Irkçılığın gölgesinde Almanya

Yayın Tarihi: 12/08/24 07:00
okuma süresi: 3 dak.

Almanya, II. Dünya Savaşı'nın ardından tarihindeki en karanlık dönemlerden birini geride bırakmış, yıkılmış bir ülke olarak yeniden ayağa kalkmayı başarmıştı. Bu süreçte, demokrasiyi, insan haklarını ve çok kültürlülüğü esas alan bir toplumsal yapıyı inşa etmeyi başarmış bir ulus olarak, dünyaya örnek olmayı hedeflemişti.

Ancak son yıllarda Almanya'da yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığı, bu kazanımları tehdit eden ciddi bir tehlike olarak karşımızda duruyor. Irkçılığın yayılması, sadece yabancıları hedef almakla kalmıyor, aynı zamanda Alman toplumunun temel değerlerini de sarsıyor.

Almanya'nın tarihsel olarak taşıdığı yük, onu diğer ülkelerden ayıran önemli bir sorumluluk yüklüyor. Ancak bu sorumluluk bilinciyle hareket etmek yerine, bazı kesimlerde geçmişin karanlık ideolojileri yeniden canlanıyor.

Neo-Nazi gruplarının artan faaliyetleri, yabancılara yönelik saldırılar, camilere yapılan vandalizm eylemleri, Almanya'nın çok kültürlü yapısını ve toplumsal barışını tehdit ediyor.

Bu yükselişteki ırkçılığın ardında ekonomik kaygılar, toplumsal güvensizlik ve medyanın yarattığı korku ortamı önemli rol oynuyor. Küresel ekonomik krizler ve mülteci akınları, bazı Alman vatandaşlarında güvensizlik ve öfke yaratıyor. Bu duygular, yabancıları hedef alan önyargılarla birleştiğinde, ırkçılığın daha da kökleşmesine neden oluyor. Ancak bu kaygılar, yabancıları suçlayarak değil, toplumsal dayanışmayı güçlendirerek çözülmeli.

Bu elbette Kıbrıs'ta da böyle. Bireysel ilişkilerde Güney Kıbrıs'taki Rumlarla aramızda ırkçılık yokken, resmi söylemleri ile bize karşı bakışları belli. 

Irkçılık, yalnızca yabancıların değil, tüm toplumun birliğine zarar verir. Bir ülkenin güçlenmesi, çeşitlilikten gelen zenginliği kucaklamasıyla mümkün. Bir ülkenin geleceği, farklı kültürlerin ve kimliklerin bir arada uyum içinde yaşayabilmesiyle şekillenir. Irkçılığın yükselişi, bu uyumu bozarak toplumu kutuplaştırır ve derin yaralar açar.

Almanya'nın tarihinden aldığı dersler, onu ırkçılığa karşı en dirençli ülkelerden biri yapmalı. Bu mücadele, yalnızca Almanya'nın değil, tüm dünyanın ortak sorumluluğudur. Irkçılık, toplumu zayıflatan ve insanlık onuruna aykırı bir tehlikedir.

Almanya, geçmişteki hatalarını tekrarlamayacak kadar güçlü ve bilinçli bir toplum inşa etmek zorundadır. İnsanlık, ırkçılığın gölgesinde değil, birlikte var olmanın ışığında ilerlemeli. Çünkü gerçek güç, farklılıklara rağmen bir arada durabilme becerimizden gelir.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları