Cansu Nazlı: Yabancı işçi istihdamındaki düzenleme insan haklarına ve çalışma haklarına aykırı

Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi Üyesi Cansu N. Nazlı, yabancı işçilerin düşük ücretle çalıştırılmasına olanak tanıyan düzenlemenin insan haklarına aykırı olduğunu belirtti. Nazlı, kürtaj tartışmalarında ise devletin cinsel sağlık eğitimi ve doğum kontrol hizmetleri konusunda büyük bir ihmal içinde olduğunu vurguladı. Asgari ücret, vatandaşlık yasası ve şüpheli kadın ölümleri gibi konularda da kapsamlı eleştirilerde bulundu.

Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi Üyesi Cansu N. Nazlı, aynı işi yapan kişilerin uyruklarına göre farklı ücret almasının açık bir ayrımcılık ve eşitsizlik olduğunu vurgulayarak, bunun anayasaya, insan haklarına ve çalışma haklarına aykırı olduğunu belirtti.
Nazlı, Kuzey Kıbrıs TV’de Ahmet Kaptan’ın programına katılarak gündeme dair açıklamalarda bulundu.
"KÜRTAJ MESELESİNDE DEVLETİN İHMALİ GÖZ ARDI EDİLEMEZ"
Nazlı, yasa dışı gebelik sonlandırma nedeniyle bir kadının yargı önüne çıkarılmasını büyük bir adaletsizlik olarak değerlendirdi. 2017’deki “Fetüs Davası”nı hatırlatarak, konunun aşırı muhafazakâr ve mutlak hak gibi iki uç görüş arasında sıkıştığını ve sağlıklı bir tartışma ortamının oluşamadığını ifade etti.
Asıl önemli olanın, istenmeyen gebeliklerin hem sonlandırılması hem de önlenmesi olduğunu belirten Nazlı, bu konuda devletin sorumluluklarını yerine getirmediğini dile getirdi. “Esas olan gebeliğin önlenmesidir. Bunun için cinsel sağlık eğitimi devlet okullarında müfredata girmeli. Gençler kendi bedenlerini tanımalı, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmayı öğrenmeli. Ancak ne okullarda bu eğitim veriliyor ne de doğum kontrol yöntemlerine erişim sağlanıyor” diyen Nazlı, doğum kontrol ilaç ve araçlarının Sosyal Sigorta kapsamına alınarak erişimin kolaylaştırılması gerektiğini vurguladı.
Hiçbir kadının isteyerek kürtaj yapmadığını, bunun bir sorun olarak görüldüğünü belirten Nazlı, devletin bu sorunun önüne geçmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca üreme haklarının bir parçası olarak tüp bebek gibi pahalı tedavilerin devlet hastanelerinde ücretsiz yapılması gerektiğini ifade etti. Anayasal bir hak olan kamusal ve ücretsiz sağlık hakkının bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Nazlı, mevcut durumda devlet hastanelerinde anne ya da çocukta sağlık riski yoksa kürtaj yapılmadığını, bu durumun maddi durumu yetersiz kadınları yasa dışı yollara ittiğini belirtti. Bağımsızlık Yolu’nun hukuk komitesinin yasa önerisine değinen Nazlı, yasa dışı gebelik sonlandırma davalarında devletin eğitim, sosyal hizmet ve sağlık alanında sağladığı hizmetlerin yetersizliğinin yasal bir kriter olarak değerlendirilmesini talep ettiklerini söyledi.
“Devlet gerekli desteği sağlasaydı belki de bu suçlar işlenmeyecekti” diyen Nazlı, Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nden bir doktorun “devlet hastanelerinde kürtaj yapılabileceği” yönündeki açıklamasına tepki göstererek, Sağlık Bakanlığı’ndan net bir açıklama beklediklerini ifade etti. “Eğer yapılıyorsa açıklansın ki kadınlar bu hizmete erişebilsin. Eğer yapılmıyorsa ve bu bir algı oyunuysa, hapis cezası alan kadınlara büyük bir saygısızlık olur” dedi.
“HAYAT PAHALILIĞI ZAMMI MAAŞ ARTIŞI DEĞİL, CEBİMİZDEN ÇIKANIN GERİ KONMASIDIR"
Nazlı, hayat pahalılığının asgari ücrete yansıtılmasının bir “maaş artışı” değil, “cebimizden çıkanın geri konması” anlamına geldiğini belirtti. Önceki asgari ücretin zaten hayat pahalılığının altında kaldığını ve bu nedenle işçilerin “alacaklı” olduğunu ifade etti.
Bağımsızlık Yolu olarak uzun süredir savundukları üzere hayat pahalılığı oranının asgari ücrete yansıtılması gerektiğini vurgulayan Nazlı, ayrıca asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi gerektiğini söyledi. Bu konuda hazırladıkları bir yasa çalışmasının olduğunu, dileyen milletvekillerinin bu çalışmayı kullanabileceğini belirtti.
İşveren temsilcilerinin “asgari ücret artarsa işletmeler kapanır” yönündeki felaket senaryolarını eleştiren Nazlı, bu tür söylemlerin insanları korkutmak amacıyla yapıldığını dile getirdi. “Asgari ücret artmasa da zamlar devam ediyor, küçük işletmeler yine kapanıyor. Asıl neden büyük sermayenin merkezileşmesi ve küçükleri yutmasıdır” dedi.
Nazlı, küçük esnafın devlet tarafından desteklenmesi gerektiğini ancak büyük işletmelere bu tür yardımlar yapılmasına karşı olduklarını ifade ederek, büyük sermaye sahiplerinin küçük işletmelerin arkasına saklanarak sorumluluğu asgari ücret artışına yıkmasının iki yüzlü bir tutum olduğunu söyledi.
"YABANCI İŞÇİ DÜZENLEMESİ CİDDİ HAK İHLALLERİ İÇERİYOR"
Yüzde 30 kesintiyle daha düşük ücret ödenmesini öngören yeni düzenlemenin, barınma ve yemek masrafları işveren tarafından karşılansa dahi kabul edilemez olduğunu belirten Nazlı, geçtiğimiz yıl gündeme gelen “köle kampı” benzeri gayriinsani koşulları hatırlattı.
Çalışma Bakanlığı’nın yetersiz denetim kapasitesine dikkat çeken Nazlı, bu ortamda daha düşük ücretle yabancı işçi çalıştırılmasına olanak tanıyan düzenlemenin ciddi riskler taşıdığını söyledi. Bu uygulamanın yabancı işçi istihdamını artıracağını, yerli istihdamın gerilemesine ve işsizliğin artmasına neden olacağını ifade etti. “Aynı işi daha ucuza yapacak biri varken, işveren neden daha pahalıya istihdam etsin?” diye sordu.
Nazlı, ülkeye kimlerin girip çıktığının bilinmemesi ve kötü koşullarda yaşayan yabancı sayısının artmasının güvenlik risklerini de beraberinde getireceğini belirterek, güvenlik konusunun somut öneriler olmadan şişirilmesinin baskıcı politikalara zemin hazırladığını söyledi. Öğrenci vizesiyle gelip okula devam etmeyen yabancı uyruklu kişilerin suça karışmasının önüne geçilmesi gerektiğini belirten Nazlı, üniversitelerin bu kişilerden sorumlu tutulması gerektiğini ifade etti.
Aynı şekilde işverenlerin de çalıştırdıkları işçilerden yasal olarak sorumlu tutulmaları gerektiğini vurgulayan Nazlı, ülkede yaşayan yabancıların vatandaşlık istemelerinin temel haklara erişimde yaşadıkları sıkıntılardan kaynaklandığını söyledi. Çağdaş bir vatandaşlık yasasına ihtiyaç olduğunu belirterek, bu yasanın bir ada ülkesi olması nedeniyle kota uygulaması, sabıka kaydı, kadına yönelik şiddet suçları ve kültür sınavı gibi kriterler içermesi gerektiğini, vatandaşlık yetkisinin ise Bakanlar Kurulu’nun iki dudağı arasından çıkarılması gerektiğini ifade etti.
"ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMLERİNDE ETKİN SORUŞTURMA YAPILMALI, POLİS SİVİLE BAĞLANMALI"
Kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümlerinde polisin gereken ciddiyet ve hassasiyeti göstermediğini söyleyen Nazlı, etkin soruşturma yapılmadığı için faillerin cezasız kaldığını ve bunun da kadına yönelik şiddeti artırdığını belirtti.
“Polis, şüpheli kadın ölümlerini cinayet şüphesiyle etkin şekilde soruşturmalı” diyen Nazlı, her bölgede kadına yönelik şiddet birimlerinin kurulması ve köy karakollarına kadar teşkilatlanması gerektiğini ifade etti. Polisin askere bağlı olmasının denetimi zorlaştırdığını ve “kol kırılır yen içinde kalır” anlayışına neden olduğunu belirterek, polisin sivil otoriteye bağlanması gerektiğini vurguladı.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.