“Sınırların Ötesinde Barış: Karabağ’dan Kıbrıs’a Uzanan İlham”: 3

Yayın Tarihi: 12/08/25 06:00
okuma süresi: 6 dak.

3. Karabağ’ın Kalbindeki Düğüm

NOT: 09.08.2025 cumartesi günü giriş yazısıyla başlayan bu yazı dizisinde 10.08.2025 pazar günü “1. Küllerden Diriliş: Karabağ’ın Acı Kalbi ve Öğretisi” ve 11.08.2025 günü de “2. Ateşin Gölgesinde Geçen Yıllar: 1992–2020 Arası Karabağ Hikâyesi”, ya da diğer bir başlıkla “Yeniden Patlayan Ateş: İkinci Savaş, Diplomasi ve Trump Koridoru” olarak yayımlanmıştı.  Bundan sonraki bölümlerde de “Kıbrıs: Umutların Yükseldiği Meydan”, “2025 Seçimleri ve Federal Umudun İmtihanı” ve “Koridorların Siyaseti: Zengezur’dan Luricina’ya” konuları yayımlanacak ancak yazı dizisi kendi içerisindeki sıralama ile devam edip giriş kısmında verilen konuların tamamını 5 bölümden daha uzun biçimde içerecektir.

“Acı hafızalarla örülmüş bir düğüm, ancak hakikatin ve adaletin iğnesiyle çözülebilir.”

Zengezur’un sarp dağlarından Luricina’nın sessiz topraklarına uzanan hatıralar, bize yalnızca savaşın coğrafyasını değil, barışın da toprağını gösterir.


L’Eugène Fustel de Coulanges’un şu tespiti, bu hikâyenin kalbine dokunur:

“Toprak, yalnızca üzerinde yaşayanların malı değildir; orada gömülü olan ataların, orada doğacak çocukların ve onların hatırasını taşıyacak nesillerin de hakkıdır.”

Bu bakış açısı, Karabağ meselesinin yalnızca “kimin toprağı” tartışması olmadığını; aynı zamanda hafıza, kimlik ve gelecek mücadelesi olduğunu hatırlatır.

İşte bu nedenle, 2020’de başlayan İkinci Karabağ Savaşı’na giden yol, yalnızca askeri bir rota değil, tarihi ve duygusal bir kavşaktı.

Ateşkesin Ardından Donmuş Çatışma Alanı (1994–2020)

1994’te imzalanan Bişkek Protokolü, cephedeki silahları susturdu ama diplomasi masasında barışı tesis edemedi. Ateşkesin ardından, Karabağ ve çevresindeki yedi rayon (Kelbecer, Laçın, Ağdam, Cebrayıl, Füzuli, Kubadlı, Zengilan) fiilen Ermeni güçlerinin kontrolünde kaldı.
Bu durum, Azerbaycan tarafında “işgal” olarak tanımlandı; Ermenistan tarafında ise “güvenlik kuşağı” olarak görüldü (De Waal, 2013; Ismayilov, 2016).

Tarafların söylemleri, ateşkesin ilk gününden itibaren birbirinden tamamen koptu:

  • Bakü, BM Güvenlik Konseyi’nin 822, 853, 874 ve 884sayılı kararlarını işaret ederek işgal altındaki bölgelerin koşulsuz iadesini talep etti (Aliyev, 2015).
  • Erivan, Karabağ Ermenilerinin kendi kaderini tayin hakkını savundu ve güvenlik garantileri olmadan herhangi bir geri çekilmenin imkânsız olduğunu belirtti (Libaridian, 2019).

Askeri Hazırlıklar ve Denge Değişimi

1990’ların ortasından itibaren her iki taraf da ateşkes dönemini askeri kapasitesini artırmak için kullandı. Ancak 2000’lerin ortasından itibaren Azerbaycan’ın petrol ve doğalgaz gelirleri, savunma bütçesinde dramatik bir artışa yol açtı.
2003’te 175 milyon dolar olan savunma harcamaları, 2015’te 4,8 milyar dolara ulaştı (SIPRI, 2016). Bu kaynakla modern İHA’lar, ağır topçu sistemleri ve gelişmiş hava savunma unsurları tedarik edildi.

Ermenistan ise ekonomik kaynaklarının sınırlılığı nedeniyle savunma doktrinini büyük ölçüde statükoyu koruma ve savunma hatlarını güçlendirme üzerine kurdu. Rusya ile derin askeri ittifak, Ermenistan’ın güvenlik stratejisinde belirleyici rol oynadı.
2010’da imzalanan anlaşma ile Rusya, Gümrü Üssü’nün görev süresini 2044’e kadar uzattı ve Ermenistan’a savunma garantisi verdi.

Diplomatik Tıkanma ve Sınır Çatışmaları

1994–2020 arası, AGİT Minsk Grubu eş başkanlığında (Rusya, ABD, Fransa) yürütülen müzakereler onlarca tur yaptı, ancak Madrid İlkeleri dâhil hiçbir plan nihai çözüme ulaşamadı.
2008’den sonra artan sınır çatışmaları, ateşkesin kırılganlığını açıkça gösterdi. 2016 Nisan Savaşı (Dört Gün Savaşı) bu kırılmanın en sert yansımasıydı:

  • Azerbaycan, Füzuli ve Cebrayıl yönlerinde taktik kazanımlar elde etti.
  • Ermenistan tarafı, bu çatışmaları Azerbaycan’ın “statükoyu zorla değiştirme girişimi” olarak tanımladı (Hakobyan, 2017).

Savaş Öncesi Ruh Hali

2020’ye gelindiğinde, hem Bakü hem de Erivan kamuoyunda “nihai çözüm” beklentisi olağanüstü düzeye çıkmıştı:

  • Azerbaycan’da, yıllardır devam eden göçmen kamplarındaki 000 yerinden edilmiş kişininevlerine dönmesi, ulusal onur meselesi haline gelmişti.
  • Ermenistan’da, Karabağ’ın “tarihi ve kültürel mirasın ayrılmaz parçası” olduğu söylemi, siyasi iktidar değişse de değişmeyen bir kırmızı çizgiydi.

Bu psikolojik zemin, 27 Eylül 2020’de başlayacak olan İkinci Karabağ Savaşı’nın kaçınılmazlığını adım adım hazırladı. Çünkü iki taraf da kendi halkına, artık beklemenin sona erdiğini hissettiriyordu.

Kaynakça

  • Aliyev, I. (2015). Azerbaijan’s Foreign Policy Priorities. Baku: ADA University Press.
  • De Waal, T. (2013). Black Garden: Armenia and Azerbaijan through Peace and War. New York: NYU Press.
  • Hakobyan, A. (2017). “Four-Day War: Causes and Consequences.” Caucasus Analytical Digest, 92, 5–8.
  • Ismayilov, E. (2016). “Security and Geopolitics in the South Caucasus.” Baku Research Papers, 14(2), 33–51.
  • Libaridian, G. (2019). Modern Armenia: People, Nation, State. Ann Arbor: University of Michigan Press.
  • Stockholm International Peace Research Institute (SIPRI). (2016). SIPRI Military Expenditure Database. Stockholm: SIPRI.

 


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.