DÜNYA
okuma süresi: 11 dak.

Kalibre edilmiş yeni misilleme: Hindistan-Pakistan

Kalibre edilmiş yeni misilleme: Hindistan-Pakistan

Rusya-Ukrayna da sayılırsa Hindistan-Pakistan savaşı ile birlikte dünya nüfusunun dörtte biri fiilen savaşta…İngiliz sömürge dönemine uzanan ve dayanan Keşmir, Kıbrıs ve Filistin sorununun mevcut dünya düzenindeki en eski üç mesele olduğuna dikkati çeken DAÜ'den Ahmet Sözen, Pakistan-Hindistan arasındaki gerilimi “kalibre edilmiş misilleme düzeneği” şeklinde niteledi.

Yayın Tarihi: 10/05/25 12:40
okuma süresi: 11 dak.
Kalibre edilmiş yeni misilleme: Hindistan-Pakistan

Rusya-Ukrayna da sayılırsa Hindistan-Pakistan savaşı ile birlikte dünya nüfusunun dörtte biri fiilen savaşta…

Savaşın etkileri sınır ötesi göç, ekonomik ilişkiler ve uluslararası ittifaklar yoluyla çok daha geniş bir coğrafya ve nüfus etkileniyor…

Hindistan-Pakistan, iki ülkenin 1999'da olduğu gibi tekrar topyekun bir savaşa gireceğine dair yeni endişeler beliriyor…

1947'de Britanya Hindistanı'nın bölünmesi ve Hindistan ve Pakistan'ın bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana iki Güney Asya ülkesi birbirine karşı tam dört kez savaşmış ve sayısız kez sınır çatışması yaşadılar…

1971 Hindistan-Pakistan Savaşı hariç, direkt ya da dolaylı yoldan Hindistan ve Pakistan arasında gerçekleşen bütün savaş ve çatışmaların ana kaynağı Keşmir çatışması olmuştur. İki ülke arasında ilişkiler halen savaş ekseninde sürmekte…

İngiliz sömürge dönemine uzanan ve dayanan Keşmir, Kıbrıs ve Filistin sorununun mevcut dünya düzenindeki en eski üç mesele olduğuna dikkati çeken Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr.Ahmet Sözen, ikisi de nükleer güce sahip  Pakistan-Hindistan arasındaki gerilimi “kalibre edilmiş misilleme düzeneği” şeklinde niteledi.

Ahmet Sözen, “Hindistan net şekilde güçlü; hem nüfus hem ekonomik olarak ama ikisi de nükleer taşıdığı için ekonomik üstünlük o denli önemli değil. Her iki tarafın attığı adımlara bakıldığı zaman kalibre edilmiş misilleme görülüyor “ dedi.

Hindistan ve Pakistan, her birinin bağımsızlığını kazandığı 1947'den bu yana Keşmir üzerinde hak iddia ediyor ve sınır çatışmaları on yıllardır bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.

Keşmir, Hindistan yönetimine karşı direnen silahlı isyancıların bulunduğu, iki ülke arasında bölünmüş tartışmalı bir Himalaya bölgesidir.

Her iki ülke de Keşmir'in bir bölümünü kontrol ediyor. Bölge yoğun bir şekilde askerileştirilmiş bir sınırla bölünmüş durumda.

Askeri tesislerin vurulmadığına dikkati çeken Sözen, iki ülkenin de “nükleeri kullanan ilk ülke olmayacaklarına” yönelik açıklamalarını hatırlattı.

DAÜ'den Ahmet Sözen, “Bu uyuşmazlığın nükleer krize dönüşmesini beklemiyoruz” dedi.

NELER OLUYOR? HİNDİSTAN SU ANLAŞMASINI ASKIYA ALDI

Son saldırının ardından Hindistan, Pakistan ile 1960'ta imzaladıkları "İndus Suları Anlaşması"nı askıya aldığını açıkladı. Sınır ötesi su yönetiminin bir örneği olarak görülen anlaşma, iki nükleer gücün geçmişte savaşta olduğu dönemlerde dahi askıya alınmamıştı.

Anlaşma, 1947'de bağımsızlığını ilan eden iki ülke arasında yıllarca süren müzakerelerin ardından yapıldı.

Anlaşma kapsamında İndus havzasının doğusundaki Ravi, Beas ve Sutlej nehirleri Hindistan'a, batısındaki İndus, Jhelum ve Çenab nehirlerindeki suyun yüzde 80'i ise Pakistan'a tahsis edildi.

Hindistan'ın anlaşmayı askıya alması, Pakistan için dezavantaj anlamına geliyor.

İslamabad, tarım ihtiyacının yüzde 80'inden fazlasını ve hidroelektrik enerjisinin yaklaşık üçte birini İndus havzasından gelen su ile karşılıyor.

Pakistan, Hindistan'ın anlaşmayı askıya almasını eleştirdi ve nehirlerden su akışının durdurulmasının "savaş sebebi" sayılacağını duyurdu.

Bazı uzmanlar, Hindistan'ın yüksek debili dönemlerde batı nehirlerinden gelen on milyarlarca metreküp suyu tutmasının neredeyse imkansız olduğunu söylüyor.

Diğerleriyse Hindistan'ın mevcut ve potansiyel altyapısıyla su akışına müdahale etmesi durumunda bunun etkisinin Pakistan'da özellikle kurak dönemlerde hissedebileceği görüşünde.

KEŞMİR NEDEN TARTIŞMALI?

Keşmir, yetmişi yılı aşkın süredir Hindistan ve Pakistan arasında tartışma konusu.

Hindistan ve Pakistan'ın 1947'de İngiltere'den bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana iki ülke Himalaya bölgesinde yer alan Keşmir yüzünden 1947-48'de ve 1965'te iki kez savaşa girdi.

Hem Pakistan hem de Hindistan, Müslümanların çoğunlukta olduğu Keşmir üzerinde hak iddia ediyor. Ancak iki ülke de bölgenin kendi sınırlarında kalan kısımlarında kısmi kontrole sahip.

Keşmir'in bir kısmı da Çin'in kontrolünde bulunuyor.

Hindistan ve Pakistan'ın bağımsızlığını kazanmasının ardından yerel prensliklere tercih ettikleri devlete katılma seçeneği sunuldu.

Dönemin Keşmir lideri Hindu Hari Singh, iki ülke arasında kaldı ve Pakistan ile ulaşım ve diğer hizmetlerin sürdürülmesi için geçici bir anlaşma imzaladı.

Ekim 1947'de Pakistan'dan gelen gruplar Keşmir'i işgal etti. Bunun üzerine Singh Hindistan'dan askeri yardım istedi.

Hindistan ilk Genel Valisi Lord Louis Mountbatten, Keşmir'in nihai statüsü oylanana kadar geçici olarak Hindistan'a katılmasını destekliyordu.

Hari Singh, aynı ay "Katılım Belgesi"ni imzalayarak dış politika ve savunma alanlarında Keşmir'in kontrolünü Hindistan'a devretti.

Hindistan ve Pakistan arasındaki ilk Keşmir savaşının ardından Hint birlikleri bölgenin üçte ikisini, Pakistan ise kuzeyde kalan kısmını ele geçirdi.

Çin, 1950'lerde eyaletin Aksai Çin olarak adlandırılan doğu kısımlarına girdi. Pekin 1962'de Hindistan ile girdiği savaştan bu yana fiilen bu bölgeyi kontrol ediyor.

Hindistan ve Pakistan, 1972'de imzalanan "Simla Anlaşması" ile Keşmir'de günümüze kadar gelen "Kontrol Hattı"nı kurdu ve meseleyi çözüme kavuşturma niyetlerini beyan etti.

Ancak Keşmir'in siyasi statüsü, Hindistan ve Pakistan arasında hala önemli bir anlaşmazlık kaynağı.

Hindistan, dönemin Keşmir lideri Hari Singh'in Hindistan'a katılmak için imzayı attığı ve Hint askerlerinin bundan sonra bölgeye girdiğini savunuyor.

Pakistan ise askerler gelmeden önce imza atımı olamayacağını ve bu nedenle Keşmir ile Pakistan arasında önceden yapılan anlaşmanın görmezden gelindiğini söylüyor.

Pakistan, Keşmir'in statüsünün belirlenmesi için referandum talep ediyor. Bu konuda ilgili BM kararlarına atıfta bulunuyor.

Hindistan ise Keşmirlilerin yıllardır yapılan seçimlerde oy kullanarak ülkenin parçası olduklarını teyit ettiklerini savunuyor.

Yeni Delhi ayrıca, Keşmir meselesinin uluslararası kuruluşlar vesilesiyle değil direkt olarak Hindistan ve Pakistan arasında müzakere yoluyla çözülmesi gerektiğini söylüyor. Bazı Keşmirliler ise hem Hindistan'ı hem de Pakistan'ı reddederek bağımsızlık talep ediyor.

Keşmir'deki karmaşık durum, 1989'da patlak veren ve İslamcıların başını çektiği bir isyanla daha da karmaşık bir hal aldı.

Seksenlerin sonunda patlak veren isyan bölgede Hindistan yönetimine karşı silahlı direnişe, kitlesel protestolara ve Pakistan destekli militan grupların yükselişine yol açtı.

Doksanlar boyunca süren çatışmalarda on binlerce insan öldürüldü.

Hindistan, Keşmir'de kontrolü tesis etmek için tartışmalı bir askeri yetki yasası hazırladı. Bu yasa kapsamında orduya ve güvenlik güçlerine Keşmir'de ek yetkiler verildi.

1999'da Keşmirli militanların sınırın Hint tarafına girmesinin ardından Hindistan ve Pakistan güçleri arasında çatışma çıktı.

Taraflar 2002'de savaşın eşiğinden döndü.

Takvimler 2008'i gösterdiğinde iki ülke 60 yılın ardından ilk kez Keşmir'deki Kontrol Hattı üzerinden bir ticaret hattı açtı.

2010'da Hindistan kontrolündeki Keşmir'de çıkan Yeni Delhi karşıtı eylemlerde yüzden fazla genç öldürüldü.

Hindistan Parlamentosu 2019'da bölgeye belli ölçüde özerklik veren özel statüyü kaldırdı.

Bunun ardından Cemmu-Keşmir eyaleti, federal olarak yönetilen iki bölgeye ayrıldı.

SİLAH GÜCÜ

1,4 milyondan fazla aktif askeri personeliyle Hindistan, dünya genelinde ülkelerin askeri gücünü sıralayan bağımsız Global Firepower Index'e (GFI) göre dördüncü en güçlü orduya sahip. Pakistan'ın ise 654 bin aktif askeri personeli var.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü'ne (SIPRI) göre Hindistan, 2024'te savunmaya Pakistan'dan dokuz kat daha fazla harcama yaptı.

Kara kuvvetleri açısından Hindistan'ın 4.200'den fazla tankı ve 1,5 milyon zırhlı aracı var. Pakistan'ın 2.600'den fazla tankı ve 18 binden az zırhlı aracı var.

Hindistan hava kuvvetleri, 513 savaş uçağı ve 130 bombardıman uçağı da dahil olmak üzere 2.229 uçağa sahip. Hindistan hava kuvvetleri, 513 savaş uçağı ve 130 bombardıman uçağı dahil olmak üzere 2.229 uçağa sahip.

GFI'ye göre Pakistan'ın hava kuvvetlerinde 1400'e yakın uçak var.

Hindistan donanma filosu, Pakistan'ınkinden iki kat daha büyük ve 293 gemiden oluşuyor.

Pakistan'ın füze programı, seyir ve (muharebe meydanı için tasarlanan) taktik balistik füzelerinin yanı sıra kısa ve orta menzilli balistik füzelerden oluşuyor.

Hindistan'ın füzeleri daha çeşitli. Bunlar arasında 250 ila 600 kilometre menzilli Prithvi füzeleri; 1.200 ila 8.000 kilometre menzilli Agni serisi füzeler ve Nirbhaya ve Brahmos serisi seyir füzeleri var.

Hindistan füzelerinin daha geniş menzili, ülkenin toprak anlaşmazlıkları yaşadığı bir diğer komşusu Çin'e gözdağı verme amacı da taşıyor.

Ancak bu, Pakistan'ı kolayca alt edilebileceği anlamına gelmiyor çünkü her iki ülke de benzer güçte nükleer silahlara sahip.

SIPRI'nin tahminlerine göre Hindistan'ın 172 nükleer savaş başlığı; Pakistan'ın da 170 nükleer savaş başlığı var.

Ancak iki ülkenin bu nükleer savaş başlıklarından kaç tanesinin operasyonel olarak hazır tuttuğu bilinmiyor. Pakistan, Hindistan ile rekabet edebilmek için nükleer silahlar geliştirirken Hindistan da Çin'i hedef alabilecek uzun menzilli silahlara odaklanıyor.

Hem Hindistan hem de Pakistan'ın komşusu olan Çin nükleer cephaneliğini %22 oranında genişleterek savaş başlıklarının sayısını 410'dan 500'e çıkardı. Sonuç felaket olabilir.

Riskler muazzam derecede yüksek, bu nedenle uluslararası toplum her iki ülkeyi de itidale davet ediyor.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.