BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Kıbrıs müzakerelerinde paradigma değişimi: Yeni bir yol haritası mı?

Yayın Tarihi: 11/10/24 07:00
okuma süresi: 12 dak.

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Kıbrıs meselesi, çok uzun yıllardır devam eden ve çözüm arayışlarıyla defalarca uluslararası toplumun gündemine gelen, çözümsüzlüğü derinleşen bir sorun olarak karşımızda duruyor. Gerek resmi gerek gayri resmi müzakereler yıllar boyunca yapıldı; ancak Kıbrıs hâlâ aynı yerde, hatta sıfır noktasında bulunuyor. Önümüzdeki süreçte, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, 15 Ekim’de New York’ta yapılacak üçlü görüşme ile Kıbrıs'ta taraflar arasında yeni bir yol açma ihtimali konuşuluyor. Güven yaratıcı önlemler ve diyalog önerileri çerçevesinde bir eylem planı gündeme gelebilir. Ancak Türk tarafının bu üçlü görüşmeye yönelik temkinli yaklaşımı ve federasyon konusundaki endişeleri dikkat çekiyor. Peki, yıllardır süren Kıbrıs sorununun, diyalog eksikliği mi temel problemi yoksa mevcut paradigmanın köklü bir değişime mi ihtiyacı vardır?

Kıbrıs’ta Paradigma Değişikliğinin Zorunluluğu... Kıbrıs müzakerelerinde bugüne kadar uygulanan yöntemler ve bakış açıları sorunu çözmekten çok, tarafları daha da kutuplaştırdı. Kıbrıs'ın mevcut durumu gösteriyor ki, denenmiş yollarla ilerlemek, tarafları yeniden aynı çıkmazlara götürecektir. BM Genel Sekreteri Guterres’in öne sürebileceği kademeli ve evrimsel yaklaşım, güvenlik ve siyasi eşitlik temelinde ilerleyerek, yeni bir diyalog ortamı yaratma amacı taşıyabilir. Bu, diyalog ve güven inşa etmek için doğru bir adım olabilir; fakat bu çerçevenin ötesine geçmek gerekiyor. Kıbrıs’ta yalnızca güven artırıcı önlemler değil, aynı zamanda müzakerelere yönelik bakış açısında, radikal bir değişiklik de şarttır. Kıbrıs meselesi artık bir federasyonun sınırlarının çok ötesinde bir kriz halini aldı. Bu nedenle, yalnızca federasyon ve resmi müzakereler değil, alternatif çözümler ve işbirliği yolları da, daha fazla tartışılmalıdır.

Türk Tarafının Temkinli Tavrı: Neden Federasyon Konusunda Endişeler Artıyor? Kıbrıs Türk tarafının üçlü görüşmelere ve federasyon tartışmalarına yönelik temkinli tutumu, geçmişteki başarısız müzakerelerden kaynaklanıyor. Federasyon tartışmalarında, Rum tarafının siyasi eşitlikten çok daha fazlasını istediği algısı, Türk tarafında sürekli endişe yaratıyor. Aynı zamanda, Türk tarafı federasyon yapısının, Kıbrıslı Türklerin varoluş mücadelesini zayıflatacağı ve adada azınlık statüsüne indirgemeye yönelik, bir tuzak olabileceği düşüncesini de sürekli besliyor. Bu korku, yıllardır süren güvensizliğin ve adil olmayan çözüm önerilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Ancak müzakerelere yeniden güven kazandırılmasının yolu, Türk tarafının endişelerini anlamaktan ve bunları ciddiyetle ele almaktan geçiyor. Ortaya konacak olanın, yalnızca bir çözüm yöntemi değil, adil ve siyasi eşitliğe dayalı bir model olması gerektiğinin vurgusu olarak da, anlam kazandırılması gerekiyor.

Ortadoğu’daki Çatışmaların Gölgesinde Kıbrıs: Bir Diyalog Modeli Olabilir mi? Ortadoğu’da devam eden çatışmalar ve gerginlikler, bölgedeki pek çok sorunu çözümden uzaklaştırırken, Kıbrıs meselesi diyalog temelli bir çözüm modeli sunabilir. Kıbrıs, tarih boyunca farklı kültürlerin ve halkların buluştuğu bir ada olarak, bölgedeki diğer çatışmalar için barışçıl çözümler sunabilecek bir örnek teşkil edebilir. Ancak bunun için müzakere masası ciddiyetle ele alınmalı ve taraflar diyalog konusunda istekli olmalıdır. BM’nin gayri resmi müzakereler yoluyla taraflar arasında güven inşa etmeye çalışması, uzun vadede resmi müzakerelere zemin hazırlayabilir. Ancak bu süreçte önemli olan, taraflar arasındaki müzakere masasının önemsizleştirilmesine izin vermemek ve gayri resmi görüşmelerin ciddiyetle ele alınmasını sağlamaktır.

Yeni Bir Yol Haritası: Eylem Planı ve Güven Yaratıcı Önlemler... BM Genel Sekreteri Guterres’in üçlü görüşmeye, bir “Guterres çerçevesi” sunabileceği ve bu çerçevede güvenlik ve siyasi eşitlik temelli, kademeli bir eylem planı önerisi getirebileceği konuşuluyor. Bu öneri, taraflar arasında diyalog başlatmak ve resmi müzakerelere geçmeden önce, güven yaratıcı önlemleri uygulamaya koymak açısından önemli olabilir. Ancak bu eylem planının gerçek bir çözüme dönüşmesi için, tarafların siyasi iradelerini ortaya koymaları ve müzakere masasında samimi bir şekilde yer almaları gerekiyor. Güven yaratıcı önlemler, taraflar arasındaki güvensizliği giderebilir, ancak asıl çözüm için, Kıbrıs’ta uzun süredir devam eden, müzakere yöntemlerinden bir sapma ve yeni yolların keşfedilmesi de şarttır.

Kıbrıs Sorununda Yeni Bir Dönemeç... Kıbrıs müzakereleri, tarafların statükoyu koruma eğilimleri nedeniyle yıllardır çözümsüz bir çıkmazda. Bu çıkmazı aşmanın tek yolu, müzakerelere yönelik paradigmada köklü bir değişiklik yapmaktır. Guterres’in üçlü görüşmede sunabileceği eylem planı ve güven yaratıcı önlemler, yeni bir diyalog ortamı yaratabilir; ancak bu çabalar yeterli olmayacaktır. Kıbrıs’ın yeniden sıfır noktasına gelmemesi ve barışçıl bir çözüm için, taraflar yalnızca geçmişe saplanıp kalmadan, yeni çözüm yollarını keşfetmeli, denemediği yolları da denemelidir.

Suçlamalarla Dolu Kayıp Yıllar... Kıbrıs sorunu, yıllardır tarafların birbirini suçlayarak, çözüme ulaşmayı beklediği bir mesele haline geldi. Ancak, her suçlama, yeni bir kırgınlık yaratırken, çözüm arayışını daha da uzaklaştırdı. Suçlamaların gölgesinde geçen yıllar, adanın kuzeyinde ve güneyinde yaşayan insanların özlemlerini ve umutlarını daha da köreltti. Oysa ki, ortak nokta arayışı ancak karşılıklı anlayış, diyalog ve güven üzerine inşa edilebilirdi. Suçlama üzerine kurulu bir dil, yalnızca geçmişin yaralarını yeniden kanatır; geleceğe dair umutları ise tamamen öldürür.

Taraflar şunu unutmamalıdır ki, suçlamalar kimseyi haklı çıkarmaz, kimseyi ileriye taşımaz. Kıbrıs’ta huzur ancak ortak bir gelecek tasavvuru ile mümkün olacaktır. BM Genel Sekreteri’nin sunabileceği eylem planı ve güven yaratıcı önlemler, taraflar arasındaki gerginliği azaltmak için bir fırsat sunabilir. Bu fırsatın kaçırılmaması, Kıbrıs’ın geleceğini şekillendirecek en önemli adım da olabilir. Her iki taraf da geçmişin acılarından ders çıkarmalı, ancak geçmişe saplanıp kalmadan, ileriye doğru bakmayı da öğrenmelidir.

Sürekli suçlamalar yerine, çözüm odaklı bir yaklaşım benimsemek, Kıbrıs’ı huzura bir adım daha yaklaştıracaktır. Unutulmamalıdır ki, uzlaşma korkulacak bir şey değil, her iki taraf için de bir kazançtır.

Hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır ki, suçlamalar geçmişi değiştirmez; ancak anlayış geleceği inşa eder...

Huzur, karşılıklı kazançla mümkündür; uzlaşmaktan korkanlar, yalnızca çözümsüzlüğü büyütür...

Geçmişin yükünü taşımak yerine, geleceğin umutlarını birlikte yeşertmek, her iki tarafın da zaferi olacaktır...

Kıbrıs adasında gerçek huzur, birbirimizi dinlemeyi öğrendiğimiz gün başlayacaktır...

Geçmişin yaralarını iyileştirmenin yolu, geleceğin tohumlarını, ortak ektiğimiz yerde olacaktır...

Uzlaşma cesaret ister; o cesaret, barışın en büyük gücü olacaktır...

Birbirimizi suçladıkça kaybettik; yıllar boyunca çözüme ulaşmak yerine yalnızca acı, hayal kırıklığı ve güvensizlik biriktirdik. Oysa şimdi, belki de her zamankinden daha fazla, birbirimizi anlayarak kazanmanın zamanındayız. Geçmişteki yaraları deşerek daha fazla kanatmanın kimseye bir faydası olmadı, olmayacak da. Aynı çatışmaları yeniden yaşamak yerine, bu adada birlikte yaşamanın yollarını keşfetme vakti geldi. Her iki taraf da, kendi kayıplarını ve haklılıklarını anlatmak için değil, karşı tarafın acılarını dinlemek için masaya oturmalı. Empati, uzlaşının tohumudur ve bu tohum, ancak birbirimizi gerçekten anlamaya çalıştığımızda filizlenebilir... Kıbrıs halkı, yıllardır bölünmüşlüğün bedelini ödedi. Şimdi, o bedeli daha fazla ödemeden önce, geleceği birlikte inşa etme zamanı. Uzlaşı, bir tarafın kazandığı, diğer tarafın kaybettiği bir oyun değil; birlikte kazanabileceğimiz bir süreçtir. Eğer gerçekten çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakmak istiyorsak, bu anlayış ve empatiyle uzlaşıya bir adım daha yaklaşmalıyız. Unutmayalım ki, kaybettiklerimizi suçlamalarla geri getiremeyiz; ancak birbirimizi anlayarak geleceği kazanabiliriz...

Birbirimizi suçladıkça kaybetmeye hep devam ettik... Şimdi birbirimizi anlayarak hep birlikte kazanmalıyız. Kıbrıs sorunu, tarafların karşılıklı suçlamalarından daha büyük; çözümü ise ortak bir anlayış ve irade gerektiriyor... Yıllardır süren tartışmalar, tıkanan müzakereler ve karşılıklı güvensizlik, adayı tamamen sıfır noktasına getirdi. Oysa artık yeni bir paradigma ile, yeni bir yol haritası çizmenin zamanı geldi. Guterres’in sunduğu çerçeve, diyalog ve güven yaratıcı önlemlerle, belki de bize bu fırsatı sunacak. Ancak bu fırsatın başarıya ulaşması, yalnızca yeni müzakere yöntemlerinden değil, aynı zamanda eski yaraları deşmek yerine, geleceği inşa etmeye odaklanmaktan da geçiyor. Kıbrıs halkı, daha fazla bölünmenin ve suçlamaların yükünü taşıyamaz. Bu ada, huzurlu bir geleceği ancak karşılıklı anlayış, empati ve ortak bir hedefle kazanabilir. Şimdi, suçlamaları geride bırakıp Kıbrıs'ın geleceği için hep birlikte kazanmanın zamanıdır...

Bazı kesimlerin, diyaloglardan ve üçlü görüşmelerden korku yaratma manipülasyonları, halkın geleceğe dair umutlarını ve çözüme yönelik isteklerini gölgelemeye çalışıyor. Ancak halk, bu tür tuzaklara kapılmamalı ve rahat olmalıdır. Çünkü gerçek diyalog, korkutucu değil, aydınlatıcıdır... Üçlü görüşmeler ve güven artırıcı adımlar, Kıbrıs halkının daha iyi bir geleceği birlikte inşa etmesi için atılan adımlardır. Korkularla değil, sağduyu ve anlayışla hareket eden bir toplum, gelecekte kazanacaktır. Halkın, ortak bir çözümün sağlanabileceğine olan inancını koruması ve manipülasyonlara karşı dirençli olması, Kıbrıs’ın yeniden bir umut ışığı yakmasına yardımcı olacaktır...

Korkularla geleceği inşa edemeyiz; gerçek çözümler, diyalog ve anlayışla gelecektir...

Korkunun tuzaklarını ancak akıl yoluyla ve anlayışla aşabiliriz; kolektif akıl ise bunların en güçlüsüdür... Zaferler bunlarla kazanılır...

Peki sizce, Kıbrıs müzakerelerinde paradigma değişimi: Yeni bir yol haritası olabilir mi?

Bilinmelidir ki, yeni bir yol haritası çizmek cesaret ister; ancak denemekten korktuğumuz sürece, potansiyelimizi asla keşfedemeyiz...

Paradigma değişimi, denemeye değer bir yoldur; cesaretle atılan her adım, yeni umutların kapılarını da açacaktır...

Denemekte bir sakınca yoktur; her yeni adım, daha iyi bir geleceğin kapılarını aralayabileceğini, asla unutmamalıyız ve asla unutturmamalıyız...

Varsın onlar, çıkarları için korku salmaya hep devam etsinler... Bunlardan beslensinler...


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.