DAÜ-DAUM: Ada, jeolojik açıdan dinamik ve riskli bir bölgedir
Doğu Akdeniz Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi, Kıbrıs’ın güneybatısında son 24 saatte meydana gelen Mw 4.4–5.3 büyüklüğündeki depremleri değerlendirdi. Merkez, sarsıntıların Afrika ve Anadolu plakaları arasındaki hareketlerden kaynaklandığını belirterek “Ada, jeolojik açıdan dinamik ve riskli bir bölgedir” uyarısında bulundu.
Doğu Akdeniz Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAÜ-DAUM), geçtiğimiz 24 saat içerisinde Kıbrıs adasında meydana gelen depremlere yönelik değerlendirmelerde bulundu.
Merkez tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Kıbrıs’ın Güneybatı’sında Baf ve Limasol şehirleri arasında kalan bölgede, geçtiğimiz 24 saat içerisinde çoğunluğu kara odaklı ve kayda değer aletsel büyüklüğü Mw 4.4 ile 5.3 arasında değişen depremler meydana gelmiştir (Şekil 1 – Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi (BDTİM) verileri).

Deprem verileri değişik kaynaklarda (KRDAE-BDTİM, AFAD, USGS, EMSC vb.) aletsel büyüklük olarak benzer sonuçlar ile rapor edilmekle birlikte, deprem çözümleme sonuçlarındaki sarsıntı oluşum lokasyonları ve derinlikleri (epicenter) halen farklılıklar göstermektedir.
Mevcut kaynaklardan EMSC (European Mediterranean Seismological Centre, EMSC), bölgede (4.41°–32.86°; 35.28°–33.19°) son 24 saatte toplam 57 deprem kaydı raporlamıştır. Bu kayıtlar içerisinde en yüksek sarsıntılar 11:31 GMT+03 Mw 5.2 (Konia yakınları) ve 16:23 GMT+03 Mw 5.3 (Meládeia yakınları) olmuştur.

Deprem epicenter lokasyonları ve mekanizmaları incelendiğinde, sarsıntıların büyük çoğunluğuna Afrika ana plakası ile Anadolu plakası sınırları (subduction zone) ile etkileşime giren Kıbrıs Mikro plakası hareketlerinin etkisi altındaki Baf yanal atım fayı (Paphos transform fault) ile Poli kayma-çökme (Poli rift) bölgesinin (Payne and Robertson 1995, Soulas 1999–2001, Borradaile and Hamilton 2004, Çağnan Tanırcan 2009, Balmer et al. 2018) sıkışması mekanizmalarından kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir.

USGS (United States Geological Survey) moment tensör analizleri, 16:23 GMT+03 Mw 5.3 depreminin sıkışmadan kaynaklanan normal fay atımından kaynaklanmış olabileceğini ve deprem kaynağının yaklaşık olarak 11.5 km derinlikte olduğunu göstermektedir. Yukarıda belirtilen deprem kayıtlarındaki sarsıntıların birçoğunun kaynaklarının 10 km’den daha derin olduğu rapor edilmiştir.
Adamıza etkileri açısından incelendiğinde, yukarıda gösterilen en yüksek büyüklüğe sahip sarsıntıların hissedilme dereceleri deprem epicenter’lerine yakın bölgeler haricinde hafif olmuştur (USGS, Mod. Mer. III–IV).
Deprem epicenter’lerine göre uygun en yakın istasyondan (KOERI–LEF) alınan deprem kayıtları incelendiğinde elde edilen yer ivmesi–zaman grafiği, oluşan en yüksek ivmelerin yerçekimi ivmesinin yaklaşık olarak 0.1 kadarı civarında olduğunu göstermektedir.

Son depremler bir kez daha göstermiştir ki adamız jeolojik açıdan hem çok karmaşık hem de çok dinamik bir coğrafyadadır ve yaşadığımız zaman diliminde büyük depremlerin olması kaçınılmaz bir gerçektir.
Üst yapı, alt yapı ve ulaşım konularında depreme karşı dayanıklı tasarım ile yapım denetimi taviz vermeden yürütülmelidir. Mevcut yapılarımızı mümkün olduğu durumlarda depreme karşı güçlendirme veya kentsel dönüşüm acilen planlama yapılması gereken konularımızdır.
Acil durum hazırlıkları, afet yönetimi, arama ve kurtarma kesintisiz ve ciddiyetle üzerinde durulması ve yürütülmesi gereken çalışmalar olmalıdır.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.