çekiliyor.
Kıbrıs’ta mülkiyet meselesi yeni bir tartışma başlığıyla gündemde: kamulaştırma....
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Taşınmaz Mal Komisyonu’nu (TMK) “etkin başvuru yolu” olarak teyit etmesinin ardından karşılıklı mülkiyet iddiaları yeniden hız kazanırken, Güney Lefkoşa Belediyesi’nden gelen açıklamalar krizin seyrine dair dikkat çekici bir işaret verdiği değerlendiriliyor.
Belediye, Kıbrıslı Türklere ait bakımsız binaların “kamu yararı” gerekçesiyle kamulaştırılabileceğini duyurdu.
Bu gelişme, mülkiyet krizinin artık yalnızca hukuki değil, aynı zamanda idari araçlarla yönetilmek istendiğini ve fiili adımların devreye sokulabileceğini ortaya koyuyor.
Kamulaştırma KKTC tanınmasa bile meşru bir hak...
Geçmiş dönemde Kıbrıslı Türk liderler masada ekonomik kalkınmanın Kuzeyde kamulaştırma olmadan gerçekleşemeyeceğini savunarak kabul ettirmişti...
KIBRISLI TÜRK MALLARINA GÜNEYDEN MÜDAHALE PLANI
Mülkiyet denklemindeki bir kırılma noktası ise Güney Lefkoşa Belediyesi’nden geldi.
Belediye Başkanı Haralambos Prountzos, Lefkoşa’nın eski kesiminde bulunan yaklaşık 300 Kıbrıslı Türk malının kamulaştırılarak restore edilmesi gerektiğini savundu. Bu adımın kamu yararına olduğunu belirten Prountzos, hedefin harabe haline gelen binaların yıkılmadan önce değerlendirilmesi olduğunu iddia ediyor.
Ancak bu açıklama, Kıbrıs Türk kamuoyunda “mülkiyet devri”, “zorla el koyma” ve “tek taraflı müdahale” tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Kıbrıs Postası'nın kayıt dışı görüştüğü mülkiyet uzmanı gözlemcilere göre, bu tür uygulamalar, çözüm süreci askıya alınmışken, mülkiyetin siyasal pazarlık konusu olmaktan çıkarılarak yerel idarelerin tasarrufuna bırakılması anlamına geliyor.
KAMULAŞTIRMA: SİYASİ ÇÖZÜMÜN YERİNİ Mİ ALIYOR?
Mülkiyet meselesi, Annan Planı’ndan bu yana çözümün en çetrefilli dosyalarından biri olarak masada yer alıyor.
Kimilerine göre Kıbrıs sorununun özü, "pahalı olsa da" mülkiyetten ibaret...
TMK’nın varlığı KKTC açısından “çözüm olmadan da çözüm aracı” olarak tanımlanırken, Rum tarafının şimdi yerel yönetimler üzerinden kamulaştırma hamlelerine yönelmesi, tarafların meseleyi fiili olarak yönetmeye çalıştığını ortaya koyuyor.
Bu da diplomatik çevrelerde, “çözüm sürecinin boşluğunda teknik müdahalelerin alanı genişliyor” yorumlarına neden oluyor.
Rum tarafı, Kıbrıslı Türk mallarını kamu yararı gerekçesiyle restore etme iddiasında bulunurken, KKTC tarafı TMK’nın hak sahibiyle uzlaşı esasına dayalı bir mekanizma olduğunun altını çiziyor.
RUM MECLİSİ’NDEN KRİTİK ADIM: KIBRISLI TÜRK MALLARINA 7 YILLIK KİRA SINIRI
Öte yandan Güney Kıbrıs Meclisi Göçmenler Komitesi, Kıbrıslı Türk mallarının Rum göçmenlere tahsis sürecinde yeni bir karar aldı. Buna göre, Kıbrıs Türk taşınmazları artık üç ayda bir güncellenecek listelerle takip edilecek ve kiralama süresi azami 7 yıl ile sınırlandırılacak.
Kararın gerekçesi “şeffaflık” olarak açıklansa da, bu adımın mülkiyet sorununa siyasi çözüm değil, idari düzenleme ile yön verilmek istendiği şeklinde yorumlanıyor.
PAZARLIK PAYI AZALIYOR MU? TÜRK MALLARININ LİSTESİ ÜÇ AYDA BİR YAYINLANACAK
Bu karar, mülkiyet dengesine ilişkin başka bir tartışmayı da gündeme getirmesi bekleniyor.
Geçmişte, Kıbrıslı Türklerin Güney’de bıraktığı mallar, olası çözüm planlarında KKTC’nin toplam toprak oranını belirleyen %29+ formülünde pazarlık unsuru olarak yer alıyordu. Ancak son yıllarda birçok Kıbrıslı Türk’ün Güney’deki malını satması veya devretmesi bu dengeyi sarstı.
Uzmanlara göre, Kıbrıslı Türklerin güneydeki mal varlıklarının toplam değeri ve miktarı azaldıkça, karşılıklılık temelinde yapılacak müzakerelerde pazarlık gücü de gerileyebilir.
İKİ KESKİN GÖRÜŞ
Mülkiyet krizine ilişkin tartışmalarda iki keskin görüş öne çıkıyor.
Birinci görüşe göre, Kıbrıs’taki mülkiyet meselesi yalnızca hukuki veya idari bir sorun değil, doğrudan siyasal statüyle bağlantılı bir kriz...
Bu nedenle çözüm, teknik araçlarla değil, kapsamlı bir siyasi uzlaşıyla sağlanabilir; dolayısıyla müzakere masasına dönülmesi ve sorunun iki tarafın rızasıyla çözülmesi gerektiği savunuluyor.
Ancak ikinci görüş, müzakere sürecinin kalıcı bir çözüm üretmediğini ve yeniden masaya oturulsa dahi değişen bir sonuç alınamayacağını savunuyor.
Bu kesime göre Rum tarafının çözüm karşıtı siyasi iradesi ve statükoyu sürdürme eğilimi, müzakere zeminini işlevsiz hale getiriyor; dolayısıyla Türk tarafı, kendi iç hukuku ve fiili uygulamalar üzerinden alternatif çözüm yolları üretmek zorunda.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.