GÜNEY KIBRIS
okuma süresi: 6 dak.

Yeni koridorların Eski Cephesi: IMEC gölgesinde Doğu Akdeniz

Yeni koridorların Eski Cephesi: IMEC gölgesinde Doğu Akdeniz

Rum Yönetimi, Doğu Akdeniz’deki enerji hatları, liman bağlantıları ve dijital altyapılar açısından kendini IMEC’in doğal bir uzantısı gibi göstermeye çalışıyor. Bu yaklaşım, bölgesel bir “Batı bloğu bağlantı noktası” yaratma stratejisine dayanıyor.

Yayın Tarihi: 11/11/25 12:28
okuma süresi: 6 dak.
Yeni koridorların Eski Cephesi: IMEC gölgesinde Doğu Akdeniz

Rum Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos’un İsrail ziyareti, Doğu Akdeniz’de yeniden ısınan jeopolitik hatların merkezinde Kıbrıs’ın nasıl bir rol üstlenmek istediğini bir kez daha gündeme taşıdı.

Kombos’un mevkidaşı Gideon Saar ile yaptığı görüşmede enerji, savunma, yatırım ve “bölgesel istikrar” başlıkları ele alınırken, asıl dikkat çeken konu Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) oldu.

Rum Bakan, Güney Kıbrıs’ın uluslararası ortaklar arasında “bir iş birliği köprüsü” olma potansiyelini vurguladı; bu açıklama Lefkoşa’nın, IMEC projesinin yeniden canlandığı bir dönemde kendini stratejik geçiş noktası olarak konumlandırma çabasını yansıtıyor.

IMEC’İN GERİ DÖNÜŞÜ VE DOĞU AKDENİZ’İN YÜKSELEN ÖNEMİ

2023’te G20 Zirvesi’nde ilan edilen IMEC projesi, Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Avrupa Birliği (AB), Fransa, Almanya, İtalya ve ABD arasında imzalanan Mutabakat Zaptı ile duyurulmuştu.

Ancak savaşlar, bölgesel kırılmalar ve İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları nedeniyle proje bir süre rafa kalkmıştı.

2025 yılı itibarıyla ABD Başkanı Donald Trump’ın yeniden göreve gelişiyle birlikte IMEC bir kez daha Washington’un dış politika gündeminde öncelik kazandı. Trump, bu hattı “tarihin en büyük ticaret yollarından biri” olarak nitelendirirken; Hindistan’dan İsrail’e, oradan İtalya ve ABD’ye uzanan bir “yeni ticaret ekseni” vizyonu ortaya koydu.

Ancak bu vizyon, bölgesel gerçeklerle ciddi biçimde çelişiyor. İsrail’in İran’a saldırıları, Filistin meselesinin derinleşmesi ve Arap kamuoyunun tepkileri IMEC’in önündeki en büyük engeller olarak duruyor.

KIBRIS’IN “KÖPRÜ” OLMA ARAYIŞI

Rum Yönetimi, Doğu Akdeniz’deki enerji hatları, liman bağlantıları ve dijital altyapılar açısından kendini IMEC’in doğal bir uzantısı gibi göstermeye çalışıyor.

Bu yaklaşım, hem AB içinde pozisyonunu güçlendirme hem de İsrail-Yunanistan ekseni üzerinden bölgesel bir “Batı bloğu bağlantı noktası” yaratma stratejisine dayanıyor.

Kombos’un “üçüncü tarafların bölgeye zarar verecek roller üstlenmemesi gerekir” sözleri, bu hattın Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) üzerinden değil, Güney Kıbrıs merkezli olarak kurgulanması yönündeki yaklaşımı örtük biçimde destekliyor.

Ancak Türkiye’nin, Irak üzerinden Avrupa’ya bağlanacak Kalkınma Yolu Projesi ve Orta Koridor stratejisiyle sunduğu alternatif güzergâhlar, IMEC’in “bypass ettiği” coğrafyanın aslında daha kısa, güvenli ve ekonomik olduğunu ortaya koyuyor.

“KORİDOR SAVAŞLARI”NIN KIBRIS CEPHESİ

Jeopolitik rekabet artık enerji hatları ya da askeri üslerle sınırlı değil; koridor savaşları üzerinden şekilleniyor. Çin’in Kuşak ve Yol girişimi, Türkiye’nin Kalkınma Yolu, Hindistan’ın IMEC’i, Rusya-İran hattının INTSC projesi

Hepsi küresel sistemde nüfuz alanlarını yeniden tanımlıyor.

Kıbrıs ise bu denklemde bir “ara yüz” olma iddiasıyla öne çıkıyor. Rum kesimi, enerji paylaşımı ve liman altyapılarını kullanarak AB ile Orta Doğu arasındaki bağlantılarda merkez rol oynamak istiyor. Ancak adanın kuzeyinde Türkiye’nin garantörlüğü ve askeri varlığı, bu planların önündeki en temel jeopolitik sınırlayıcı olarak varlığını koruyor.

TÜRKİYE’NİN STRATEJİK KONUMU VE DENGELER

Türkiye, Kalkınma Yolu Projesi ile Basra’dan Ovaköy’e uzanan hattı Avrupa’ya bağlamayı hedefliyor. Bu hat; hem IMEC’ten daha kısa hem de güvenlik ve maliyet açısından daha uygulanabilir görülüyor.

Irak, Katar ve BAE’nin Kalkınma Yolu’na katılımı, projeye hem finansal hem siyasi meşruiyet kazandırırken, Türkiye’nin “istikrar sağlayan aktör” kimliği bu hatta güven unsuru sağlıyor. Buna karşın, IMEC’in dışladığı Türkiye gerçeği, projenin bölgesel bütünlükten kopukluğunu açıkça gösteriyor.

EMPERYAL HESAPLAR VE DOĞU AKDENİZ’İN GERÇEKLİĞİ

IMEC, görünürde ekonomik bir entegrasyon projesi olsa da özünde ABD’nin Çin’in Kuşak ve Yol girişimine karşı geliştirdiği bir jeopolitik hamle niteliğinde.

Bu yönüyle Kıbrıs, yalnızca bir ada değil, aynı zamanda küresel güç mücadelesinin ileri karakollarından biri hâline geliyor.

Ancak bölgesel gerçeklik şu: İran, Türkiye ve Mısır gibi üç büyük aktörü dışlayarak, İsrail merkezli bir koridor inşa etmek, Doğu Akdeniz’de sürdürülebilir bir istikrar yaratmıyor.

Kıbrıs Rum Yönetimi’nin IMEC üzerinden “Batı’nın ileri karakolu” olma hevesi, adanın kuzeyinde Türkiye’nin varlığı ve doğudaki gerilimler nedeniyle sınırlı kalmaya mahkûm.

KIBRIS BİR KORİDOR DEĞİL, BİR CEPHE

IMEC, Kalkınma Yolu ve Kuşak & Yol gibi büyük ölçekli projeler, yalnızca ticaret değil, aynı zamanda güç ve nüfuz mücadelesinin araçları. Bu tabloda Kıbrıs, “bir geçiş hattı”ndan ziyade “bir jeopolitik cephe” olarak konumlanıyor.

Rum Yönetimi’nin, IMEC’le birlikte Doğu Akdeniz’de “oyun kurucu” olma çabası; Türkiye’nin çok boyutlu koridor stratejisiyle karşılaştırıldığında daha çok dış politika gösterisi niteliğinde.

Gerçek şu ki, bölgesel istikrarın ve ekonomik entegrasyonun yolu Güney Kıbrıs’tan değil, iş birliğini önceleyen ve güvenliği teminat altına alan hatlardan geçiyor. Ve bu hatların en kritik kavşağı hâlâ Türkiye…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.