Amsterdam Üniversitesi araştırması: Sosyal medya müdahaleleri öfke ve kutuplaşmayı durduramıyor

Araştırma, sosyal medyada kronolojik akış veya sahte takipçi gizleme gibi müdahalelerin bile kutuplaşmayı önlemede yetersiz kaldığını ortaya koydu; öfke ve dezenformasyonun hâkimiyetini sürdürdüğünü gösteriyor.

Sosyal medyanın giderek dezenformasyon ve nefret söylemiyle dolu toksik bir ortam haline geldiği artık sır değil. Etkin önlemler ve uygulanabilir politikalar geliştirme yönünde anlamlı bir baskı olmayınca, sosyal medya platformları hızla öfke yüklü, kutuplaştırıcı yankı odalarına dönüştü. Amaç, kullanıcıları öfke üzerinden bağımlı kılmak ve daha fazla reklam göstermek.
Amsterdam Üniversitesi araştırmacılarının gerçekleştirdiği son deneyin sonuçları, bahsi geçen tabloyu değiştirme umutlarının pek mümkün olmadığını gösteriyor. Henüz hakem değerlendirmesinden geçmemiş bir çalışmada, yardımcı doçent Petter Törnberg ve araştırma görevlisi Maik Larooij, tamamen yapay zekâ chatbotlarından oluşan bir sosyal medya platformunu simüle etti. Kullanılan altyapı OpenAI’nin GPT-4 büyük dil modeli oldu. Amaç, sosyal medyanın yankı odalarına dönüşmesini engellemenin yollarını araştırmaktı.
Araştırmacılar, kronolojik akışa geçmek, farklı bakış açılarını öne çıkarmak, sahte takipçi sayısı gibi sosyal göstergeleri gizlemek, profil biyografilerini kaldırmak gibi altı farklı müdahale stratejisini test etti. Ancak hayal kırıklığına uğradılar. Müdahalelerin hiçbiri tatmin edici bir sonuç üretmedi; bazıları yalnızca sınırlı etki sağladı. Daha da kötüsü, bazı müdahaleler durumu ağırlaştırdı.
Örneğin, akışı kronolojik sıralamak dikkat eşitsizliğini azaltırken, aşırı uçtaki içerikleri öne çıkardı. Bu sonuç, şirketlerin “dijital kamusal alan” vaatleriyle çelişiyor. Nitekim Elon Musk, X platformunu tanımlarken herkesin barış içinde yaşayabileceği bir “dijital kent meydanı” sözü vermişti. Oysa deney, sosyal medyanın müdahale olsun veya olmasın kutuplaşmaya açık bir yapıda ilerlediğini ortaya koydu.
Törnberg, Ars Technica’ya verdiği demeçte şu soruyu gündeme getirdi: “Sosyal medyayı nasıl geliştirebiliriz ve siyaseti yapıcı bir şekilde tartışabileceğimiz, gerçekten o erken vaatlerdeki gibi kamusal alan işlevi görecek çevrim içi alanları nasıl oluşturabiliriz?”
Törnberg, yapay zekânın mükemmel bir çözüm olmadığını kabul ederek “her türlü önyargı ve sınırlamaya sahip olduğunu”, ancak teknolojinin “insan davranışını daha inandırıcı şekilde yakalayabildiğini” vurguladı. Ona göre yalnızca kışkırtıcı içerikler değil, toksik içerikler de ağ yapısını şekillendiriyor. Söz konusu yapı, kullanıcılara gösterilen içerikleri geri besliyor ve sonuçta zehirli bir ağ doğuruyor.
Ortaya çıkan tablo, dikkatin aşırı eşitsiz dağılımına işaret ediyor; az sayıdaki gönderi tüm görünürlüğü topluyor. Törnberg, üretken yapay zekânın yükselişiyle bu etkinin daha da güçleneceğini belirtti: “Şimdiden birçok aktörün — X gibi platformların para kazanma modeli üzerinden — yalnızca dikkati en üst düzeye çıkarmaya yönelik içerik üretmek için sahte takipçi kullandığını görüyoruz. Bu yüzden yanlış bilgi, çoğu zaman aşırı kutuplaştırıcı bilgi giderek hakim olacak. YZ modelleri daha da güçlendikçe, bu içerikler tamamen baskın hale gelecek.”
Sözlerini şu şekilde tamamladı: “Mevcut geleneksel sosyal medya modellerinin bu durumda hayatta kalabileceğini görmekte zorlanıyorum.”
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.