Rumlar, Erdoğan'ın gazabına uğrayacak!

Yayın Tarihi: 05/11/18 07:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+

Rumlar, Erdoğan'ın gazabına uğrayacak!

Uzun süredir Kıbrıs Müzakerelerinde kopukluk yaşanıyor. Geçtiğimiz haftalarda bir hareketlenir gibi oldu sonra işin aslı astarı olmadığı ortaya çıktı. Hani şu gevşek federasyon meselesi. Yazdık çizdik; Nikos iyi aktördür dedik, yalancıdır dedik. Bizim çözüm taraftarları da küçücük bir ışık görmeye görsün hemen büyük beklenti ve sonuçlar çıkacağını sanıyorlar. Ama gelin görün ki Kıbrıs'la ilgili herşey ama herşey daha kötüye gidiyor.

En son Crans Montana da Rumların, Türk heyetle dalga geçer gibi önce çözüme yaklaşıp, kendilerine sunulan onca avantajı elinin tersiyle yitmesi ve sabahın erken saatlerinde yetişecekleri bir buluşma varmış gibi kaçmalarının ardından Ankara Hükümeti, Rum liderliğine inanılmaz öfkeli bir durumda.

Ve beklenenin en kötüsü oldu; Rumlar Türkiye Cumhurbaşkanı Sn Erdoğan'ın gazabına uğramaya hazırlanıyorlar. Tayyip Bey büyük olduğu kadar cesur da bir liderdir

Yunanistan her ne akılsa Türk sondaj gemisine tacizde bulundu, hem de bunu bir savaş gemisiyle yaptı. Yunan firkateyninin bu tacizi yapması aynen şu anlama geliyor; "sana meydan okuyorum". Türkiye, Yunanistan'ın bu tavrına çok öfkelendi ve oldukça sert bir yanıt verdi; "bir daha yaparsan savaş sebebi sayarım" .

Türkiye'nin tavrı son derece haklı ve yerinde bir tavır oldu ve adınız gibi olun Türkiye, Yunanistan'la çekinmeden savaşa girer. Eskiden olsa basit birkaç dalaşmayla konu kapanırdı ancak ne eski Türkiye var ne de eski dalaşmayla ortadan kalkacak bir durum var ortada.

Artık Akdeniz'de doğal zenginlik dediğimiz petrol ve doğal gaz kavgası var. Bugüne kadar Amerika nasıl Suriye ve Irak ile petrol yüzünden uğraşmışsa işte bu kavga da aynı sebeplerden büyük ölçüde çıkabilir.

Türkiye'nin şu an sahip olduğu askeri gücün yanında medeni cesaret karşısında hiçbir kelli felli devlet Türkiye ile savaşmayı göze dahi alamaz, bunu hepimiz biliyoruz. Savaş çıkar mı bilemeyiz ama şunu net olarak biliyorum ki yeni bir Türk-Yunan savaşı çıkması için artık ortada bir ciddi bir sebep var.

Büyük devletler bırakmaz, yok canım sende bu işler oraya kadar varmaz, sende savaş tellallığı yapıyorsun diyebilirsiniz ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ilk kez Yunanistan'ı haydut olarak nitelendirmesi aslında meselenin ne kadar ciddi boyutlara geldiğini ve dahası Türk kamuoyundan Kıbrıs'la ilgili hassas bir kamuoyunun bulunduğunu söylemek lazım.

Ve unutmadan bir gerçeği daha hatırlatmak lazım; Kıbrıs'ta taraflar arasında halen bir ateş kes var yani teknik olarak hala savaş durumu devam ediyor. Bilhassa Rumların bunu unutmaması lazım ve daha da önemlisi Türkiye 1974 yılındaki Türkiye değil.

Çavuşoğlu kaç kez uyardı

Türkiye'nin Akdeniz'de KKTC devletiyle yapmış olduğu petrol ve doğal gaz arama anlaşması çerçevesinde böyle bir hakkı bulunuyor ve Rum tarafının tüm ikazlara karşın sondaj çalışması başlatması halinde Ankara'nın buna müdahale edeceği bilinen bir gerçek. Bunu iki kez Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bir kez de Nikos Anasatasiadis açıklamıştı.

Çavuşoğlu "Herkes burada: Birçok ülke var, terör grupları var, Doğu Akdeniz'de savaş gemileri dolaşıyor. Doğal gaz ve petrol rezervleri konusunda Rum tarafının da tek taraflı adımları devam ediyor. Bu konuda da sabrımız sonsuz değildir – onu da söyleyelim. Sabrediyorsak burada bir çözüm umuduyla sabrediyoruz. Biz de gerekli adımları atarız zamanında attığımız gibi." http://www.mfa.gov.tr/disisleri-bakani-sayin-mevlut-cavusoglu_nun-kktc-cumhurbaskani-sayin-mustafa-akinci-ile-ortak-basin-toplantisi_-21-subat-2017_-l.tr.mfa

2017 yılında neler olmuştu?

Mont Pelerin 1'de konferans tarihi saptanacaktı, Nikos hazır değilim diyerek ara istedi. Mont Pelerin 2'de yine konferans tarihi saptanacaktı, konferans tarihi saptanmasın diye olmadık uç taleplerde bulundu. Akıncı'nın sözcüsü Barış Burcu bunu maksimalist talepler olarak nitelendirmişti o zaman, zaman Barış Burcu'yu haklı çıkardı, çünkü BM'nin devreye girmesi ile 1 Aralık'ta Rum tarafı bütün maksimalist taleplerini geri çekmek zorunda kalarak, 2017 Ocak ayında konferansın toplanmasına onay vermek zorunda kalmıştı.

2017 Ocak ayında Cenevre'de düzenlenen "Kıbrıs Konferansı'nda" bu sefer sahneye Yunanistan Dışişleri Bakanı Koçiyas çıktı ve Nikos'un konferansın yapılmasını engellemek için yaptığı muzırlıkları bir başka versiyonunu konferans başarılı olmasın diye Koçiyas sergiledi.

"Yunanistan hazır değildir, konferansın bu aşamada devam ettirilmesi Yunanistan bakımından mümkün değildir, ara verelim daha sonra tekrar toplanırız" diyerek konferansın devamlılığını engelledi. Oysa anımsanacağı gibi Türkiye heyeti de İngiltere heyeti de konferansa teknik ekipleriyle hazır geldiklerini ve devam edebileceklerini konferansta söylemişlerdi.

Konferansın devam etmemesinin tek nedeni Yunanistan'ın "Hazır değiliz" diyerek konferansın devamlılığını engellemesiydi.

Bu koşullarda ara vermek zorunda olan Kıbrıs Konferansı sonuç bildirgesine üç madde koydu.

Liderler Kıbrıs'ta müzakerelere devam edip mümkün olan ilerleme sağlasınlar.

5 tarafın teknik ekipleri Mont Pelerin'de toplansınlar, güvenlik ihtiyaçlarının ne olduğunu ve bu ihtiyaçların karşılanması yönünde ne gibi argümanlara ihtiyaç olduğunu birbirlerine rapor versinler ve anlatsınlar ve konferansa geri iletilsin.

Bütün bunlar yapıldıktan hemen sonra "immediately after-hemen sonra'' taraflar konferansa geri gelecekler.

BM Genel Sekreteri Guterres'in 28 Haziran'da yapılacağını açıkladığı konferans bu konferanstır. Daha önceki konferanslar öncesinde olduğu gibi Rum tarafı bu konferansın yapılmaması veya geciktirilmesi için her türlü numarayı çevirdi. Enosis Plebisiti'yle ilgili aldıkları karar resmen Türk tarafını tahrik etmek ve bu konferansın gerçekleşmesini engellemek içindi.

Cumhurbaşkanın Akıncı'nın haklı ve dirayetli duruşu AKEL ve DİSİ'nin aklıselim tavırları nedeniyle bu sorun aşıldı. Tekrar konferans tarihini belirleme gündeme gelince Nikos bilinen ve kabul edilemez olan ön koşullarını ileri sürdü. Bu ön koşulları ileri sürmesinin nedeni de konferansı da ötelemekti. Fakat bunu ne Kıbrıs Türk tarafı ne de BM yuttu, Nikos'un ortaya attığı ön koşullar ne Türk tarafında ne de BM'de olumlu bir etki yarattı.

Türk tarafı ve BM'yi bir yana koyalım bu ön koşulları Rum tarafında bile karşılık bulmadı. Çünkü açık ve net olan bir şey var, müzakereler 11 Şubat 2014 Ortak Deklarasyonu ve Ocak 2017 Kıbrıs Konferansı sonuç bildirgesi çerçevesinde ön görüldüğü gibi bütün başlıkların paralel bir biçimde ve birbiriyle bağlantılı olarak gerçekleşecektir. Nikos'un önce garantiler sonra toprak görüşülsün sonra diğer konulara geçelim şeklindeki ön koşullarının hiçbir meşru dayanağı yoktur. Dolayısıyla Nikos bu tutumundan BM Genel Sekreteri ve Akıncı ile New York'ta birlikte yaptıkları yemekli toplantıda geri adım atmak zorunda kaldı, bu sefer de Güney'deki ret cephesinin saldırısına uğrayınca yalpalayarak Guterres'in o toplantıdan sonra yaptığı açıklamanın içeriğine yapay ve yanlış yorumlar yüklemeye çalıştı. Ama bu açıklamalarda yazılanlar çok açıktır, Cenevre'de toplanacak konferans 11 Şubat 2014 Ortak Deklarasyonu'na ve Ocak 2017 Cenevre Konferansı sonuç bildirgesine uygun olarak bütün başlıkların paralel ve birbiriyle bağlantılı bir biçimde toplanması şeklinde olacaktır. Bölgemizdeki tehditleri çözümle fırsata çeviremezsek çatışma tehlikesi var.

***************

Günün Sözü

Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir.

Winston Churchill


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları