Ortadoğu yangını ortasında Kıbrıs: Taraf değil ama hedef olabilir…

Ortadoğu’da İsrail ile İran arasında tırmanan gerilim, bölgesel çatışmaları tetikleme riski taşırken, Kıbrıs adası yeniden jeopolitik öneminin gölgesinde diken üstünde bir sürece sürükleniyor. Savaş uçaklarının havada çarpıştığı, füzelerin peş peşe ateşlendiği bir ortamda ada, tarih boyunca olduğu gibi bugün de büyük güçlerin gölgesinde, tarafsız görünse de etkilenmeye açık bir cephe hattı olarak dikkat çekiyor.

Tarihi boyunca savaşlara, işgallere, iç savaşlara ve terör faaliyetlerine tanıklık eden Kıbrıs, 1974’ten bu yana fiilen bölünmüş durumda. Ada, kuzeyde Kıbrıslı Türkler ve güneyde Kıbrıslı Rumlar olmak üzere iki ayrı yönetimle yaşamını sürdürüyor. Sıcak çatışmaların yaşanmadığı son 50 yılda, görece bir istikrar ortamı sağlansa da, Kıbrıs hâlâ jeopolitik olarak “ateş çemberi”nin tam ortasında bulunuyor.
Küçük yüzölçümüne karşın ada, üç garantör ülkenin — Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık — doğrudan müdahil olabileceği stratejik bir noktada yer alıyor.
GÜNEY KIBRIS ALARM DURUMUNDA
İsrail’in İran’a karşı başlattığı misilleme saldırılarının ardından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Milli Güvenlik Konseyi’ni acil olarak topladı. Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) alarma geçirilirken, “ESTIA” isimli tahliye planı da devreye alındı.
Alınan önlemler arasında Yeşil Hat boyunca güvenlik kontrollerinin sıkılaştırılması, RMMO’nun deniz yetki sahasında devriyelerin artırılması ve sığınaklara erişimi kolaylaştıran “SafeCy” adlı cep telefonu uygulamasının kullanıma sunulması yer alıyor. Uygulama sayesinde kullanıcılar, bulundukları bölgedeki sığınaklara en kısa sürede nasıl ulaşabileceklerini ve sığınakların kapasitesini öğrenebiliyor.
Rum lider Nikos Hristodulidis, çatışmalarda hiçbir rollerinin olmadığını ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin rolünün yalnızca insani yardım odaklı olduğunu vurguladı. Ancak Larnaka’da artan güvenlik önlemleri, otellere ve sinagoglara yönelik ek koruma tedbirleri, bölgenin savaşın yansımasından kaçamadığını ortaya koyuyor. İsrail, Lübnan ve Hayfa’dan Larnaka’ya yapılan birçok uçuşun iptal edilmesi de durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.
KUZEY KIBRIS’TA SAVAŞ TATBİKATI GÜNDEMDE
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de benzer bir güvenlik hassasiyeti göze çarpıyor. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın çağrısıyla güvenlik toplantısı düzenlendi. Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı, Polis Genel Müdürlüğü ve Sivil Savunma Başkanlığı’nın katılımıyla yapılan değerlendirmede, olası tehditlere karşı hazırlıklar gözden geçirildi.
Cumhurbaşkanı Tatar, Türkiye Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile de görüştüğünü ve Kuzey Kıbrıs için yüksek düzeyde bir tehdit algılanmadığını aktardı. Yine de, tatbikat planları ve sığınakların durumu değerlendirilerek olası bir senaryoya karşı hazırlık mesajı verildi.
İNGİLİZ ÜSLERİ HÂLÂ MERKEZİ ROLDE
Kıbrıs adasında, Birleşik Krallık’a ait iki egemen üs bölgesi bulunuyor: Akrotiri ve Dhekelia. Bu üsler, olası bölgesel operasyonlarda Batılı müttefikler için ileri harekât ve destek noktası olarak işlev görüyor.
İngiltere her ne kadar çatışmalarda üslerin kullanılmadığını açıklasa da, İran’ın olası bir Batı müdahalesine karşı bu üsleri hedef alabileceğine dair tehditleri endişe yaratıyor. Bu noktada 2022 yılına ait bir güvenlik raporuna göre, Kıbrıs’taki İngiliz üslerinde konuşlu insan gücü 2.260 personel.
Ayrıca üslerde:
8 adet Tornado GR4 savaş uçağı,
6 adet Typhoon FGR4 çok amaçlı savaş uçağı
konuşlandırılmış durumda. Bu hava gücü, İngiltere’nin IŞİD’e karşı başlattığı “Operation Shader” kapsamında bölgedeki operasyonel varlığının temelini oluşturuyor.
Bu durum, askeri kapasitenin adada yalnızca savunma değil, saldırı amaçlı operasyonlar için de hazır tutulduğunu gösteriyor. İngiliz üslerinin coğrafi olarak Kıbrıs’ta bulunuyor oluşu, bölge halkını istemeden de olsa çatışmanın dolaylı tarafı haline getirme potansiyeli taşıyor.
İran'ın İsrail'e saldırıları sonrası, ABD, İngiltere ve Fransa'nın olası müdahaleleri gündeme gelirken, bu ülkelerin üslerinin bulunduğu Kıbrıs bir kez daha dikkatleri üzerine çekti. İran’ın dolaylı tehdidi, adada konuşlu Batılı askeri varlığı hedef alabileceğini ima ederken, bu durum Kıbrıs’ı potansiyel hedef haline getiriyor.
Ada, askeri açıdan "tarafsız kalmaya" çalışsa da, coğrafi gerçeklik, onu doğrudan etki alanında bırakıyor. Hem kuzeyde hem güneyde alınan önlemler, bu belirsizliğin ve kaygının göstergesi.
İSRAİL’İN HEDEFİ REJİM DEĞİŞİKLİĞİ Mİ?
Batı dünyası, Gazze’de yaşananlar karşısında uzun süre sessizliğini korurken, İran’ın füze saldırıları sonrası sesini yükseltti. Bu da uluslararası ilişkilerin çifte standartlı doğasına dikkat çekerken, Kıbrıs gibi ülkelerin sıkıştığı pozisyonları daha görünür hale getiriyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun "İran rejiminin değişmesi mümkün" sözleri, çatışmanın hedefinin yalnızca askeri değil, siyasi rejim dönüşümü olduğuna işaret ediyor. Böyle bir dönüşüm, bölgedeki tüm dengeleri sarsacak nitelikte.
KÜÇÜK BİR ADA, BÜYÜK BİR GERİLİM…
Kıbrıs, her iki tarafın da çatışmalarına dahil olmak istemeyen bir pozisyonda. Ancak tarihin her döneminde olduğu gibi, coğrafyanın kader olduğu gerçeği bir kez daha adayı hem stratejik bir aktör hem de tehlikeli bir cephe haline getiriyor.
Bu bağlamda Kıbrıs, savaşın dışında kalmaya çalışsa da, fiilen tam ortasında yer almakta. Hem insani yardım noktasında hem de olası füze tehdidi karşısında Kıbrıs halkı tedirgin. Gelişmeler, adanın tarafsızlığının giderek daha zor sürdürülebileceğini ve ada halkının bir kez daha büyük güçlerin mücadelesine sahne olabileceğini gösteriyor.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.