Barışın sessiz tanıkları
Bugün, 20 Temmuz. Takvimlerin sıradan gösterdiği bu tarih, Kıbrıs’ta binlerce ailenin yüreğinde derin bir yankıdır. Tam 51 yıl önce, 1974’te bir sabah vakti, denizin mavisine gölgeler düştü. Uçaklar havalandı, gemiler sahile yanaştı. Ama her şeyin merkezinde bir tek sözcük vardı: barış.
Kıbrıslı Türkler için 20 Temmuz, hayatta kalma iradesinin, yok olmanın eşiğinden dönmenin adıdır. Her köyde susan telefonlar, baskınlar, kaybolan çocuklar, işkence görmüş bedenler... Ve bir sabah, silah sesleriyle değil, umutla uyanma arzusu. Türkiye, bu adaya yalnızca bir ordu değil, bir koruma kalkanı olarak geldi. Kimine göre operasyondu, kimine göre müdahale. Ama adı çoktan konmuştıu: Barış Harekâtı.
Ve evet, savaş adıyla barışı getirmek kadar acı bir ironi az bulunur bu dünyada. Ama o günler yaşandı. Bir halk, kendi varlığını korumak için tarih yazdı. Kıbrıslı Türk çocukları, ilk defa korkmadan sokakta oynadı. Anneler evlatlarını yoklama kaygısı olmadan okula gönderdi. Kalbini yitirmiş, ama ruhunu korumuş bir halk olarak çıktık o yıllardan.
Bugün Lefkoşa’nın ortasında hâlâ yükselen yeşil hat, geçmişin bir yankısı gibi. Ama ben orada dikenli tellerden çok, susmayı öğrenmiş çocuklar görüyorum. Çünkü onlar biliyorlar ki en büyük özgürlük, silahların susmasıyla değil, kalplerin barışa ikna olmasıyla gelir.
Artık başka şeylerden konuşmalıyız. Birlikte yaşamanın yollarından, anlamanın inceliğinden, gelecek kuşaklara bırakacağımız barış kültüründen. Biz büyükler ne kadar geçmişin yarasını taşısak da, çocuklarımız geleceğin umudunu taşımalı.
20 Temmuz sadece bir tarih değil. O, tarihin yazdığı bir yara ve aynı zamanda bir iyileşme çabasıdır. Hâlâ çözüm bekleyen sorularımız var, evet. Ama bu çözümleri ararken öfkeyle değil, vicdanla yürümeliyiz.
Bugün 2025. Aradan 51 yıl geçti. Kayıplarımızı dualarla anarken, kalanlara barış dileyelim. Herkesin toprağı kendine kutsaldır. Ama birbirimize baktığımızda gördüğümüz gözyaşı aynıysa, belki de o topraklarda artık birlikte filizlenmenin zamanıdır.
Barış, gökten inmedi. O bir çabanın, bir duruşun, bir vazgeçişin adıdır. Ve bu adada, barışa hâlâ ihtiyacımız var.
Unutmamalıyız ki; savaş, sessiz kalabilen barışın çığlığıdır.

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.