Semerkant Zirvesi Bir Sürecin Sonucudur…

Yayın Tarihi: 22/04/25 07:30
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Semerkant Zirvesi Bir Sürecin Sonucudur…

Özbekistan’ın tarihi şehri Semerkant’ta gerçekleştirilen Avrupa Birliği-Orta Asya Cumhuriyetleri zirvesinde yayımlanan ortak deklarasyonun Kıbrıs ile ilgili olan kısmı son 2 haftadır kamuoyunda tartışılan konuların başında geliyor... ilgili zirvedeki ortak deklarasyonla birlikte Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinin bir kısmının adanın Güneyinde (Kıbrıs Cumhuriyeti) büyükelçilik açmaları da Kıbrıs Türk siyasetinde Türk Cumhuriyetlerinin tavırlarını tartışılır hale getirdi...

Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Güney Kıbrıs arasındaki ilişkilerin son yıllarda geliştiğine dair Kıbrıs Postası’nda 26 Ocak 2023 (https://www.kibrispostasi.com/c1-KIBRIS_POSTASI_GAZETESI/j251/a39923-guney-kibrisorta-asya-turk-cumhuriyetleri-iliskileri ) ve 27 Mayıs 2024(https://www.kibrispostasi.com/c1-KIBRIS_POSTASI_GAZETESI/j251/a41336-guney-kibristurk-devletleri-iliskileri )   tarihlerinde yayınladığım iki köşe yazısında irdelemiştim. Özellikle, son dönemde ticari ilişkilerin gelişmesi ve bu süreçte büyükelçi  Kypros Giorgalli’nin oynadığı önemli role değinmiştim...  

Hakikat Ötesi (Post-Truth) dış politika söylemleri içerisinde yazdığımız yazıları politika yapıcıları pek de dikkate aldı diyemem, bunun yerine hamasete devam edildi! Oysa ki, Avrupa Birliği üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti diplomatik anlamda asimetrik güç kullanarak Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerini geliştiriyordu, geçtiğimiz yıl yazdığım yazıda da belirttiğim üzere Kazakistan-Larnaka veya Baf direkt uçuşları için de adımlar atıldı !

Özbekistan’ın KKTC ile sorununun temeli 1990’lı yıllara dayanıyor, bunu tekrardan anımsatmakta yarar var ! Özbekistan’daki Erk Partisi’nin lideri Muhammed Salih 1993 yılında Özbekistan’da yargılanmaya devam ederken önce Azerbaycan’a daha sonra da Türkiye üzerinden KKTC’ye gelmişti. Salih’in KKTC’de bir süreliğine ikamet etmesi İslam Kerimov yönetiminin hem KKTC’ye hem de Türkiye’ye bakış açısının şekillenmesinde önemli etkenlerden birisi olmuştu. Bu noktadan sonra da Kerimov yönetimiyle G.Kıbrıs arasındaki ilişkilerin gelişmesine tanıklık edilmiştir. Kısacası, Türkiye-Özbekistan ilişkilerinin iyileştirilmesi yeni bir süreç !

Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde  devlet ve ulus-toplum anlayışını anlamak için öncelikle herkesin Serge Zenkovsky, Olivier Roy, Edward Allworth ve Lev Gumilev gibi yazarları okuması  gerekir diye düşünüyorum. İlgili cumhuriyetlerde Stalin’in milletler politikası çerçevesinde ulusların ve cumhuriyetlerin nasıl yaratıldığına ilişkin Olivier Roy’un ‘’Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi’’ isimli kitabı bir anlamda günümüze dair ışık tutacak nitelikte. İlgili cumhuriyetlerin kendi çıkarlarını ön planda tutuklarını ayrı ulusal hedeflere sahip olduklarını ve bu bağlamda da çok yönlü dış politikayı pragmatik bir düzlemde nasıl şekillendirdiklerini tarihse sürece baktığımızda daha rahat anlayabiliriz. Öyle ki, Orta Asya Cumhuriyetleri bir taraftan NATO’nun ‘’Barış için Ortaklık’’ programına  dahil olurlarken, diğer yandan Rusya’nın öncülüğünde Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü ve Çin’in de yer aldığı Şangay İşbirliği Örgütünde güvenlik konularında işbirliği yapmaktadırlar. Ekonomik alanda Avrasya Ekonomik Birliğinde yer alan ilgili ülkeler, aynı zamanda AB’nin INOGATE enerji projesine, kalkınma ve ortaklık projelerine de katılmaktadırlar.

Dönelim Semerkant zirvesindeki ortak sonuç bildirgesindeki 3. ve 4. Maddelere, 3. Maddede BM Şartı ve ilkeleri çerçevesinde tüm devletlerin bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüklerine saygı gösterileceğinin altı çiziliyor. Buna ek olarak uyuşmazlıkların çözümünün barışçıl yoldan çözülmesine vurgu yapılıyor.  4.Maddede ise BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan 541(1983)  ve 550 (1984) kararlara gönderme yapılarak özellikle egemenlik ve toprak bütünlüğüne vurgu yapılıyor. BM Güvenlik Konseyi’nin 541 sayılı kararın muhtevası kısaca şöyle:  Kıbrıs Türk makamlarının 15 Kasım 1983’te yayınladıkları bildirinin Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulmasına ilişkin Antlaşmaya ve Garanti Antlaşmasıyla uyumsuz olduğu belirtilirken, BM’ye tüm üye devletlere Kıbrıs Cumhuriyeti dışında başka bir Kıbrıs devletinin tanınmamasına ilişkin çağrı yapılmaktadır.  

550 sayılı kararın muhtevasında 541 sayılı kararda yer alan benzer ifadelerin yanı sıra Maraş’a (Varoşa) sakinleri dışında bir yerleşime ilişkin duruma dikkat çekilirken, Maraş’ın BM yönetimine bırakılması ifade edilmektedir. İlgili kararda ayrıca Türkiye Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türk liderliği arasındaki büyükelçi değişim de hukuk dışı ve geçersiz olarak nitelendiriliyor.

541 ve 550 sayılı kararlar Kıbrıs sorununa ilişkin BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan en önemli kararlardan iki tanesi diyebiliriz (186 sayılı kararı da unutmuyoruz). BM’nin işlevselliği her ne kadar tartışılır olsa da, BM Güvenlik Konseyi çalıştığında ve kararlar alabildiğinde ilgili kararlar uluslararası ilişkiler sistemi içerisinde etkili olabiliyor.

Dış politikada rasyonel ve olgular üzerinden hareket edilmediğinde ve ayrılıkçı politikalarda ısrar ettiğinizde geçmişte alınan kararların tekrardan uluslararası toplumun nezdinde gündem olmasına neden olabilirsiniz. Böylesi bir durumda da ilgili ülkelerle var olan ilişkilerinizi de riske atabilirsiniz. Orta Asya Türk Devletlerine kızmak yerine bu ülkelerin dış politika yönelimlerini ve bununla birlikte uluslararası ilişkiler sistemi içerisindeki olguları tekrardan gözden geçirmekte yarar olduğunu düşünmekteyim.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Muhittin Tolga ÖZSAĞLAM yazıları