Sağ cenahtaki muhtemel ‘çatlak’ ve birtakım senaryolar…

Yayın Tarihi: 17/12/24 07:30
okuma süresi: 8 dak.

Geçtiğimiz gün NTV’ye konuşan Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın aksine İngiliz Başbakan’ın KKTC’ye gelmemesinin iyi olduğunu söyledi.

Ertuğruloğlu “ Bu benim için şikayet konusu değil. İyi ki gelmedi diyorum” ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, İngiliz Başbakanın sadece Rumları ziyaret ederek, garantör ülke İngiltere’nin bu konumuna gölge düşürdüğünü de iddia etti.

Halbuki geçen hafta gerçekleşen ve bir İngiliz Başbakanın 1971’den bu yana ilk kez ada toprağında bulunduğu tarihi ziyaretinden önce bir açıklama yapan KKTC Cumhurbaşkanlığı bunun tam tersini söylemişti.

Mesela o açıklamada şunlar kaydedilmişti: “Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Özel Temsilcisi Güneş Onar aracılığıyla İngiliz makamları ile temasa geçerek, mantıklı ve pragmatik düşünce yapısıyla tanınan Başbakan ile Kıbrıs Türk tarafının bakış açısını da ilk ağızdan öğrenme fırsatı yakalayacağı umuduyla bir görüşme talebinde bulundu. Ziyaretin, BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs konusunda İngiltere'nin de temsil edileceği daha geniş kapsamlı gayrıresmi bir toplantıya ev sahipliği yapacağı bir zamanda gerçekleştiriliyor olmasına rağmen, garantör güçlerden biri olarak İngiltere'nin iki tarafa eşit muamele etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Kıbrıs'ta iki taraf vardır ve varılacak herhangi bir çözüm, taraflar arasında diyalog, işbirliği ve anlayış gerektirmektedir. Kıbrıs Türk halkının varlığını görmezden gelmek ve taraflardan sadece biriyle görüşmek, taraflar arasında güven inşa etme çabalarını ve farklı alanlarda anlamlı bir işbirliğinin önünü açma yollarını baltalayacaktır.”

Bu kadar farklı bir görüş nasıl olabilir?

Bir tarafta KKTC Dışişleri Bakanı, diğer tarafta KKTC Cumhurbaşkanlığı!

Ama ayrılıklar bu kadarla da bitmiyor!

Mesela 15 Ekim’de New York’ta yapılan üçlü yemek sonrası, Genel Sekreter Antonio Guterres’in ortaya koyduğu iki husustan birisi olan yeni kapı açma inisiyatifi, öyle ya da böyle sürdürülmektedir. Liderler henüz bir araya gelmese de Özel Temsilcilerin görüşmelerinde olumlu ve pozitif işlerin olduğu söyleniyor.

Geçen hafta yapılan BM resepsiyonundaki manzaralar da bunu doğruluyor. Yani olumlu bir adım gelebilir.

Peki bu gelebilecek olumlu adıma kim karşı çıkıyor dersiniz?

Tabii ki yine Tahsin Ertuğruloğlu!

Geçtiğimiz haftalarda konuyla ilgili konuşan Ertuğruloğlu, yeni kapı açılmasına karşı olduğunu, bunun ‘sınırı delik deşik edip, anlamsız’ kılacağını söyledi.

Onun perspektifinden baktığınız zaman hiç sıkıntı yok çünkü kafasında bir sınır var ve o sınır asla geçilebilecek bir şey değil!

Peki Ersin Tatar’ın perspektifinden bakınca ne oluyor? Ama yanlış anlaşılmasın, zira Tatar’ın da kafasında sınır olmadığını iddia edemem.

Ama becerip de İngiliz Başbakanla görüşmeyi başarabilseydi, bu onun görev süresinin en büyük başarısı olurdu. Öyle bir ziyaret gerçekleşseydi adaylık konusu inanılmaz kolaylardı. Ama olmadı.

Öte yandan kapılar konusu derseniz, eğer kendisi önümüzdeki Ekim ayına kadar herhangi bir kapıyı açmayı başaramazsa, Rauf Denktaş’ı ayrı tutarak söylüyorum, herhangi bir geçiş kapısı açamayan ilk KKTC Cumhurbaşkanı olacak. Derviş Eroğlu, Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı, ayrı ayrı sınır kapısı açmayı başardı. Ama Ersin Bey bunu henüz başarmış değil!

Laf dolanmadan söyleyecek olursam, Ersin Tatar’ın bir başarı hikayesine ihtiyacı var.

Fakat Tahsin Ertuğruloğlu’nun böylesi bir gailesi yok. Önümüzdeki seçimlerde cumhurbaşkanı adayı filan değil. Dahası, bu teklifin aslında ona gittiği ama onun “ben seçilemem” diyerek bunu reddettiği siyasi kulislerde konuşuluyor. Bu saatten sonra milletvekili olmak gibi bir kaygısı da olduğunu düşünmüyorum.

O zaman Tahsin Ertuğruloğlu neden şu an için sağda tek aday olarak duran Ersin Tatar’ın olası başarı hikayelerine destek olmak bir kenara, bilakis, karşı olduğunu söylüyor?

Sağ cenah ya da iki devletli çözüm cephesinde çatlak mı var diye sormak herhalde farzdır!

Eğer öyleyse akıllara birkaç tane senaryo geliyor. Bir tanesi Ersin Tatar’ın aday olmayacağı senaryosu. Fakat o zaman da akıllara o olmayacaksa kim olacak sorusu geliyor!

Bir diğer senaryoysa, Tahsin Bey’in yavaştan da olsa yumuşamaya başlayan iki devletli çözüm siyasetine tepki göstermekte olduğu olabilir.

Nihayetinde Annan Planı’nın o en ateşli günlerinde “çözüm olursa silahlanıp dağa çıkarım” diyen bir adamdan bahsediyoruz. Burada da olası bir çözüme illa ki karşı çıkacaktır.

Ama ben yukarıdaki senaryoya dönecek olursam, sahi, Ersin Tatar aday olmayacaksa, sağın, ya da UBP’nin adayı kim olacak?

Bu konuda Başbakan Ünal Üstel’in adı illa ki geçiyordu. Hatta UBP kurultayında alınan yüzde 66’lık oyu buna yoranlar da bolcaydı. Ancak 50 günlük meclis başkanlığı krizi sonrası bu iddialar “partisine bile hükmedemeyen birisi nasıl seçilir” konuşmalarına döndü. Bu konu tekrardan canlanır mı bilmiyorum ama şu an itibarıyla bu pek olası görünmüyor.

İyi de Ersin Bey, Tahsin Bey ve Ünal Bey aday değilse, o zaman aday kim sorusu bu makalenin akışındaki yerini koruyor.

Anketlerde çeşitli isimlerin adı geçti ama aralarında UBP’li bir isim yok.

Mesela en son CMIRS anketinde sağ cenahın olası aday isimleri Tatar, Erhan Arıklı, Serdar Denktaş, Gülşah Sanver Manavoğlu ve Erhan Arıklı olarak yer aldı. Ancak UBP’den hiçbir isim yoktu. Peki ama neden?

Aslına bakarsanız ortada elle tutulur hiçbir isim yok.

O zaman üçüncü bir senaryoya geçecek olursak, KKTC’nin bir sonraki Cumhurbaşkanı sağ değil, sol cenahtan olacak sonucuna varabiliriz. Her ne kadar yine aynı CMIRS anketine göre Tufan Erhürman’ın sadece 6 puan gerisine bulunan Ersin Tatar’ın bu oy oranı çok da ümitsiz olmasa da, onun Türkiye olmadan bir seçim kazanabileceğine ihtimal veren sanırım yoktur.

Bu durumda Türkiye işi ve de seçimi “oluruna bırakmış” olabilir. Öyle olursa da sol bir adayın seçimi kazanması çok mümkündür. 

Elbette, seçim için konuşmak için daha çok erkendir. Hele de Şubat veya Mart gibi toplanması beklenen çok taraflı gayrıresmi zirve varken konuşmak ne kadar doğrudur hiç bilinmez.

Anacak bilinen ve apaçık olan şey, Kıbrıs siyaseti konusunda bir takım çok kritik noktalarda KKTC Cumhurbaşkanlığıyla, KKTC Dışişleri Bakanlığının aynı fikirde ve aynı duruşta olmadığıdır.

Bu da bende bir makale yazacak kadar yorumu biriktirecek cinsten bir farklılıktır.

Hayırlısı diyelim.

Sanırım 2025 hem iç hem de dış siyasette oldukça fırtınalı gelişmelere gebedir…

 

 


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları