İktisatbank piyasa analizi: Ticaret gerilimi yatıştı; ABD ve AB $600 milyarlık çerçeve anlaşmaya vardı

İktisatbank, 28 Temmuz 2025’e ilişkin piyasa analiz raporunu yayımladı. Raporda, "Ticaret gerilimi yatıştı; ABD ve AB $600 milyarlık çerçeve anlaşmaya vardı” ifadeleri kullanıldı.

İktisatbank'ın 28 Temmuz 2025'e ilişkin Günlük Piyasa Analiz ve Yorumu şu şekilde:
ABD ile Avrupa Birliği, uzun süredir devam eden müzakerelerin ardından ticaret savaşını önleyecek bir çerçeve anlaşmaya vardı. Trump yönetiminin 1 Ağustos'ta yürürlüğe koymayı planladığı %30’luk gümrük tarifesi tehdidi, %15 seviyesine çekilerek yumuşatıldı. Anlaşma kapsamında AB, ABD’ye 600 milyar dolarlık yatırım ve 750 milyar dolarlık enerji ile savunma sanayi alımı sözü verdi. Otomobil, ilaç ve yarı iletken gibi pek çok ürün bu %15’lik tarife kapsamına girerken, çelik ve alüminyum üzerindeki %50’lik vergiler şimdilik korunacak. Taraflar ayrıca uçak parçaları, bazı tarım ürünleri ve hammadde gibi alanlarda karşılıklı sıfır tarife uygulaması konusunda uzlaştı.
Anlaşma, geçen hafta Japonya ile imzalanan benzer çerçeveyle büyük paralellikler taşıyor. Ancak detayların tam netleşmemesi, farklı yorum riskini beraberinde getiriyor. Almanya Başbakanı Merz, bu gelişmenin ihracat ağırlıklı Alman ekonomisi için olası bir krizden dönüldüğünü vurgularken, Avrupa Parlamentosu’ndan bazı isimler ise tarifelerin hâlâ dengesiz olduğunu savundu. ABD tarafı ise bu anlaşmayı hem Trump’ın ticaret ajandasında büyük bir zafer hem de AB pazarına Amerikan tarım ve sanayi ürünleri için devasa bir açılım olarak sunuyor. Açıklamanın ardından euro dolar karşısında hafifçe değer kazanırken, Avrupa borsalarının vadeli işlemlerinde ise %1 yükseliş görüyoruz.
ABD ile Avrupa Birliği arasında varılan ticaret anlaşması, küresel piyasalarda da risk iştahını artırdı. ABD ile Çin arasında görüşmeler devam ederken anlamlı oranda ilerleme olduğunun da altını çizelim. ABD borsalarının vadeli işlemlerinde %0,7'ye varan yükselişler görülürken, Asya borsalarında da genel olarak pozitif seyrin hâkim olduğunu görüyoruz. Anlaşma, FED ve BOJ toplantılarının yanı sıra teknoloji devlerinin bilanço açıklamalarıyla dolu kritik bir haftaya piyasa açısından daha iyimser bir zemin hazırladı. Petrol fiyatları %0,5 artarken, büyük bir belirsizlik riskinin bertaraf edilmesi ardından güvenli liman talebiyle son aylarda mütemadiyen alımlara sahne olan altın son iki haftanın en düşük seviyelerine geriledi. Aşağıdaki grafikten de görüleceği üzere, teknik bir bakış açısı ile altının 3,440 dolar seviyesini aşmakta üçüncü kez zorlandığını ve kâr satışlarına maruz kaldığını görüyoruz. Yeni haftanın 3,340 dolar seviyesinin altında kapanması durumunda, daha derin bir düzeltmenin bizi beklediğini söylememiz gerekiyor. Öte yandan, gümüşte de teknik mânâda aşağıda 37,80 seviyesine yakından bakacağız.
Kripto cenahında ise, bitcoin üç haftadır 119bin dolar seviyesinin üzerinde haftalık kapanış yapmakta zorlanıyor. Bu hafta gözler haftalık kapanış seviyesinde olacaktır. Yönün yukarıya olduğunu düşünüyoruz. İkinci büyük kripto para birimi olan Ethereum ise altıncı haftaya da peş peşe yükselişle başlarken, yukarıda ilk etapta 4,100 dolar seviyesini; devamında ise 4,800 dolar zirvesinin radar menziline girmesini bekliyoruz.
Yukarıda da değindiğim üzere, yeni haftada ABD piyasalarını yoğun ve kritik bir ajanda bekliyor. 30 Temmuz tarihinde sonuçlanacak FED'in faiz kararında herhangi bir faiz indirimi beklenmezken (sürpriz olur mu bilemiyorum), perşembe günü BoJ toplantısını, her ayın ilk cuması olduğu üzere ise ABD'de tarım dışı istihdam verisini ekonomik aktivite hakkında önemli ipuçları vermesi nedeniyle yakından takip edeceğiz. Mikro cephede ise Apple, Microsoft, Amazon ile Meta gibi dev teknoloji şirketlerinin bilanço açıklamaları yatırımcıların gündeminde olacak. S&P 500 ve Nasdaq endeksleri, Nisan ayındaki sert düşüş sonrası %28 ve %38 oranında toparlanarak rekor seviyelere yükseldiğini de not edelim. Risk iştahının artması nedeniyle, içinde bulunduğumuz dönemin ruhuna uygun fiziksel enstrümanlar, savunma sanayi, yapay zekâ, alt yapı sektörü ve enerji sektörünün ön planda olmasını bekliyoruz.
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's sürpriz bir adım atarak Türkiye'nin uzun vadeli yabancı para cinsinden borçlanma notunu B1'den bir basamak artırarak Ba3'e yükseltti. Pozitif olan görünümü ise durağana çevirdi. Diğer iki kredi derecelendirme kuruluşuna göre uzun bir süredir Türkiye'yi bir not aşağıdan notlayan Moody's, Cuma akşamı aldığı karar ile aradakı farkı kapattı. Piyasanın not artırımı beklemediği bir günde gelen kararı olumlu bir adım olarak yorumlamak gerekiyor. Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, üç büyük reyting kuruluşundan aldığı notlar itibariyle 13. basamakta yer alan Türkiye'nin yatırım yapılabilir seviye yükselmesi için üç kez daha not artışı alması gerekiyor.
TCMB'nin politika faizini %43 seviyesine indirdiği günün sonrasında Türk mali piyasaları haftanın son işlem gününde genel hatları ile temkinli iyimser bir seyir izledi. İndirim kararı sonrası TLREF %42,84 seviyesine (bir önceki gün %45,70) gerilerken, BIST100 ana endeksi 19 Mart tarihine teknik analizde çok kullandığımız kapı aralığını kapatması ardından %0,43 gerilerek 10,642 puandan haftayı tamamladı. TCMB her ne kadar faiz oranlarını indirse de, makro ihtiyati tedbirler çerçevesinde sıkı duruşunu sürdürmesine paralel reel sektörde işlerin hâlen daha pek de iyi gitmediğini görüyoruz. TCMB'nin faiz indirimlerini bir süreç olarak değerlendirirsek, oldukça geride kalan hisse senedi endeksinde bir miktar toparlanmaya imkân versek de, çok yukarı seviyeleri hedeflemediğimizi de not etmek gerekiyor. Bugün yurt dışı piyasalara ve not artırımına paralel Türk borsasının da alımlara sahne olmasını bekliyoruz.
USDTRY kuru 40,55 seviyesinden haftayı karşılarken, Perşembe gece geç saatlerde USDTRY kurunda 43,34 seviyelerinin düşük işlem hacmi ve sığ saatlerde görüldüğünü de not edelim. Bu işleme pek de büyük bir anlam yüklemek istemiyoruz. TCMB'nin faiz kararı ardından politika metninde yer verdiği üzere, TL'de reel değerlenme stratejisinin devam edeceğini anlıyoruz. Fiyat koyucunun da bu noktada USDTRY kurunu hedeflediğini not etmemiz gerekiyor. Bu minvalde, Ağustos ayını da TL'de geçirmeye devam etmek akıllıca bir yatırım stratejisi olarak ön plana çıkıyor. CDS risk primi 280 baz puan seviyesinde kalarak önemli bir değişim sergilemezken, 2 yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi ise %40,16 seviyesine hafif de olsa yükseldi.
Piyasaların nabzını kur, faiz ve borsa gibi göstergeler ile tuttuğumuz bu günlerde, ekonominin görünümünü yalnızca rakamlarla değil, doğrudan etkilediği çevresel koşullarla birlikte okumak da her zamankinden daha önemli bir hâl aldı. İklim meselesi artık sadece çevre başlığı değil; ekonomi, finans, tarım, enerji ve toplumsal refahın tam merkezinde yer alan yapısal bir mesele olduğunu not etmemiz gerekiyor. İklim meselesi ve etkileri hayatın her alanına sızmış durumda. Uzun süredir bilimin uyardığı küresel ısınma ile yüzleşiyoruz; fakat küresel mücadele hâlâ yavaş ve yetersiz. Trump sonrası dönemde gevşeyen iklim politikaları, küresel ısınmayı sınırlama hedeflerini daha da erişilmez hâle getirdi.
2024, kayıtlı tarih boyunca en sıcak yıl olarak kayıtlara geçmişti. Ancak 2025’in, selefini geride bırakacağına neredeyse kesin gözüyle bakıyoruz. Yeşil dönüşüm artık bir tercihten öte, iktisadi ve sosyal sürdürülebilirlik için bir zorunluluğa dönüşmüş durumda. Bu yaz, sıcaklık dünyanın hemen hemen her yerinde rekorlar kırıyor. KKTC’de termometreler 45 dereceyi zorlarken, İstanbul da 40 derecenin üzerine çıkarak bu tabloda yerini aldı. Hissedilen sıcaklıkların nemle birlikte çok daha korkutucu seviyelere ulaşırken, kişisel olarak, akşam saatlerinde yaptığım koşu antrenmanlarda bu farkı çarpıcı biçimde hissettiğimi not düşmeliyim.
Yüksek sıcaklıklar aynı zamanda su kaynaklarını da tehdit ediyor. Barajlarındaki doluluk oranları kritik seviyelere gerilerken, Türkiye'nin pek çok noktasında ve Güney Kıbrıs'ta çıkan yangınlar, yeşil alanları ve doğal yaşamı yok ediyor. Küçücük bir adada 120 kilometrelik alanın kül olduğu Limasol yangını, krizin ulaştığı boyutun çarpıcı bir örneği. İklim krizinin bu güncel görünümü, yalnızca çevresel değil, ekonomik ve finansal kırılganlıkların da habercisi. Tarımsal üretim risk altında, enerji talebi artıyor, altyapılar zorlanıyor. Bu nedenle yeşil finansman, sürdürülebilir tarım, su yönetimi ve iklim temelli risk yönetimi artık kurumların ajandasında yalnızca birer çevre başlığı değil, temel stratejik öncelikler olmalı.
İktisatbank Günlük Piyasa Analiz ve Yorumu 28 Temmuz Pazartesi
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.