Umut en son ölür
Genel olarak ne olup bittiğine baktığınızda ülke gündeminin bir sarmala girdiğini ve adeta kısır döngüye kapılmış gibi tekrarlarla zaman geçirdiğimizi görürüz.
Kimsenin keyfi yok. Neden diye sorduğumuzda ise “havalardandır” diyor herkes.
Havalar hala güzel aslında neye kabahat bulup moralimiz bozuldu diyeceğiz. Bir haftaya çok negatif ve kötü şeyleri sığdırdık. Akıl alır gibi değil. Ölüm her an sizin ya da bir yakınınızın yanı başında kol geziyor olabilir. Bu bir haftada yaşananlar bana yine bunu hatırlattı.
İşte hayat böyle bir şey bir numarayla gerinizden tehlikeler gelebiliyor ve siz kıyısında hiç farkına varmadan var olmak ve olmamak arasında gidip gelirsiniz.
Sonra bilgisayar karşısına yazımı yazmak için oturduğumda karşılaştığım insanların hallerini, yüzlerini düşündüm.
Her hallerinden bunalımda oldukları okunuyor insanların.
Sonra kendi kendime ruhlarımız hasta oldu adeta dedim. Ben hangi yaşıtım ile konuşsam hepsinde bir gitme isteği var. Sanırım dünyayı ekranlarda gördüğümüz Amerikan filmlerinden ibaret sanıyoruz ama değil. Belki bazı gelişmiş ülkelerde yaşam daha adil ama sadece o kadar. Geçinmek, ayakta durmak ya da hayalleriniz yapmak belki bu ülke de olduğu kadar değil ama yine de zor.
Hani umut, maraz, gelecek kaygısı, çözüm, yeni hayaller; tüm bu kelimeleri düşündüğümüzde açıkçası benim aklıma referandum ve çözüm süreci geliyor.
Adetten oldu her yıl bir şekilde kutluyoruz. Bazen bu kutlamalar bana oldukça anlamsız geliyor ama anlamsız olduğundan değil. Bu daha fazla çok güzel anılarınızın olduğu ve ayrıldığınız sevgilinizle ilk tanıştığınız günü hatırlayıp kutlamaya benziyor. Size güzel ve anlamlı şeyler yaşattı, kazanımları da oldu ama şimdi yok.
Evet çok iyi bir örnek oldu sanırım. Referandum süreci Kıbrıslı Türklere ve aynı zamanda Rumlara da Kıbrıs’ta ortak bir gelecek kurma zorunluluğunu hatırlattı. Türkler çözümü çok ister de Rumlar istemez lafazanlığına girmemek lazım. Dahası referandum Kıbrıslı Türklere konuşma özgürlüğü kazandıran bir süreçti Kıbrıslı Türkler hiç bu kadar konuşmamıştı ki bitmek tükenmek bilmeyen bir iştahla konuştular, hep birlikte konuştuk.
Niye konuştuk biliyor musunuz? Yıllarca statüko dediğimiz yapılar tarafından susturulduğumuz için. O dönemler herkes kendini inanılmaz dünyalı hissetmişti, belki de öyle de olmuştuk. Dünya bizi fiilen tanımasa da ışığımızı görmüştü.
Referandum süreci mallarımızı on kat artırdı da yani zengin de olduk. Üç kuruş eden topraklarımız bir anda 300 bin sterlin oldu. Evler, arabalar derken toplumsal zenginliğimizi büyüttüğü gibi bizi toplum olarak görgüsüzleştirdi de bu süreç. Aldatmalar, çarpık ilişkiler, boşanma davalarında ki inanılmaz artış hep referandum sonrasına dayanır.
Yani bir toplumu ayağa kaldırıp yürütmenin ötesinde koşturttu referandum süreci ama biz toplum olarak idmanlı olmadığımız için koşa koşa düşüp kaldık.
Şimdi ise elde var hüzün diyesim geliyor Attila İlhan’ın şiiri gibi.
DÜNYADAKİ ALGIMIZ DEĞİŞTİ AMA DONDUK
2006 yılında geniş bir konferanslar dizisine katılmak için Amerika’ya gitmiştim. New York’tan Arkansas’a geçip Arkansas Üniversitesi’nde bir seminer verdiğimi hatırlıyorum.
Seminer öncesi konuşma fırsatı bulduğum öğrenciler Kıbrıs sorunu ve bizim yaşadığımız sıkıntılarla ilgili onlarca şey anlatmışlardı bana. Nereden bu kadar bilgi sahibi olduklarını sorduğumda ise yakından takip ediyoruz cevabını almıştım.
Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki referandumun en önemli etkisi Kıbrıslı Türklerin dünya tarafından doğru şekilde algılanmasını sağlamak olmuştur.
****************
Günün Sözü
"Parmak uçlarıma hapsettim seni, dokunduğum her yerde seni hissediyorum, canım yanıyor."
Cemal Süreya
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.