AA Analiz: İsrail’in Kıbrıs politikaları tarihsel stratejiyle uyumlu; Türkiye ve KKTC hedef alınıyor
Uluslararası Kriz Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin, İsrail’in Kıbrıs odaklı politikalarının, tarihsel siyonist stratejilerle tutarlılık gösterdiğini ve son gelişmelerin Türkiye ile Kuzey Kıbrıs'ı itibarsızlaştırmayı hedeflediğini belirtti.
- “Son yıllarda İsrail’in Kıbrıs odaklı politikaları, İsrail-GKRY yakınlaşması ve Kıbrıs genelinde artan Yahudi varlığı gibi gelişmeler, Trietsch’in Kıbrıs için öne sürdüğü stratejik fikirlerin geçerliliğini koruduğunu ortaya koymaktadır”
Uluslararası Kriz Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin, İsrail’in Kıbrıs stratejisinin tarihsel ve jeopolitik boyutlarını değerlendirdi.
Anadolu Ajansı’nın analiz olarak verdiği değerlendirmede, eski İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii (IAI) Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Shay Gal’ın “Kuzey Kıbrıs Aynı Zamanda Bir İsrail Sorunudur” makalesini değerlendirip, “Somut ve doğrulanmış kanıtlardan yoksun, siyasi amaçlarla ortaya atılan bu tür iddiaların öncelikli hedefi Türkiye ve KKTC’yi itibarsızlaştırmaktır” yorumunda bulundu.
Şahin’in analizi şöyle:
“Geçen temmuz ayında eski İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii (IAI) Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Shay Gal, İsrail’in Kıbrıs’ın kuzeyini Türk kuvvetlerinden ‘kurtarmak’ için Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile koordinasyon içinde askeri planlar geliştirmesi gerektiğini öne süren ‘Kuzey Kıbrıs Aynı Zamanda Bir İsrail Sorunudur’ başlıklı kışkırtıcı bir makale kaleme aldı.
Shay Gal’ın yazısından yaklaşık 1,5 yıl önce İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, ‘İran’ın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) İsraillilere ve Yahudilere yönelik terör saldırıları için kullandığı’ iddia ediliyordu. Kuzey Kıbrıs’taki İran varlığının rahatsız edici bir boyuta ulaştığı belirtilen açıklamada, Rum güvenlik ve kolluk güçlerinin Mossad ile işbirliği içinde, Kıbrıs’taki İsrail ve Yahudi hedeflerine saldırı düzenlemeyi planlayan bir İran bağlantılı terör örgütünün engellendiği ifade ediliyordu.
MEŞRUİYET ARAYIŞI
Şurası çok açık ki, somut ve doğrulanmış kanıtlardan yoksun, siyasi amaçlarla ortaya atılan bu tür iddiaların öncelikli hedefi Türkiye ve KKTC’yi itibarsızlaştırmaktır. Bir diğer amaç, Ada'nın kuzeyinde uluslararası bir güvenlik krizi olduğu izlenimini yaratmaktır. Başka bir ifadeyle İran’ın kurduğu ‘Direniş Ekseni’nin bir ucunun KKTC’ye ulaştığına dair bir propaganda yürütülmektedir. Son olarak, bu anlatı aynı zamanda Mossad’ın müdahalesinin ve başarısının abartılı biçimde vurgulanmasını sağlamayı amaçlamaktadır.
Anlaşıldığı kadarıyla İsrail, GKRY’yi siyasi, ekonomik ve güvenlik alanlarında kendine bağımlı kılmak için elindeki tüm araçları devreye sokmaya hazırlanıyor. Bu çaba, Doğu Akdeniz’de Tel Aviv merkezli yeni güvenlik mimarisinin inşası, Türkiye’nin sınırlandırılması, İsrail ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki bağların derinleştirilmesi ve İsrail merkezli yeni bir Orta Doğu’nun kurulması gibi hedefleri içeriyor. Tüm bunlar yüzyıllık stratejinin bir parçası olabilir mi?
YÜZYILLIK STRATEJİ
Siyonizmin Kıbrıs’a ilgisi, 19. yüzyılın sonlarına, özellikle Yahudi yerleşim ve kolonileşme hareketlerinin değerlendirdiği döneme kadar uzanır. Bu dönemde bazı siyonist fikir insanları, Filistin’in sınırlı kaynakları, yetersiz yüzölçümü ve süregelen siyasi belirsizlikleri nedeniyle Kıbrıs’ı olası bir destek veya yerleşim alanı olarak değerlendiriyordu.
Örneğin, Davis Trietsch (1870-1935) gibi önde gelen siyonist figürler, Kıbrıs’ın doğu kıyısını (Mağusa Körfezi) Yahudi kolonileşmesi açısından Doğu’nun başka hiçbir yerinde bulunamayacak fırsatlar sunan bir alan olarak nitelendirmiştir. Trietsch’e göre Kıbrıs, ‘Büyük İsrail’ için titizlikle ele alınması gereken bir toprak parçasıydı. Nitekim Theodor Herzl’e yazdığı bir mektubunda şöyle diyordu: ‘Kıbrıs meselesi siyonizme ihtiyaç duymaz ama siyonizm Kıbrıs’a bağlıdır.’ Bu tarihsel perspektif, siyonist düşüncenin yalnızca Filistin’e odaklanmadığını, aynı zamanda komşu stratejik bölgeler üzerinden güvenlik, yerleşim ve ekonomik kalkınma planları ürettiğini göstermektedir.
Bununla birlikte bu tarihsel referans, erken dönem siyonist vizyon ile güncel İsrail politikaları arasında belirgin bir süreklilik ve tutarlılık olduğunu ortaya koymaktadır. Son yıllarda İsrail’in Kıbrıs odaklı politikaları, İsrail-GKRY yakınlaşması ve Kıbrıs genelinde artan Yahudi varlığı gibi gelişmeler, Trietsch’in Kıbrıs için öne sürdüğü stratejik fikirlerin günümüzde de geçerliliğini koruduğunu ortaya koymaktadır.
SIÇRAMA TAHTASI VE İLERİ KARAKOL
Nihayetinde Trietsch’in, ‘Kıbrıs meselesi siyonizme ihtiyaç duymaz ama siyonizm Kıbrıs’a bağlıdır.’ ifadesi, İsrail’in güvenliği açısından Kıbrıs’ın stratejik önemini vurgulayan çarpıcı bir tespit olarak bugün de geçerlidir. İsrail’in güvenlik mimarisinde Kıbrıs Adası, İsrail için hem Doğu Akdeniz’de bir sıçrama tahtası hem de İsrail’i olası tehditlere karşı koruyan ileri bir karakoldur. Bu stratejik rol, tarih boyunca İsrail’in ve Yahuda Krallığı’nın kuzeyden ve güneyden gelen tehditlere karşı sürekli savunma arayışında olmasının bir devamı niteliğindedir.
İlginç bir biçimde günümüzde de İsrail’in güvenliği benzer bir coğrafi gerçeklikle şekillenmektedir. Kuzeyden Türkiye, Suriye, Lübnan ve İran destekli gruplar, güneyden ise Mısır, Gazze, Sina ve Yemen üzerinden gelebilecek tehditler, hala İsrail’in stratejik ve savunma planlarını belirleyen temel unsurlar olarak öne çıkmaktadır.
Böylece tarihsel deneyim, modern güvenlik mimarisi açısından bir referans işlevi görmüş ve bu stratejik düşünce çerçevesinde, İskenderun’dan İskenderiye’ye kadar uzanan kıyı şeridi birinci dereceden bir güvenlik koridoru olarak değerlendirilmiştir. Bu alanın kontrolü, İsrail’in hem askeri hem de ekonomik açıdan bölgedeki etkinliğini güvence altına almak için kritik bir öneme sahiptir, bu noktada Kıbrıs’ın stratejik önemi de ortaya çıkmaktadır.
TÜRKİYE FAKTÖRÜ
Kıbrıs, İskenderun’dan İskenderiye’ye uzanan güvenlik koridorunun önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Her ne kadar Orta Doğu’da derin dönüşümlerin yaşandığı, yeni ittifakların kurulduğu, geleneksel fay hatlarının değiştiği ve küresel güçlerin bölgeyle ilişkilerini yeniden düzenlediği iddia edilse de buradaki esas tablo, İsrail merkezli yeni bir Orta Doğu vizyonunun inşa edilmekte olduğudur. Bu hedef, aslında bir asırdan uzun süredir devam eden bir projeyi yansıtmaktadır.
Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak yükselişi, bu projenin en büyük tehdididir. Bu nedenle projeyi hayata geçirmeye çabalayan aktörler, Türkiye’ye karşı hem bir caydırıcılık unsuru oluşturmak hem de Kıbrıs’ı Türkiye’nin etki alanının dışına çıkarmak amacıyla Ada'yı ortak bir harekat üssü veya cephe haline getirmeye çalışmaktadır.
Bu minvalde, ABD ve AB’nin desteğiyle bir taraftan Abraham Anlaşmaları kapsamında İsrail’in etki alanı genişletilirken diğer taraftan da GKRY ile İsrail arasında birçok ortak savunma ve güvenlik işbirliği mekanizmalarının kurulduğu gözlenmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 41. Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesinin (İSEDAK) Toplantısı’nda bu duruma dikkati çekerek, “bölgede kurgulanan yeni emperyalist oyunda Kıbrıs Adası'nın da menüye eklenmek istendiğine dair güçlü sinyaller aldıklarını” ifade etmesi, Ankara’nın bu projeyi yakından takip ettiğine işaret etmektedir.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.