İÇ HABERLER
okuma süresi: 10 dak.

Holguin: Mülkiyet sorunu ‘kısa yollarla’ çözülmez, New York zirvesinden umutluyum

Holguin: Mülkiyet sorunu ‘kısa yollarla’ çözülmez, New York zirvesinden umutluyum

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in kişisel temsilcisi Maria Holguin, gelecek hafta New York’ta yapılacak kritik Kıbrıs zirvesi öncesi Kıbrıs Postası Editörü Ulaş Barış’a konuşarak önemli mesajlar verdi. Holguin, yaklaşan New York zirvesiyle ilgili umutlu olduğunu söylerken, son dönemin en kritik konusu mülkiyet davalarıyla ilgili de siyasi müzakere dışında başka bir “kısa yol” çözümünün bulunmadığını söylemesi dikkat çekti.

Yayın Tarihi: 07/07/25 19:05
okuma süresi: 10 dak.
Holguin: Mülkiyet sorunu ‘kısa yollarla’ çözülmez, New York zirvesinden umutluyum
Özel Haber
A- A A+

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in kişisel temsilcisi Maria Holguin, gelecek hafta New York’ta yapılacak kritik Kıbrıs zirvesi öncesi Kıbrıs Postası Editörü Ulaş Barış’a konuşarak önemli mesajlar verdi. Geçtiğimiz Mart ayında Cenevre’de yapılan zirvede anlaşılan 6 maddelik paketle ilgili iki tarafın da yoğun mesai harcadığını söyleyen Holguin, bunun da önümüzdeki zirve için ‘umut’ verdiğini ifade etti.

Adaya yaptığı ziyaret kapsamında liderlerin ekipleriyle sıkı bir çalışma içine gireceğini belirten Holguin, liderler arası diyaloğun önemine dikkat çekerek bunun herkes için somut ve olumlu sonuçlar doğurabileceğine insanları inandırmanın en iyi yolu olduğunu söyledi.

AB temsilcisi atanması konusunda taraflar arasında yaşanan anlaşmazlık konusuna da değinen Holguin, AB’nin Kıbrıs’ta birçok projeye imza attığını hatırlatarak, sürece katkı yapmasının önemine dikkat çekti. Holguin, AB’nin sürece nasıl katkı koyacağının ise adadaki tarafların karar vereceğini söylerken, Birleşik Krallık’ın da sürece tam destek verdiğini vurguladı.

Adanın en önemli gündem maddesi olan kuzeydeki Rum mallarıyla ilgili davalara ilişkin sorulara da cevap veren Holguin, bu konuda yaşanan son gelişmeleri “resmî bir çözüm müzakere sürecinin olmayışının doğurduğu olumsuz sonuçları bir kez daha gözler önüne sermektedir” diye ifade etti. Mülkiyet konusunun en hassas ve önemli başlıklardan olduğunu ifade eden Maria Holguin, mülkiyet meselesinin ancak liderler düzeyindeki kapsamlı siyasi müzakereler yoluyla tam olarak ele alınabileceğini söyleyerek, “Maalesef bu karmaşık ve kritik konuya dair ‘kestirme’ bir çözüm yolu yoktur” dedi.

İşte röportajın tam metni:

BM Genel Sekreteri António Guterres, geçen hafta yaptığı açıklamasında Cenevre’de taraflar arasında güven inşa etme potansiyeli taşıyan birtakım somut girişimler üzerinde mutabık kalındığını hatırlatarak, her iki tarafın da sürece bağlı kalması hâlinde önümüzdeki New York zirvesinde “daha fazla olumlu adımın mümkün olabileceğini” ifade etti. Taraflarla son yaptığınız temaslar ışığında iki tarafın süreci ilerletme konusunda kararlı olduğunu düşünüyor musunuz?

Kıbrıs’a, bölgenin geneli açısından büyük belirsizliklerin yaşandığı bir dönemde geldim. Adanın coğrafi konumu göz önüne alındığında, bu durum tüm Kıbrıslıların kolayca anlayabileceği bir gerçek. Bu kötüleşen bölgesel tabloya rağmen, Türk ve Rum liderlerin geçtiğimiz Mart ayında Cenevre’de yapılan genişletilmiş gayriresmî toplantıdan bu yana yürüttükleri çalışmalar bir umut ışığı sunuyor.

Mart ayından bu yana Cenevre’de üzerinde anlaşılan altı maddeden bazıları konusunda ilerleme kaydedildi. Gençlik Teknik Komitesi kuruldu ve faaliyete geçti; mezarlıkların yenilenmesine yönelik anlaşma uygulanmaya başladı; çevre alanında birkaç önemli girişim değerlendirilmeye başlandı. Ancak Mart ayında kararlaştırılan diğer maddelerin hayata geçirilmesi için hâlâ önemli bir çaba gerekiyor.

Ziyaretim sırasında, liderler ve ekipleriyle birlikte, bekleyen konular üzerinde müzakereleri kolaylaştırmak ve ortak çalışma için yeni potansiyel alanlar belirlemek adına aktif olarak çalışacağım. New York’ta yapılacak toplantı, şimdiye kadar üzerinde anlaşılan altı madde üzerinde sağlanan ilerlemeyi değerlendirmek, kalan engelleri ele almak ve önümüzdeki aylarda her iki tarafın yararına çalışabileceği yeni ve daha iddialı bir gündem belirlemek için önemli bir fırsat sağlayacak.

Sonuçta gerçekten önemli olan şey, üzerinde uzlaşılan önlemlerin hayata geçirilmesi yoluyla insanların yaşamlarının iyileştirilmesidir. Liderler arası diyaloğun herkes için somut ve olumlu sonuçlar doğurabileceğine insanları inandırmanın en iyi yolu budur. Bu, en zorlu görev olan taraflar arasındaki mevcut uçurumu kapatmak ve Kıbrıs sorununa kalıcı bir çözüm sağlamak için ön koşuldur. Liderler, bir çözümün tüm halkın yararına olduğunu fark ederlerse mutlaka bir yol bulurlar. Her iki taraftaki gençlerin Kıbrıs’ın geleceğine ilişkin görüş ve beklentilerini dikkatle dinlemek, bu açıdan kilit öneme sahip olabilir.

Geçtiğimiz hafta Londra ve Brüksel’de, aralarında Johannes Hahn ve António Costa gibi isimlerin de bulunduğu bir dizi görüşme gerçekleştirdiniz. Türk tarafı, AB’nin Kıbrıs sürecine dâhil olmasından rahatsızlık duyduğunu ifade ederken, sizin temaslarınızın sadece sembolik olmadığı açıkça görülüyor. Sizce Avrupa Birliği sürece yapıcı şekilde nasıl katkı sağlayabilir? Ve Türk tarafının bu konudaki tutumunun değişmesini teşvik etmek için hangi adımlar atılabilir?

Geçtiğimiz hafta Londra ve Brüksel’de verimli görüşmeler yaptım. Liderlerin çabalarını desteklemek amacıyla, bölgesel ve uluslararası önemli aktörlerin sürece dâhil olması hayati öneme sahiptir. Garantör ülke olarak Birleşik Krallık, BM öncülüğündeki çabaları desteklemek konusunda tamamen kararlı ve önümüzdeki dönemde New York’ta yapılacak genişletilmiş gayriresmî toplantıya yeniden aktif biçimde katılmayı planlıyor.

Avrupa Birliği’nin, Türk ve Rum liderlerin üzerinde anlaştığı çok sayıda güven artırıcı projeye geçmişte ve hâlen destek verdiğini biliyorsunuz. 13 teknik komitenin çalışmaları, Kayıp Şahıslar Komitesi ve iki toplumlu Milia Milia (Haspolat) su arıtma tesisi gibi projeleri örnek verebiliriz. Avrupa Birliği’nin desteği olmadan, liderler tarafından üzerinde mutabık kalınan bu projelerin çoğu hayata geçirilemezdi.

Geçmiş müzakere turlarında Avrupa Birliği, BM öncülüğündeki müzakerelere destek konusunda önemli bir rol oynamıştı. Bu katılım, o dönemin Türk ve Rum liderleri arasında dikkatle müzakere edilerek üzerinde uzlaşılmış açık ve net yöntemlere dayanıyordu. Geçmişte olduğu gibi, AB’nin sürece nasıl ve ne şekilde dâhil olacağına liderlerin ortak kararıyla karar verilecektir. Sayın Hahn, Avrupa Komisyonu Başkanı’ndan bir görev aldı ve kendisinin bir sonraki adımlarını değerlendirdiğini biliyoruz. Ancak kendi planları hakkında onun adına konuşmam doğru olmaz.

Güney’de, kuzeydeki Rum mülkleri üzerinde yapılan inşaatlara karşı açılan dava süreçleri son dönemde gündemin ön sıralarına yerleşti. Türk tarafı, Rum tarafının bu girişimlerinin müzakere sürecini zehirlediğini savunurken, Başkan Nikos Hristodulidis ise yargının bağımsız çalıştığını dile getiriyor. Sizce bu davaların genel anlamda çözüm çabalarına etkisi nedir? Türk tarafının bu konuyu her toplantıda gündeme getirmesi, asıl meselelerin görüşülmesini engelleme riski taşıyor mu?

Mülkiyet meselesi, geçmiş müzakere turlarının her zaman en önemli başlıklarından biri olmuştur. Bu konu, her iki taraftan da birçok insan için son derece hassas ve anlaşılır nedenlerden dolayı büyük önem taşımaktadır. Bu konuda yaşanan son gelişmeler, resmî bir çözüm müzakere sürecinin olmayışının doğurduğu olumsuz sonuçları bir kez daha gözler önüne sermektedir. Şunu da eklemeliyim ki, mülkiyet meselesi ancak liderler düzeyindeki kapsamlı siyasi müzakereler yoluyla tam anlamıyla ele alınabilir. Maalesef bu karmaşık ve kritik konuya dair “kestirme” bir çözüm yolu yoktur.

Geçtiğimiz ay Atina ve Ankara’da da temaslarınız oldu. İki garantör ülke olan Yunanistan ve Türkiye arasında son yıllarda gelişen ilişkiler, Kıbrıs sorunu üzerinde olumlu bir etki yaratma potansiyeli taşıyordu. Ancak görünen o ki her iki ülke de ikili ilişkilerinde Kıbrıs sorununu geri planda bırakmayı tercih ediyor. Sizce bu durum yakın gelecekte değişebilir mi? Özellikle de kuzeyde yapılacak seçimlerin ardından Türkiye’nin tutumunda bir değişim olabileceğini ve bunun olumlu bir yöne evrilebileceğini düşünüyor musunuz?

Yunanistan ve Türkiye arasında ilişkilerin kademeli olarak iyileşmesi, bölgesel barış ve istikrarı olumlu yönde etkilemektedir. Bu durum küçümsenmemeli ve olağan bir şey gibi görülmemelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Miçotakis’in ortaya koyduğu siyasi irade ve kararlılık takdir edilmelidir. Onların bu çabaları Kıbrıs meselesi üzerinde de olumlu bir etki yaratmaktadır: Her iki garantör ülke, ikili meseleleri diyalog yoluyla ele aldığında, bu durum adanın istikrarına da olumlu katkı sunar. Ayrıca bu gelişmeler, geçtiğimiz Mart ayında yapılan genişletilmiş gayriresmî toplantıdan bu yana, Atina ve Ankara’nın BM Genel Sekreteri’nin çabalarına yapıcı bir şekilde destek vermelerini de mümkün kılmıştır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.