Su projesinin teknik ömrü tamamlandıktan sonrası ne olacak?
Yayın Tarihi: 20/08/24 07:00
okuma süresi: 4 dak.
- Su, yaşamsal bir gereksinimdir. Bu nedenle devletler, su ihtiyacının karşılanmasında geleceğe dönük planlamalar yapmak zorundadır.
- Suyun anavatan Türkiye'den getirilmesinden sonra, nasıl yönetileceği tartışmaları yapıldı.
- Su yönetimi konusunda deneyimli olan anavatanın DSİ yetkilileri, gelen suyun atık su ve yerel kaynaklarla birlikte ihale yöntemiyle bu konuda uzman bir kuruluş tarafından yapılmasını önerdi.
- Belediyeler bu öneriye şiddetle karşı çıktı. ‘Bu memleket bizim, biz yöneteceğiz’ safsatasıyla birçok yerel kuruluşun yok olmasını sağlayan engelleyiciler de suyun uzman bir kuruluş tarafından yönetilmesi görüşüne tepki gösterdi. Sonuçta popülist siyasiler, Türkiye'den temin edilen suyun plansız ve hesapsız kullanılmasına karar verdi.
- Tüm projeler gibi Türkiye'den temin edilen suyun da bir teknik ömrü vardır. Projenin ömrü 30 yıl olarak belirlendi.
- Su 2010 yılında getirildiğinde, proje sonunda yani 2040 yılından sonra ülkenin su gereksiniminin nasıl karşılanacağının planlaması yapılmalıydı; belediyeler, depolarına teslim aldıkları suyu maliyetin 4-5 katı üzerinde halka satarak maaşları ödemede kullandı. Su kaçaklarının önlenmesi için yatırım yapılmadı. Geleceğe dönük hiçbir planlama yapılmadı.
- Projenin ömrünün 14 yılı geride kaldığı halde, siyasi iktidarların ve KKTC'nin ilgili teknik kuruluşlarının ileriye dönük planlama yapmadığı anlaşılmaktadır.
- Siyasiler ve siyasi iktidarlar gelip geçici olup, teknik konularda uzman olmadıkları için bu konuda devletin ilgili kuruluşlarının gerekli planlamaları yapması gerekmektedir.
- 14 yıl geride kaldı ve 16 yıl sonrasında ne yapılacağının şimdiden ileriye dönük planlanması gerekir.
- Projenin ömrü tamamlanana kadar, yeni kuyu açılmaması, yeraltı su kaynaklarının kontrollü kullanılması ve böylece yerel akiferlerimizin rehabilite edilmesi gerekmektedir.
- Geleceğe dönük hiçbir planlama yapılmaması bir yana, üstüne üstlük yerel su kaynaklarımızın tamamen yok edilmesine yönelik uygulamalar yapılmakta, kurutulan baş pınarların dibinde kalan suların da tüketilmesi için kuyular açılıyor. Çatalköy ve Değirmenlik'te yapıldığı gibi ilerisi düşünülmeden kuyu açma izinleri veriliyor.
- Samimi uyarılara rağmen meclisteki halk temsilcileri, yaşamsal öneme sahip su kaynaklarımızın korunması ve rantabl kullanılması için herhangi bir çalışma yapılmasını sağlamıyor.
- Geçmişte su sıkıntısının giderilmesi amacıyla gemi ve balonla su temin edilmesi seçeneği denendi ve ihtiyaca cevap veremeyeceği anlaşılmıştı.
- Halen su kaynakları yetersiz olan bazı ülkelerde son çare olarak deniz suyu arıtılarak kullanılır. Fakat maliyetin çok yüksek olması yanında, doğasal çevre felaketine sebep olması nedeniyle sakıncalıdır.
(a) Denizden su arıtma tesisi için önemli bir yatırım yapılması gerekir.
(b) Damıtma esnasında çıkan yüksek sıcaklıktaki atık suyun denize verilmesi, mevcut ekolojik yapıyı bozar.
(c) Damıtma esnasında çıkan atık sudaki tuz oranı yüksektir. Denize verilmesi, su altı yaşamının tahribatına sebep olur, karaya verilmesi toprakların verimliliğini yok eder.
(d) Arıtma sistemini tuzlu suyun aşındırıcı etkisinden korumak için kullanılan kimyasal maddelerin atık su ile denize karışması oradaki canlıları olumsuz yönde etkiler.
(e) Arıtılarak elde edilen sularda, kaynak sularının içeriğinde bulunan yaşamsal önemi olan mineraller yoktur.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvarGözden Kaçmadı
#gozdenkacmadiDiğer Dr. Orhan AYDENİZ yazıları
06/12/24
18/11/24
07/11/24
28/09/24
13/09/24
24/08/24
30/07/24
18/07/24
10/07/24
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.