EKONOMİ & FİNANS
okuma süresi: 15 dak.

Prof. Dr. Kara: Enflasyonun belirleyicilerini doğru teşhis etmezseniz, faturayı asgari ücretliye kesersiniz

Prof. Dr. Kara: Enflasyonun belirleyicilerini doğru teşhis etmezseniz, faturayı asgari ücretliye kesersiniz

Ekonomist Prof. Dr. Engin Kara, “Enflasyonun belirleyicilerini doğru teşhis etmezseniz, faturayı hep aynı kesime  asgari ücretliye kesersiniz” uyarısında bulundu. Kara, “Sermaye girişleri 10 kat artmışken, konut fiyatları sterlin bazında ikiye katlanmışken, enflasyonu yalnızca döviz kuru ya da asgari ücret artışlarıyla açıklamak, meselenin yalnızca görünen yüzüne bakmak olur’’ ifadelerini de sözlerine ekledi.

Yayın Tarihi: 16/07/25 13:42
okuma süresi: 15 dak.
Prof. Dr. Kara: Enflasyonun belirleyicilerini doğru teşhis etmezseniz, faturayı asgari ücretliye kesersiniz
  • "Sermaye girişleri 10 kat artmış ve konut fiyatları ikiye katlanmışken; Enflasyonu yalnızca döviz kuru ya da asgari ücret ile açıklamak, sorunun görünen yüzüne bakmak olur"
  • "Yurtdışından gelen sermaye girişi, resmi ekonominin dörtte biri büyüklüğündeydi; Bu durum iç talebi yaklaşık yüzde 20 artırdı"

  • "Artan talep, doğrudan konut piyasasına yansıdı; Son dört yılda konut fiyatları ve kiralardaki artış bu sürece eşlik etti"

  • "Enflasyonun belirleyicilerini doğru teşhis etmezseniz, faturayı asgari ücretliye kesersiniz; Dünya bankası raporu bu riski taşıyor"

  • "Döviz kuru da, sermaye girişi de enflasyonu etkiliyor; KKTC'nin enflasyon sorunu tek boyutlu bir sorun değil"

  • "Maaşlar, fiyatlar kadar artmazsa, aradaki fark sermayeye kayar; Bu da sadece adaletsizlik yaratmakla kalmaz, ekonomik sistemin iç dengesini de bozar"

  • "Peki ne yapmalı?"

  • "Enflasyon mücadelesi sadece fiyat istikrarını sağlamak olmamalı, aynı zamanda gelir adaletini korumayı hedeflemeli"

  • "Maaş politikası bu mücadelenin merkezinde yer almazsa, enflasyon sadece hayat pahalılığı değil, eşitsizlik yaratan tehlikeli bir mekanizmaya dönüşür"

Dünya Bankası’nın yayımladığı rapor ve asgari ücretin enflasyon üzerindeki etkileri hakkında değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Engin Kara, söz konusu raporda enflasyon analizine dair bazı eksikliklerin dikkat çektiğini belirtti. Kara, enflasyonla mücadelenin yalnızca fiyat istikrarını sağlamakla sınırlı kalmaması, aynı zamanda gelir adaletini korumayı da hedeflemesi gerektiğini ifade etti.

Maaş politikasının bu sürecin merkezinde yer alması gerektiğini vurgulayan Kara, aksi takdirde enflasyonun yalnızca hayat pahalılığına değil, aynı zamanda eşitsizlik yaratan tehlikeli bir mekanizmaya dönüşeceği uyarısında bulundu.

"DÜŞÜK ENFLASYON DÖNEMLERİNDE KUR HAREKETLERİ FİYATLARA YANSIMAZKEN, YÜKSEK ENFLASYON ORTAMINDA YÜZDE 1'LİK KUR ARTIŞI HEMEN FİYATLARA YANSIDI"

Kuzey Kıbrıs'ta enflasyonun yüzde 100’e yaklaşmasıyla birlikte, suçlu olarak döviz kuru gösterildiğini belirten Prof. Dr. Engin Kara, 2015-2024 dönemine ait 62 bin 500 fiyat gözlemine dayandırdığı kapsamlı analizi, enflasyonun tek nedeni olarak döviz kurunu görmekten daha karmaşık bir tablo olduğunu ifade ediyor.

Kara, analizinde kur ile enflasyon arasındaki ilişkinin mikro düzeyde çok katmanlı ve renkli bir yapıya sahip olduğunu, ayrıca görünmeyen dinamikleri ve giderek artan ekonomik eşitsizliği de vurguluyor. Kara’ya göre, bu süreç sadece fiyatlarla değil, aynı zamanda adaletle de ilgili.

Prof. Dr. Engin Kara, 2015–2024 yılları arasında KKTC İstatistik Kurumu tarafından derlenen 62.500 fiyat gözlemine dayalı mikro veri analizi gerçekleştirdiğini, bu çalışmanın ayırt edici yönünün, enflasyonun genel ortalamalar yerine aynı ürünün aylık fiyat değişimleri üzerinden değerlendirilmesi olduğunu vurguladı.

Analiz sonuçlarına göre, KKTC'de döviz kurundaki hareketlerin kademeli değil, ani sıçramalar ve ardından plato düzeyinde sabitlenmeler şeklinde gerçekleştiğini ifade eden Kara, şu örnekleri paylaştı:

  • 18–20 TL/GBP (2022 başı)

  • 25–26 TL/GBP (2023 başı)

  • 34–35 TL/GBP (2023 ortası)

  • 44–45 TL/GBP (2024)

  • 55 TL/GBP seviyesinde yeni bir denge.

Kara, her kur sıçramasının bir ekonomik kırılma yarattığını söyledi. En dikkat çeken bulgulardan biri olarak, döviz kurunun fiyatlara etkisinin içinde bulunulan enflasyon ortamına göre değiştiğini ifade etti. Düşük enflasyon dönemlerinde kur hareketlerinin fiyatlara neredeyse hiç yansımadığını belirten Kara, yüksek enflasyon ortamında ise %1’lik kur artışının hemen %0.75 oranında fiyatlara yansıdığını; bu etkinin 12 ay boyunca birikerek toplamda %2.1’e ulaştığını kaydetti.

Bu durumun ekonomide kısır bir döngü yarattığını söyleyen Kara, “Enflasyon bir kez yükseldikten sonra, ekonomi kur şoklarına karşı çok daha kırılgan hale geliyor” değerlendirmesinde bulundu.

"SERMAYE GİRİŞLERİ 10 KAT ARTMIŞ VE KONUT FİYATLARI İKİYE KATLANMIŞKEN; ENFLASYONU YALNIZCA DÖVİZ KURU YA DA ASGARİ ÜCRET İLE AÇIKLAMAK, SORUNUN GÖRÜNEN YÜZÜNE BAKMAK OLUR"

2024 yılında KKTC’de yıllık enflasyon yüzde 48 olarak kaydedildi. Aynı dönemde Türk Lirası’nın sterlin karşısındaki değer kaybı ise yüzde 13 civarındaydı. Prof. Dr. Engin Kara, bu tabloyu değerlendirirken kurdaki bu kaybın enflasyona ne ölçüde yansıdığını sorgulamanın önemli olduğunu belirtti.

Kurun fiyatlara etkisinin hem zamana yayıldığını hem de enflasyonun genel seviyesine göre değiştiğini ifade eden Kara, bu nedenle net rakam vermenin her zaman riskli olduğunu söyledi. Ancak kendi modeline dayanarak yaptığı tahmine göre, 2024’teki yüzde 13’lük kur kaybı fiyatlara yaklaşık 27 puanlık bir katkı yapmış olabilir.

Bu hesaba göre, 2024 enflasyonunun yarısından fazlası kur kaynaklı gibi görünse de, asıl sorunun geriye kalan yüzde 21’lik bölüm olduğunu vurgulayan Kara, şu ifadeleri kullandı:

“Sermaye girişleri 10 kat artmışken, konut fiyatları sterlin bazında ikiye katlanmışken, enflasyonu yalnızca döviz kuru ya da asgari ücret artışlarıyla açıklamak, meselenin yalnızca görünen yüzüne bakmak olur. Bu sadece teknik bir hata değil; aynı zamanda bilinçli bir tercih de olabilir. Gerçeğin yalnızca yarısını anlatan bir rapor, eksik kalmakla kalmaz, aynı zamanda adaletsizlik üretir”

"YURTDIŞINDAN GELEN SERMAYE GİRİŞİ, RESMİ EKONOMİNİN DÖRTTE BİRİ BÜYÜKLÜĞÜNDEYDİ; BU DURUM İÇ TALEBİ YAKLAŞIL YÜZDE 20 ARTIRDI"

Prof. Dr. Engin Kara’ya göre, KKTC’de enflasyonu anlamak için yalnızca fiyatlara ve firmaların maliyetlerine bakmak yeterli değil; talep tarafındaki dinamikler de dikkate alınmalı.

Merkez Bankası ve İstatistik Kurumu'nun ödemeler dengesi verilerine işaret eden Kara, yurtdışından gelen sermaye girişlerinin resmi ekonominin dörtte biri büyüklüğünde olduğunu belirtti. Sadece 2022 ve 2023 yıllarında toplam 1.3 milyar dolarlık giriş yaşandığını, bu sermayenin özellikle inşaat sektörüne yöneldiğini ifade etti. Kara’ya göre, bu durum iç talebi yaklaşık yüzde 20 oranında artırdı.

"ARTAN TALEP, DOĞRUDAN KONUT PİYASASINA YANSIDI; SON DÖRT YILDA KONUT FİYARLARI VE KİRALARDAKİ ARTIŞ BU SÜRECE EŞLİK ETTİ"

Artan talebin doğrudan konut piyasasına yansıdığını vurgulayan Kara, son dört yılda konut fiyatlarının sterlin bazında ikiye katlandığını, kiralardaki artışın da bu sürece eşlik ettiğini aktardı. Kira artışlarının işletme maliyetlerini yükselterek enflasyonist baskıyı daha da güçlendirdiğini belirten Kara, bunun sermaye girişlerinin enflasyonu tetiklediği önemli kanallardan biri olduğunu söyledi. Artan iç talebin ekonominin her alanında fiyat baskısı yarattığını dile getirdi.

Kara, Dünya Bankası’nın büyüme rakamlarına yer verdiğini ancak bu büyümeyi besleyen sermaye kaynaklarını ve bunun enflasyon üzerindeki etkisini yeterince dikkate almadığını savundu. Bu çapta bir talep artışını “adeta para basmak” gibi niteleyen Kara, Avrupa ülkelerinin bu tür kontrolsüz talepten kaçındığını, çünkü geçmişte bunun enflasyonist sonuçlarını yaşayarak tecrübe ettiklerini hatırlattı.

"ENFLASYONUN BELİRLETİCİLERİNİ DOĞRU TEŞHİS ETMEZSENİZ, FATURAYI ASGARİ ÜCRETLİYE KESERSİNİZ; DÜNYA BANKASI RAPORU BU RİSKİ TAŞIYOR"

“Enflasyonun belirleyicilerini doğru teşhis etmezseniz, faturayı hep aynı kesime  asgari ücretliye kesersiniz,” diyen Kara, Dünya Bankası raporunun bu riski taşıdığını ifade etti.

Prof. Dr. Engin Kara, Dünya Bankası raporunun döviz kuru ile fiyat endeksinin birlikte hareket etmesini nedensel bir ilişki gibi sunmasını eleştirerek, “İşte size aynı yönde hareket eden iki çizgi daha: Sermaye girişi ve enflasyon,” ifadesiyle dikkat çekici bir karşılaştırma tablosu paylaştı.

Kara’nın değerlendirmesine göre, 2021 yılında KKTC’ye 87 milyon dolar sermaye girişi olmuşken, enflasyon oranı yüzde 45 seviyesindeydi. 2022’de sermaye girişi 400 milyon dolara yükselmesine rağmen enflasyon yine yüzde 45’te kalmıştı. Ancak 2023 yılında sermaye girişi adeta patlama yaşadı ve 850 milyon dolara çıktı. Aynı yıl enflasyon da sert şekilde yükselerek yüzde 84’e ulaştı.

"DÖVİZ KURU DA, SERMAYE GİRİŞİ DE ENFLASYONU ETKİLİYOR; KKTC'NİN ENFLASYON SORUNU TEK BOYUTLU BİR SORUN DEĞİL"

Bu paralel hareketliliğin altını çizen Kara, “Dünya Bankası’nın yaklaşımıyla bakarsak, o zaman sermaye girişi de enflasyonun nedeni olmalı. Yoksa bu da mı bir ‘dondurma-boğulma’ ilişkisi?” diyerek raporun analitik derinliğini sorguluyor.

Gerçek nedenselliğin çok daha karmaşık olduğuna dikkat çeken Kara, hem döviz kurunun hem de sermaye girişinin enflasyonu etkilediğini, yalnızca bir değişkene odaklanmanın tabloyu eksik sunduğunu belirtiyor. “KKTC’nin enflasyon sorunu tek boyutlu değil; çok renkli bir tablo. Ve bu tabloyu tek renge indirgemek, çözümü de tek boyuta hapsetmek demektir,” diyor.

"EKONOMİ ZATEN HASTA OLDUĞUNDA, KUR ŞOKLARI DAHA YIKICI HALE GELİR; ASIL PROBLEM KONTROLSÜZ TALEP ARTIŞI VE BUNA EŞLİK EDEN YAPISAL SORUNLAR"

Prof. Dr. Engin Kara’ya göre, döviz kuru KKTC ekonomisinde hem bir neden hem de bir sonuç. Özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde kur şoklarının etkisinin artması, yapısal kırılganlıkların derinliğini gözler önüne seriyor. Kara, “Ekonomi zaten hasta olduğunda, kur şokları çok daha yıkıcı hale gelir” diyerek, enflasyonun sadece kur odaklı açıklanamayacağını vurguluyor.

Dünya Bankası’nın analizini “siyah-beyaz bir film izlemeye” benzeten Kara, KKTC’nin enflasyon hikayesinin ise çok renkli ve karmaşık bir tablo sunduğunu ifade ediyor. Kara, yalnızca döviz kuruna odaklanmak, hastalığın yalnızca yarısını tedavi etmeye çalışmakla eşdeğer olduğunu belirterek, asıl sorunun, kurun etkisini bu kadar derinleştiren kontrolsüz talep artışı ve buna eşlik eden yapısal sorunlar olduğunu ifade etti.

Kara, bütünsel bir bakış açısının eksikliğinin raporun sunulduğu platformdan bile anlaşılabileceğini belirterek, şu soruyu soruyor: "'Rapor Ticaret Odası’nda sunuldu; acaba ekonomi denince sadece ticaret mi anlaşılıyor?' Bu dar çerçevenin politika önerilerini de sınırladığına dikkat çekiyor."

"MAAŞLAR, FİYATLAR KADAR ARTMAZSA, ARADAKİ FARK SERMAYEYE KAYAR; BU DA SADECE ADALETSİLİK YARATMAKLA KALMAZ, EKONOMİK SİSTEMİN İÇ DENGESİNİ DE BOZAR"

Prof. Dr. Engin Kara, enflasyonun gelir dağılımına yansımalarını somut bir örnekle anlattı. Örnek olarak 200 TL’lik bir ürün ele alındığında, maliyetin 100 TL, geriye kalan 100 TL’nin ise işverene 70 TL, işçiye 30 TL olarak bölündüğünü belirtti. Bu durumda işçinin ürün fiyatı içindeki payı yüzde 15 oluyor.

Kara, yüzde 50’lik enflasyon durumunda ürün fiyatının 300 TL’ye çıktığını, maliyetin ise 150 TL’ye yükseldiğini söyledi. Ancak işçinin maaşının aynı kaldığını varsayarsak, işverenin kârının 70 TL’den 120 TL’ye çıkarak yüzde 71 arttığını ifade etti. Bu durumda işçinin gelirinde artış olmazken, ürün içindeki payının yüzde 10’a düştüğüne dikkat çekti.

Bu tablonun, ücretlerin enflasyona paralel artmaması halinde gelir dağılımındaki bozulmayı ve işverenlerin kârının artışını net şekilde gösterdiğini vurguladı.

Kara, “Görüşte denge olabilir; ama aritmetikte yok” diyerek gelir adaletindeki sorunlara işaret etti.

Maliyetlerin de arttığını kabul eden Kara, enerji, hammadde ve lojistik gibi kalemlerin yükseldiğini ancak fiyatları artırmanın tek çözüm olmadığını söyledi. Ücretlerin de maliyet artışlarıyla birlikte yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirten Kara, aksi takdirde yükün her zaman en zayıf halka olan çalışanlara bineceğini ifade etti.

“Maaşlar, fiyatlar kadar artmazsa, aradaki fark sermayeye kayar. Bu sadece adaletsizlik yaratmakla kalmaz, aynı zamanda ekonomik sistemin iç dengesini de bozar,” diye ekledi.

PEKİ NE YAPMALI?

Prof. Dr. Engin Kara, KKTC’de enflasyon ve ekonomik eşitsizlik sorununa karşı alınması gereken önlemleri dört ana başlıkta topladı.

Kara çözüm önerilerini şu şekilde listeledi:

  1. "Öncelikle, ücretlerin enflasyona endekslenmesi uygulaması devam etmeli.

  2. İkincisi, ülkeye akan kontrolsüz sermayeye makro ihtiyati tedbirler gerekli.

  3. Üçüncüsü, kira artışlarına — özellikle ticari kiralara — geçici sınırlama düşünülmeli.

  4. Dördüncüsü ve belki de en önemlisi: Kazanan vergisini ödemeli. Kontrolsüz sermaye girişi, sınırsız kumar ekonomisi, sürekli artan borçlanma — bunların ortak nedeni hep aynı: Vergi toplamamak. Vergi adaleti olmadan ne enflasyonla ne de eşitsizlikle mücadele edilebilir"

Kara, “Kuzey Kıbrıs belki de hiç olmadığı kadar zengin, ancak hiç bu kadar yoksul da olmamıştı” sözleriyle mevcut ekonomik dengesizliğe dikkat çekti.

"ENFLASYON MÜCADELESİ SADECE FİYAT İSTİKRARINI SAĞLAMAK OLMAMALI, AYNI ZAMANDA GELİR ADALETİNİ KORUMAYI HEDEFLEMELİ"

Prof. Dr. Engin Kara, enflasyonla mücadelenin sadece fiyat istikrarını sağlamak olmadığını, aynı zamanda gelir adaletini korumak anlamına geldiğini, maaş politikasının da bu mücadelenin merkezinde yer alması gerektiğini ifade etti.

"MAAŞ POLİTİKASI BU MÜCADELENİN MERKEZİNDE YER ALMAZSA, ENFLASYON SADECE HAYAT PAHALILIĞI DEĞİL, EŞİTSİZLİK YARAN TEHLİKELİ BİR MEKANİZMAYA DÖNÜŞÜR"

Kara, aksi takdirde enflasyonun sadece hayat pahalılığı değil, aynı zamanda eşitsizlik yaratan tehlikeli bir mekanizmaya dönüşeceğini, “Ve bu makine, sonunda hepimizi yutar,” sözleriyle uyarısını sonlandırıyor.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.