1974’teki tarihi belgeler…

Yayın Tarihi: 19/07/24 07:00
okuma süresi: 7 dak.

Sevgili okurlarım. Gelecek hafta izinli olacağım için bir hafta yazılarıma ara vereceğim. 29 Temmuz itibarıyla yeniden yazılarıma başlayacağım ; öncelikli olarak bunu paylaşmak istedim sizinle.

Cem Yılmaz'ın dediği gibi "fakirin fakire yaptığı zülüm gibisi yok"… Bu sözün anlamına birazdan geleceğiz. Kıbrıs Türkünün kurtuluşunun 50'nci yıl dönümü. Kimsenin tanımadığı, çoğu zaman bizim dahi beğenmediğimiz bir devletimiz var çok şükür.

Yazının en başından söyleyeyim bu hamasi bir yazı değil!

Bazen çocuklar baba ya da annelerinin yaptığı işten utanırlar ama aslında helaliyle kazanılan her para övünç kaynağıdır, utanç değil. Biz Kıbrıslı Türkler, belki hepimiz değil ama çoğumuz devletimizden hep utandık. Halbuki başımızı sokacağımız tek ev şimdilik bu.

İyi yönetilmiyor mu? Evet çoğu zaman iyi yönetilmedi bu devlet ama bu devletin ayıbı değil, halk olarak bizim seçtiklerimizin beceriksizlikleri ve halk olarak bizim ayıbımız. Ülke yönetmesini bilmeyenleri halk seçiyorsa bu ayıp o halkındır, Devletin değil.

Savaş yılarını yaşamayan ama çocukluğumuzdan bugüne kadar acı savaş olaylarını dinleyerek büyüdük.

En azından benim jenerasyonum her iki açıdan şanslı. Hem savaş yıllarını 1960 öncesi 63 ve 74 olaylarını yaşamadı; birinci bu açıdan şanslı ikincisi de mücadele yıllarında neler olup bittiğini birebir babalarımızdan dedelerimizden dinleme fırsatı bulduk.

Bu nedenle tarihte karşımıza çıkan her tarihi kimliği iyi tanıyoruz ancak yeni neslin yani 1990 yılı ve sonrası hayata merhaba diyen genç arkadaşlarımızın haline bakıyorum da içler acısı.

Popüler kültürün yalnızca oyuncağı haline gelmekten öte; sözde sosyalist ideoloji altında Rumların tamamını kardeş ve yaşanılacak ya da sığınılacak bir kapı olarak görüyorlar.

Annan planı sonrasında Rum arkadaşlar edinmiş insanlardan biriyim bende; ağzımın payını alana kadar ne iyi insanlar şu Rumlar; bir de hep kötüler durur şu azılı milliyetçi kesilen kesimler diyordum.

Ta ki bir yemek davetinde giriştiğim sözlü münakaşanın neredeyse yumruklaşmaya varmasına kadar. Dünya görüşü olarak bir sosyal demokrat olmaktan ve Kuzey Kıbrıs'ın geleceğinin çözümsüz kalmasından yana biri değilim.

KKTC halkının daha iyi bir geleceğe ancak her iki tarafı da mutlu edecek bir çözümle gerçekleşeceğini savunanlardanım.

Ancak sahte solculara canım sıkıldığı gibi sahte milliyetçilere de canım sıkılır. Sahte solcuların önemli bir kısmı Rum tarafından düzenli maaş alırken sahte milliyetçilere de Rum tarafındaki marketlerde bol bol rastlayışıma anlam veremem.

1974'teki tarihi belgeler

20 Temmuz 1974'te gerçekleşen Mutlu Barış Harekatı'nda Türk jet uçaklarının Kıbrıs üzerindeki uçuşları sırasında Rum halkını barışa davet eden broşürler atmıştı.

Bu hep anlatılır. Geçtiğimiz hafta Mora bölgesinde Rumlara karşı savaşan bir mücahit atılan bu afişlerden toplamış ve saklamış, bir ortamda buluştuk ve bana bu broşürlerin orijinallerini göstererek "bu tarihi belgeler artık pek az insanda vardır, sen gazetecisin sana fotokopilerini çekip veriyorum arşivine koy" dedi ve bana iki ayrı broşürün kopyasını verdi.

Bugünkü yazımda yayınlıyorum. Broşürün bir tanesinde " Kıbrıs Rumları. Ada Türkleri ile beraber kardeşçe yaşamanız için çok uğraştık ve sabrettik. Kıbrıs ve yunan idarecileri sizi birbirinize düşürdüler. Boş yere kan döktürdüler. Hür vatanınızı Enosis denen boyunduruk altına sokmak istediler. Siz de idarecilerinize artık yeter demesini biliniz" Kıbrıs Türk barış kuvvetleri komutanı…

Evet, iki belgeden bir tanesinde yazanları aktardım size. Bu broşürler hem Türkçe hem de Rumca olarak yazılmış zamanında.

Devlet olarak geçmişe dair savaşta hayatını kaybeden şehitlerimizin ve sonrasında onların yakınlarının varlığına ne kadar sahip çıkabildik. Bu yönde Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği'nin çalışmaları var ama bence yalnız bırakılıyorlar.

Devlet olarak şehitlerimize gerçek anlamda sahip çıkmamız gerekiyor. Yabancı ülkelerde devletler geçmişlerine çok ciddi şekilde sahip çıkarlar.

Her zaman yakınsakta mücadele yıllarına oranla kıyasladığımızda bugün ciddi bir refah sürdüğümüzü söyleyebiliriz. Babalarımızın ve dedelerimizin inanılmaz zorluklar içinde yaşam savaşı vermelerine dair kanaatimce ne yeteri kadar belgesel çekilmiştir ne de yeteri kadar film.

Her yıl görmeye alıştığımız belgesellerin ve 10 yılda çekilen bir tarihi filmin dışında geçmişe ne kadar sahip çıktık ve görsel olarak ebedileştirdik?

O günlerden bugüne çok şey değişti. Çözüm için çok uğraşlar verildi. Ama artık Kıbrıs Türk tarafı bundan yoruldu sanırım, haklı olarak.

Çözümü yıllarca savundum. Talat'ın hem başbakanlığı hem de Cumhurbaşkanlığı döneminde en ateşli savunucularından oldum. Dönemin Eroğlu siyasetini en sert dille eleştirdim; çözüme inandım ve savundum ama hiçbir zaman Rum hayranı olmadım.

Sayın Akıncı'ya da çok ciddi bir destek verdim.

Gelin görün ki elde var hüzün. Biz Kıbrıslı Türklerden nefret eden bir Rum yönetimi ve Rum halkı var. Ne yazık ki bu gerçek. Bu insanların büyük bir çoğunluğu bizi görmek dahi istemiyor. "Kıbrıs Cumhuriyeti" de onların işgalinde. 50 yıldır da bu gerçek değişmiyor arkadaşlar.

1963'te Kıbrıslı Türkleri katletmek suretiyle Cumhuriyetin dışına iten bir yapıya hala hayranlık duyanlar varsa bu hayranlığı bir daha gözden geçirsin.

***************

Günün Sözü

Bir kadın, sevdiği adamın başka bir kadın tarafından mutlu edildiğini görmektense, onu can çekişirken görmeyi tercih eder.

Balzac


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları