İktisatbank piyasa analizi: İstanbul'da sonbahar, Ankara'nın planını değiştirmeyecektir...

İktisatbank, 5 Eylül 2025’e ilişkin piyasa analiz raporunu yayımladı. Raporda, "İstanbul'da sonbahar, Ankara'nın planını değiştirmeyecektir...” ifadeleri kullanıldı.

İktisatbank'ın 5 Eylül 2025’e ilişkin Günlük Piyasa Analiz ve Yorumu şu şekilde:
CHP'nin İstanbul il kongresinin mahkeme kararıyla iptal edilmesi ve TL varlıklarda arka arkaya gözlenen sert satışlar, dün itibarı ile yerini daha dengeli bir seyre terk etti. Hatırlanacağı üzere, TÜİK tarafından açıklanan ağustos enflasyonunun aylık bazda beklentilerin üzerinde artış göstermesi, buna paralel ikinci çeyrek büyümesinin de tahminleri aşması, artan siyasi riskler ile birleşerek TCMB’nin 11 Eylül’deki olağan PPK toplantısında beklenen faiz indiriminin büyüklüğünü törpülemişti.
Uzun bir süredir sükûnetin hâkim olduğu Türk mali piyasalarında, adli tatilin sona ermesiyle birlikte aniden tırmanan siyasi riskler, önümüzdeki hafta sonuçlanacak PPK kararı ve akabinde CHP Büyük Kurultayı’ndan çıkacak olası gelişmelerin süratle önüne geçti. Biz yine de, piyasalardaki genel kanaatin aksine, 15 Eylül tarihinde siyasi risk algısını daha da derinleştirecek bir karar beklemediğimizin altını çizmek istiyoruz. Bu doğrultuda, yaşanan dalgalanma öncesinde öne çıkan 300 baz puanlık faiz indirimi beklentisinin, 250 baz puan seviyesinde gerçekleşme ihtimalinin hâlen daha masa üzerinde olduğunu düşünmeye devam ediyoruz.
Piyasa fiyatlamasına dönersek, faiz indirimlerinin yarayacağı beklentisi ile son dönemlerde TL bazlı zirve seviyelere yükselen Borsa İstanbul ana endeksi, rüzgârın aniden terse dönmesi ile iki günde bankacılık hisseleri önderliğinde %5 gerilemesi ardından dün tepki alımlarına sahne olarak günü %0,9 yükselişle tamamladı. Benzer bir şekilde, son iki günde %10'dan fazla gerileyen bankacılık endeksi de dün %2,6 yükseldi. İki yıllık gösterge tahvilin bileşik faizi %2 yükselişle %41 seviyesine gelirken, CDS risk primi, hafta başı son beş ayın en düşük seviyesini test etmesi ardından yaklaşık on baz puan yükselerek 271 baz puan seviyesinde dengelendi. TL referans faiz ise sınırlı bir yükselişle %42,90 seviyesine gelirken, otoritenin kontrolünde USDTRY kuru ise son günlerde olduğu üzere 41,16 seviyelerinde kalmaya dün de devam etti. Bu sabah hafta sonu fonlama etkisi ile ilk işlemler 41,25 seviyesinden eşleşiyor.
Her hafta perşembe günü açıklanan TCMB ve BDDK haftalık verilerine göre, 29 Ağustos ile biten haftada, parite etkisinden arındırılmış seriye göre yurtiçi yerleşiklerin DTH hacmi 4 milyar dolar azalış gösterdi. Detaylarda, düşüşün tamamının yine tüzel kişilere (ay sonu döviz bozumu) ait olduğunu görüyoruz. Gerçek kişilerde ise uzun bir süredir olduğu üzere anlamlı bir değişim göremedik. 2021 ve 2023 yılları arasında TCMB'nin faizi indirimleri enflasyonu ve kuru şirazesinden çıkardıktan sonra devreye sokulan KKM, kamuya büyük bir (kambur) yük getirmişti. Son verilere göre KKM stok bakiyesinin 9,7 milyar dolar seviyesine kadar gerilerken, bir nevi yabancı para enstrümanı sayılabilecek KKM dâhil, yabancı paranın toplam mevduat içindeki payı ise %39,35 seviyesine kadar gerileyerek Kasım 2016'dan bu yana en iyi seviyeye geldi.
Ancak son dönemde yatırımcı ilgisinin DTH yerine yatırım fonlarına yöneldiğini de göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu doğrultuda, TEFAS verilerini kullanarak yatırımcı eğilimlerindeki değişimi ve fonlardaki dolarizasyon eğilimini inceledik. Aşağıdaki grafikten de izlenebileceği üzere, 19 Mart’ta patlak veren siyasi gelişmelerin ardından döviz kurlarında artan volatilite, menkul kıymet yatırım fonlarındaki döviz cinsi portföy büyüklüğünü yukarı taşımıştı. Mart ortasında %30 seviyelerinde olan döviz payı, Nisan başında %37’ye kadar yükselmişti. Son haftalarda %35 civarında dengelenmesi ardından hafif de olsa yönün yukarıya döndüğünü söyleyebiliriz. Bugün itibarıyla fonlardaki döviz cinsi portföy büyüklüğü yaklaşık 54,6 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Yurtdışı yerleşiklerin menkul kıymet pozisyonlarında ise uzun bir sürenin ardından hisse senetlerinden 140 milyon dolar çıkış yaşanırken, DİBS kesim alımda ise 0,8 milyar dolar giriş gördük.
Kuşkusuz, artan siyasi türbülans sonrasında, TL cinsi varlıklara yaşanan tahribatı sınırlamak adında TCMB'nin ne kadar döviz satarak müdahâle ettiğini de merak ediyorduk. Bu minvalde, 3 Eylül tarihli analitik bilançoya göre, net yabancı para pozisyonunun (swap ve Hazine dövizleri hâriç) 3,6 milyar dolar azalış göstermiş. Altın fiyatlarında yaşanan değerlenme etkisi dışlanırsa, söz konusu erimenin yaklaşık 1 milyar dolar daha fazla olduğunu not etmemiz gerekiyor. 4 Eylül valörlü işlemlerde ise tam olarak ne kadar döviz müdahâlesi olduğunu bugün açıklanacak verileri ile göreceğiz. Lâkin, piyasa koridorlarından, tansiyonun bir miktar düşmesi ile, TCMB'nin de dün anlamlı tutarda bir müdahâle yapmadığını duyuyoruz. Son verilere göre, swap hâriç net rezervler 43,3 milyar; hazine dövizleri de dâhil edilirse 55,2 milyar dolar seviyesine olduğunu not edelim (bakınız grafik).
KKTC İstatistik Kurumu'nun açıkladığı enflasyon verilerine göre, TÜFE Ağustos ayında %3,28 artarken, yıllık gerçekleşme ise %35,42 seviyesine (on aylık kesintisiz düşüş ardından) hafif de olsa yükseldi. Alt kalemlerde, gıda ve alkolsüz içecekler kalemi aylık bazda %10,72 gibi ciddi bir oranda artarken, çeşitli mal ve hizmetler ise enflasyonun tabana yayıldığını gösterircesine %5,47 artış kaydetti. Her ne kadar okul harcamalarını eylül ayında görecek olsak da, yıllık bazda eğitim kaleminin de %63,65 artış kaydederek ilk sırada yer aldığını not edelim.
Yurt dışı cephede ise son günlerde uzun vadeli (30 yıllık) devlet tahvillerinde yaşanan yükselişe işaret ederek kıymetli maden fiyatlarının neden rekorlar kırdığını anlatmaya çalışıyoruz. Dünyanın önde gelen tüm merkez bankalarının aynı anda faiz indirimine gittiği hatta buna amiral gemi Fed'in 12 gün sonra eşlik edeceği bir ekosistemde, uzun vadeli tahvil faizlerinin yükselmesi para politikası ekseninde anlatmak çok da kolay değil. Çok uzun bir süredir olduğu üzere, fiat yani itibarlı para sistemine olan inancın azalması ile talep gören kıymetli madenler, adeta kontrolden çıkan bütçe açıklarının yatırımcıları daha da endişelendirmesi ile rekorlar kırdığını çok rahat bir şekilde görebiliyoruz.
Bir süredir Trump politikaları ile boğuşan ve konforlu ve kalabalık bir işlem olan önüne arkana bakmadan dolar sat eğilimin yavaşladığını hatta son yedi haftada doların sepet bazında değerini gösteren DXY'nin 97,50 seviyesinin altına gidemediğini, daha basit bir anlatımla ABD dolarının, İngiliz Sterlini, EUR ve Japon Yeni gibi başlıca para birimlerine karşı değer kazandığını göz ardı etmemiz gerekiyor. Bu eğilimin arkasında, kamu borcu risklerinde ABD’nin yanı sıra, Avrupa (özellikle Fransa’da), İngiltere’de ve Japonya’da da ciddi sorunların olduğunu görüyoruz. Bu gelişmeleri alt alta üst üste koyduğumuzda, acaba yükselen altın mı yoksa çöken itibarlı para birimleri mi diye kendi kendimize sormadan da edemiyoruz!
Biraz daha detaya girersek, küresel ekonomide artan enflasyon kaygıları, Fed’in bağımsızlığına dair tartışmalar ve jeopolitik riskler, uzun vadeli tahvillerin güvenilirliğinin sorgulanmasına neden olurken, merkez bankalarının son üç yılda rekor hızda altın alarak rezervlerini 36 bin tona çıkardığını da not etmemiz gerekiyor. Altının güncel fiyatı ile hesaplarsak, altın rezervlerinin değeri 4,5 trilyon dolar ile 3,5 trilyon dolarlık ABD tahvillerini geride bıraktı. Böylece altının küresel rezervlerdeki payı %27’ye yükselirken, tahvillerin payı %23’e geriledi. 1996’dan bu yana ilk kez altın, ABD tahvillerinden daha büyük bir rezerv kalemi oldu. Bu nedenle, kısa vadeli gürültüden uzak durarak büyük resme odaklanmak suretiyle kıymetli madenlerde portföy büyütmeye devam ediyoruz. Gümüş cephesinde ise, altın gümüş rasyosuna baz alırsak, gümüşte patlayıcı hareketin rasyonun 78 seviyesinin (bir ons altın ile kaç ons gümüş alınabileceği gösteren rasyo) altına gerilemesi ile başlayacağını düşünüyoruz (bakınzı grafik).
Asya borsaları haftanın son işlem gününde ABD borsalarında yaşanan yükselişi izleyerek değer kazandı. Fed’in 17 Eylül’deki toplantısında faiz indirimine gitmesine neredeyse kesin gözüyle bakılırken, hafta içi açıklanan zayıf işsizlik başvuruları ve özel sektör istihdamındaki yavaşlama, ABD tarım dışı istihdam verisi öncesinde bu beklentiyi daha da güçlendirdi. S&P 500 rekor seviyeye ulaşırken, Nasdaq da zirvesine yaklaşarak küresel risk iştahını destekledi. Nikkei, Tayvan ve Şangay borsa endeksleri %0,8 civarında yükseldi. Altın ons fiyatı 3,550 dolar, gümüşün ise 40,85 dolar seviyelerinde salınırken, brent cinsi ham petrolün varil fiyatı, OPEC+’ın hafta sonu yapacağı toplantı öncesinde üç gündür düşüşünü sürdürerek 67 doların altına indi. Piyasaların gözü, tarım dışı istihdam verisinin Fed’in faiz patikasını ne ölçüde etkileyeceğine çevrilmiş durumda olduğunu bir kez daha hatırlatalım. Reuters anketine göre tarım dışı istihdamın 75bin kişi artması, işsizlik oranının ise %4,3 seviyesine hafif de olsa yükselmesi bekleniyor. Son aylara ilişkin revizyonlara da dikkat etmek gerekiyor. Çok güçlü bir istihdam artışı olmadıkça, 17 Eylül tarihinde faiz indirimi beklentisinin değişmeyeceğini, ancak uzun vadeli faiz görünümünün hâlâ belirsiz olduğunun altını çizmekte büyük fayda görüyoruz.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.