CHP liderinden tarihi özeleştiriler…
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, T24’ten Cansu Çamlıbel’e özel bir röportaj vererek, Kıbrıs meselesine dikkat çekmiş.
Oldukça çarpıcı ifadelerin bulunduğu röportajda Özel, “Kıbrıs’ta bir çözümü savunmanın, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğini savunmanın vatan hainliği gibi nitelendirilebileceği süreçlerin çoktan geride bırakılması gerekiyor. Türkiye, Yunanistan, Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs’ın hep birlikte Avrupa Birliği’nde yer alabilmesini oturup konuşmamız lazım. Bu konuda cesaret göstermemiz lazım. Bu, Türkiye’nin çıkarlarını terk etmek değil, bu asker çekmek ya da Türkiye’nin tezlerini terk etmek değil. Aksine kalıcı bir çözüm için inisiyatif almaktır” diye konuşmuş.
Ayrıca Özel röportajında bana göre şu tarihi özeleştiriyi de yapmış: “Kıbrıs meselesini CHP’nin konuşmaktan kaçtığı meselelerden biri olmaktan çıkarmak gerekiyor. Kıbrıs meselesinde Türkiye’nin sağıyla Kıbrıs’ın solunun, Türkiye’nin soluyla Kıbrıs’ın sağının aynı şeyleri savunduğu bir süreç yaşandı geçmişte. O süreçte Cumhuriyet Halk Partisi, Kıbrıs politikası üretmede yapısal zorluklar yaşadı. 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştiren Başbakan Ecevit, CHP’nin genel başkanıydı. Oradan gelen tarihsel bir bağ ve kendisinin Ruaf Denktaş ile ilişkileri vardı ki biz zaten hiçbirimiz rahmetli Denktaş’a hürmetimizi eksik etmedik, etmeyiz. Ama Kıbrıs’ta çözüm noktasında atılacak adımlar konusunu CHP olarak hep başkalarına bıraktı. Konuşmak, tartışmak, desteklemek yerine izleyen bir pozisyonda kaldı.”
Önce sondan başlayalım. Özel’in, CHP’nin Kıbrıs sorunundaki pasif izleme tutumunu eleştirmesini, bunu edilgen bir pozisyon olarak görmesini çok doğru buluyorum.
Çünkü yıllardır CHP’nin Kıbrıs sorunu konusundaki tutumu, bu işin 20 Temmuz 1974 günü bittiği yönündeydi.
O gün adaya gelen Türk ordusu, adayı karpuz gibi ikiye bölmüş ve taksimi gerçekleştirmişti. CHP de kazanılan bu zaferi kendi hanesine yazarak devam etmiş, milli dava hep oy getiren bir husus olarak kullanmaya çalışmıştır.
Haliyle ‘default’ olarak kalan ama Türkçesiyle söyleyecek olursak “fabrika ayarı” olarak görülen milli Kıbrıs davası, CHP tarafından yıllarca tepe tepe kullanılmış bir konu olarak kalmıştır.
En son adaya gelen bir önceki CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise “biz milliyetçiliğimizi adadaki Beşparmak dağlarına yazdık” diye böbürlenme noktasına kadar varmıştı.
İşte bu kafadaki CHP, son 20 yılda 2 kez çözümün kapısına gelen Kıbrıs sorunu müzakerelerini hep hükümet üzerinden iç siyaset malzemesi olarak okumaya devam etmiş ve bu çözüm çabalarını “Kıbrıs’ı satıyorlar” şeklinde okumuştur.
İşte Özel’in ifade ettiği ikinci kritik olgu da tam burasıdır: “Kıbrıs’ta bir çözümü savunmanın, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğini savunmanın vatan hainliği gibi nitelendirilebileceği süreçlerin çoktan geride bırakılması gerekiyor.”
Bunlar nereden bakarsanız bakınız tarihi sözlerdir. Tarihte ilk kez bir CHP yetkilisi, bu tarihi gerçekliği açıkça ortaya koymaktadır. Bu bakımdan kendisini tebrik ederim.
Çünkü AB yolundan sapmış, AB reformlarından uzaklaşmış bir Türkiye’nin kaybı sadece ekonomik olmaz. 200 yıllık batılılaşma hayalinden sapmak, otokratik bloklara yakınlaşmak, kuşku yok ki Türk demokrasisinin de yara almasına, halkının muhafazakarlaşmasına yol açmaktadır. Bu durum, CHP’nin de oy için bin bir kılığa girmesine yol açmakta, parti oradan oraya savrulup gitmektedir.
Tabii CHP’nin ezelden beri süregelen euro-septik tavrının da bu bocalamaya sebep olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz. Ecevit’in tarihe mal olmuş “onlar ortak biz Pazar olmayız” lafı bu partinin makus talihine dönüşmüştür.
Halbuki bunun yerine modern demokrasilere doğru bir yöneliş, kendini ilerici bir sol parti olarak niteleyen CHP için son derece yararlı olur.
Bu bağlamda Özel’in Türkiye-AB ilişkilerine ve bu ilişkilerin sağlıklı olması için Kıbrıs sorununun çözümüne yaptığı vurgu dikkatlerden kaçmamalıdır. Çünkü Özel de tüm dünya gibi biliyor ki, Kıbrıs sorunu Türkiye’nin üzerinde bir yüktür, ilişkilerini zehirlemektedir.
Bunun değişmesi gerekmektedir.
Yani kısa ve öz şekilde demem gerekirse, CHP, Kıbrıs sorununun 20 Temmuz 1974 günü bittiği yönündeki aklını değişmeli, bu üstten bakıştan kurtulmalı ve Kıbrıslı Türklerin sesine kulak vermelidir.
Bu siyasetten uzaklaşmak, kuşku yok ki CHP’nin sorunu izlemek yerine, tartışamaya, fikir sunmaya, inisiyatif almaya yöneltecektir.
Sadece o da değil, işin bir de Kıbrıs Türk siyaseti açısından faydası olacaktır.
O da yıllardır milli dava tabusuna saplanıp kalan Türkiye siyasetinin artık Kıbrıslı Türk siyasetinde ‘milli dava’ kapsamı dışında kalan kesimlerine de ulaşmasıdır.
Yıllardır aynı yalnızlığı yaşayan, kendini kayıp hisseden, hiçbir esamesi okunmayan Kıbrıs Türk halkının en az yarısı, CHP ve milli dava kapsamı dışında kalan bir duruşa sahiptir.
Elbette, milli dava kafası öyle kolay kolay değişebilecek bir şey değildir.
Ama bu milli dava ısrarının Türkiye’yi ve Türkiye halkını getirdiği durum da ortadadır.
CHP liderinin yaptığı bu çıkış, içinde bulunulan bu talihsiz durum açısından büyük öneme haizdir.
Umarım bu yöndeki açıklamalar ve tavır artarak sürer.
Yoksa eski kafalarla devam etmenin kimseye bir faydası yoktur.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.