AB Dönem Başkanlığı öncesi yakın temas: Fransa ile stratejik derinlik
Güney Kıbrıs’ın hızla artan silahlanma politikaları, yalnızca savunma stratejisinin değil, AB ve Fransa eksenli yeni bölgesel konumlanmanın sonucu olarak değerlendiriliyor. Bu tablo, Doğu Akdeniz’de yeniden şekillenen güvenlik mimarisinin geleceğine dair önemli soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
ABD ambargosunun kaldırılmasının ardından Güney Kıbrıs’ın Fransa, İsrail ve Yunanistan’la geliştirdiği askeri ortaklıklar, bölgede silahlanma yarışını hızlandırıyor.
Henüz seçilen KKTC’nin 6. Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın Türkiye’nin garantörlüğünün her zamankinden daha önemli bir noktaya geldiğini vurgulaması da bu gerçeği pekiştiriyor.
Güney Kıbrıs, son yıllarda hız kazandırdığı silahlanma faaliyetleriyle Doğu Akdeniz’in en dikkat çekici aktörlerinden biri haline geldi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Türkiye, bu durumun bölgede yeni bir istikrarsızlık yaratabileceği, karşılıklı güvensizlik ve silahlanma yarışını tetikleyebileceği uyarısında bulunuyor.
ABD’nin Güney Kıbrıs’a yönelik silah ambargosunu kaldırma kararı bu süreci belirgin biçimde hızlandırdı. Rum yönetimi, İsrail’den Barak MX hava savunma sistemi tedarik etmeyi başardı. Geçtiğimiz haftalarda da ABD, Güney Kıbrıs’a yönelik ambargo muafiyetini bir yıl daha uzattı.

RUM ULUSAL MUHAFIZLARI NATO STANDARDINA UYUYOR
Son yıllarda Güney Kıbrıs Ulusal Muhafızları, Batı ve NATO standartlarına uyum amacıyla kapsamlı bir modernizasyon süreci yürütüyor. Bu dönüşüm yalnızca silahlanmayı değil, askeri strateji ve komuta yapısını da yeniden şekillendiriyor.
Rum hükümetinin bu çabası, Doğu Akdeniz’de “kayrılan bir aktör” haline gelmesiyle sonuçlandı.
Özellikle ABD, Yunanistan, Mısır ve İsrail ile geliştirilen askeri ve enerji temelli ortaklıklar, Güney Kıbrıs’ı bölgesel güvenlik ağının merkezine yerleştirdi.
WASHINGTON’DAN LİMASOL’A UZANAN HAT
ABD Başkanı Joe Biden döneminde Ankara–Washington ilişkilerinin soğuması, Washington’un Limasol hattını güçlendirmesine neden oldu.
2013’te Türkiye–Mısır ilişkilerinin kopmasıyla Kahire yönetimi, Atina ve Lefkoşa ile yeni güvenlik blokları kurdu.
2022’den itibaren İsrail’in bu eksene katılmasıyla deniz yetki alanları, enerji paylaşımı ve güvenlik politikaları üzerinden yeni bir Doğu Akdeniz stratejisi ortaya çıktı.

FRANSA İLE “STRATEJİK ORTAKLIK”: AB DÖNEM BAŞKANLIĞI ÖNCESİ YAKIN TEMAS
Güney Kıbrıs ve Fransa arasındaki iş birliği, 2017’de imzalanan savunma anlaşmasıyla kurumsal bir nitelik kazandı. İki ülke arasında askeri eğitim, enerji güvenliği, terörle mücadele, göç ve ticaret gibi alanlarda derinleşen ilişkiler, Fransa’nın AB içindeki etkisiyle birleşince, Rum yönetimi açısından stratejik bir koz haline geldi.
Rum basınına göre geçtiğimiz günlerde Güney Kıbrıs’ta bulunan Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Benjamin Haddad ile Rum Avrupa Konuları Müsteşarı Marilena Rauna arasında yapılan görüşmede, iki ülke arasındaki stratejik ortaklık yeniden değerlendirildi.
Rauna, Ukrayna’ya yönelik Rus saldırısının “Avrupa mimarisi için bir tehdit” olduğunu ve “askeri işgal altındaki son AB üyesi ülke olarak Güney Kıbrıs’ta bu durumun daha derin yankı bulduğunu” öne sürdü.

MACRON’UN ZİYARETİNDE İMZA BEKLENİYOR
Fransa ve Güney Kıbrıs’ın ekonomi, enerji ve savunma alanlarını kapsayan stratejik ortaklık anlaşmasının son hali üzerinde uzlaşmaya vardığı bildirildi.
Paris yönetimi, anlaşmanın değişiklik yapılmış son versiyonunu Rum yönetimine iletti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Kasım ayındaki Güney Kıbrıs ziyareti sırasında anlaşmanın imzalanması bekleniyor.
Kuzey Kıbrıs ve Türkiye cephesi, bu gelişmeleri “bölgesel dengeyi bozabilecek bir adım” olarak değerlendiriyor.
ERHÜRMAN’DAN "GARANTÖRLÜK DAHA DA ÖNEMLİ" VURGUSU
Uzmanlara göre Rum yönetiminin artan askeri harcamaları, “savunma” argümanının ötesine geçerek jeopolitik prestij aracı haline geldi.

Buna karşılık Türk tarafı, Doğu Akdeniz’deki enerji ve güvenlik denkleminde karşılıklı caydırıcılığın korunması gerektiğini ve “korunacağını” vurguluyor. Yeni seçilen KKTC’nin 6. Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın Türkiye’nin garantörlüğünün her zamankinden daha önemli bir noktaya geldiğini vurgulaması da bu gerçeği pekiştiriyor.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.