Kıbrıs sorununda TBMM tezkeresi!

Yayın Tarihi: 22/07/24 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Kıbrıs Sorununda TBMM Tezkeresi  !

 

                  Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 20 Temmuz’un 50.yıl dönümünün arifesinde TBMM Genel Kurulunun onayına Kıbrıs sorunuyla ilgili tezkereyi sundu…  TBMM Genel Kurulu tarafından kabul edilen tezkereye ilişkin çeşitli yorumlar ve sorular gündeme geldi…

                  Onaya sunulan tezkere metninin muhtevasına ilişkin uluslararası hukuk, jeopolitik, Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin çıkarları bağlamında çeşitli sorular ve çelişkili noktalar  benim de gözüme çarpmıştır…

            Bazı önemli noktaları gözden geçirmekte yarar var, ilgili metinde Türkiye’nin Garanti Antlaşmasından doğan hak ve yükümlülükleri çerçevesinde 1974’te müdahaleyi gerçekleştirdiği belirtiliyor. Bu noktada zaten herkes hem fikir, ilgili antlaşmanın içeriğinde bu müdahale hakkını görüyoruz. İlgili antlaşmanın maddelerine baktığımızda 1. Madde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün korunmasıyla ilgilidir. Aynı maddenin ikinci paragrafında  Kıbrıs Cumhuriyeti’nin herhangi bir siyasi veya ekonomik birliğe katılmamasının taahhüt edildiği ifade edilirken, başka bir devletle birleşmenin veya bölünmenin yasaklandığı net bir şekilde belirtilmektedir. Garanti Antlaşmasının 4. Maddesi ise garantör ülkelere ilgili antlaşmanın yarattığı durumun yeniden kurulması amacıyla müdahale hakkı vermektedir. Bu ilgili antlaşmanın mevcudiyeti Türkiye’nin 1974’teki müdahalesini uluslararası toplum nezdinde meşru kılmakla birlikte, Türkiye’nin tüm ada üzerinde hak ve yükümlülüklere sahip olmasını sağlamaktadır.

            Tezkerenin ilerleyen paragraflarında doğal kaynakların eşit paylaşımından bahsedilmekte ancak bu paragrafı takiben Kıbrıs’ta iki devletli çözümden ve Kıbrıs Türk Devletinin uluslararası alanda bağımsızlığına da vurgu yapılmaktadır. Bu ifadeden sonra ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki gözlemci üye statüsünden duyulan memnuniyetin altı çiziliyor.

            Öncelikle daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere hangi devlet isminin kullanılacağına karar verilmesi gerekir. Kıbrıs Türk Devleti mi? Yoksa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mi? Uluslararası alanda iki farklı ismin kullanılması bir soru işareti…

            Bunun dışında başka sorular da gündeme geliyor… Kıbrıs’ın etrafındaki doğal kaynakların eşit paylaşımından bahsedilirken, iki ayrı devlet teziyle adanın güney kısmındaki doğal zenginliklerden ve jeopolitik pozisyonumuzdan vaz geçmemiz söz konusu değil mi? Bu yaklaşımla evet, Kıbrıslı Türkler adanın güney kısmındaki kara sularında, münhasır ekonomik bölgesindeki haklarından feragat etmiş oluyorlar! Türkiye Cumhuriyeti de Garanti Antlaşmasının kendisine adanın tümü üzerindeki hak ve yükümlülüklerini sadece kuzeyle sınırlı tutmuş oluyor… (yapacağı yeni antlaşmalarla) 1960 yılında yürürlüğe giren Garanti Antlaşması da böylece rafa kaldırılmış oluyor! Öyle ki, bu antlaşmaya ilişkin gerek Türkiye’nin gerekse Kıbrıs Türk Toplumunun hassasiyeti bilinmekte (ilgili metinde de bu yer alıyor) …  Sonuç olarak Türkiye’nin Kıbrıs’ın güneyindeki jeopolitik anlamdaki pozisyonunu kaybetmesi söz konusu oluyor…

            Tezkereye ilişkin farklı kesimlerden farklı yorumlar geldi, ben de olabildiğince naçizane bir şekilde kafamdaki soruları ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya çalıştım… Siyasal yelpazede yer alan tüm tarafların konuşmaya, birbirini dinlemeye ve anlamaya ihtiyacı olduğunu düşünmekteyim, böylelikle gerek Kıbrıs Türk Toplumu gerekse Türkiye için en doğrusunu bulabiliriz…

            Herkese iyi bir hafta diliyorum…

Not: Uyuşmazlıkların çözümü tüm tarafların bir uzlaşı noktası bulmasıyla mümkündür. Tek taraflı yaklaşımlarla uluslararası bir uyuşmazlığın-sorunun çözülmesi mümkün değildir.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Muhittin Tolga ÖZSAĞLAM yazıları