CTP’nin daha zor kararları…

Yayın Tarihi: 10/09/24 07:00
okuma süresi: 8 dak.

1-2 ay önce yazdığım makalelerden birinde, CTP’nin yakın gelecekte vermesi gereken iki önemli karar olduğunu vurgulamış, bunları geniş bir şekilde irdelemiştim.

(https://www.kibrispostasi.com/c1-KIBRIS_POSTASI_GAZETESI/j227/a41407-CTPnin-verecegi-iki-karar)

Bunlardan bir tanesi yakın zamanda tamamlanacak Külliye inşaatı sonrası ne tavır takınılacağı; ikincisi de o makalenin yazıldığı günlerde açıklanan ardından da iptal edilen Recep Tayyip Erdoğan’ın ikinci kez KKTC meclisinde yapacağı konuşmanın yeniden boykot edilip edilmeyeceği mevzusuydu.

İkinciden başlayacak olursam, Erdoğan o konuşmayı yapmadı, karara da gerek kalmadı. Ancak bendeki kesin bilgi eğer o konuşma yapılsaydı, CTP bu kez orada olacağı şeklindeydi.  

İlk sorumun cevabını ise geçtiğimiz hafta Kıbrıs TV’de bir programa katılan CTP Mağusa milletvekili Teberrüken Uluçay’dan aldık: “CTP, Külliye’de yapılacak meclis oturumlarına katılacak.”

Külliye inşaatına karşı bir sürü karşı eylem yapıp, çeşitli yerlerde, çeşitli kimselere “asla gidip orada görev yapmam” dedikten sonra tıpış tıpış gidip oraya oturacak olan CTP’lilerin yerinde olmak istemezdim doğrusu.

Dolayısıyla bu öngörüsüzlüğün ve ‘sahte kahramanlığın’ bir bedeli olacak, ödeyen ödeyecek, ödemeyen çekip gidecek.

Bu arada CTP demagogları illa ki bir söylem bulup, ona sarılacaktır ama kimse bunları yemeyecek, bilinsin istedim.

Fakat benim bu makaleyi yazmamın sebebi bu iki olay değil, yaklaşan başka önemli kararlardır.

O makalede, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Tufan Erhürman sonrası CTP başkanlığının geleceği hakkında birtakım analizler yapmıştım.

Bilindiği üzere KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimi Ekim 2025’te yapılacak. Söz konusu seçim benim için KKTC seçimi değil, bir toplum liderliği seçimidir. Seçilecek olan kişi Kıbrıs sorununu müzakere edecek olan kişidir.

Önemi de bu yüzdendir. Ama dahası bu seçim Kıbrıslı Türklerin kader seçimi, hatta belki de son toplum liderliği seçimidir.

Seçimin en önemli favorisi ise CTP lideri Tufan Erhürman’dır.

Bunu müneccim olarak ben demiyorum, sokak ve anketler de diyor.

Diyor da KKTC normal bir yer değildir.

Tarihi de pervasız müdahalelerle doludur.

Bu müdahaleleri yapan da Türkiye’dir.

Dolayısıyla o makalemde de yazdığım gibi, eğer ki Türkiye bugünkü iki devletli çözüm modeline devam edecekse, Tufan Erhürman’ın seçim kazanması imkansızdır. Bir kere bunda anlaşalım.

Ha eğer Türkiye son dönemlerde gösterdiği yumuşama belirtilerine ve AB yakınlaşmasına devam edecekse o zaman seçimlere müdahale etmez, çözümü destekler, Erhürman da seçimi rahatlıkla alır.

Ama böyle olsa bile Tufan hocanın şu anki profilinde olmasının çok zor olacağını düşünüyorum.

Ne demek istiyorum?

Dediğim şu: Türkiye böylesi bir yumuşak geçiş sürecine girecekse CTP’den de birtakım tavizleri isteyebilir. Hatta bu tavizler halihazırda “Külliye’deki oturumlara katılacağız” açıklamasıyla başlamış bile olabilir.  Bunlara ek hocanın bağımsız aday çıkması (Erhürman kesinlikle buna karşı) gibi ve/veya federal çözüm söylemi yerine konfederasyon gibi duran ancak pratiğinde desentralize bir federal çözüm arzulayan hibrid duyulabilecek bir model üzerinde yoğunlaşmak gibi şeyler olabilir.

Yumuşak geçiş olmayacaksa şu son yazdıklarım zaten farazidir.

Peki o zaman ne olacak?

26 Haziran’da yazdığım o makalede bu sorunun cevabını şöyle vermiştim: CTP, iç siyasetteki en büyük kozunu -şu anki mevcut siyasi durum devam ederse-sonucu hemen hemen belli bir seçimle harcamak istemeyebilir…”

Geçen hafta yayınımda konuk ettiğim Tufan hocama bu bağlamda birtakım sorular sordum.

Bunlardan bir tanesi Cumhurbaşkanlığı adayı olup olmayacağı şeklindeki soruydu. Net cevap alamadım, hoca topu parti organlarına attı.

Kurultayla ilgili sorduğum soruya ise nispeten net bir cevap vererek, Mart ayını işaret etti, Kasım ayına kadar bir geçiş döneminden bahsetti.

Buna göre parti yasa gereği seçimlerden 6 ay önce bu işleri tamamlamak zorundaymış o yüzden de Mart konusunda partide genel bir kanı varmış.

Hocanın anlattıklarından anladığım, Mart kurultayı tek adaylı, son dönemlerde gördüğümüz üzerine ölü toprağı serpilmiş eski Sovyet tipi bir kurultay olacak.

Yani hoca tekrardan başkan seçilecek ve Kasım ayı geldiğinde de tüzük gereği görevinden ayrılacak.

Programımda tüzük değişikliği yapıp parti başkanlığı süresinin uzatılması noktasına kesinlikle karşı olduğunu da anlatan hocaya “Cumhurbaşkanlığını kaybedersen akademiye mi döneceksin?” diye sorduğumda ise “evet” cevabını aldım.

Bunları söz uçar, yazı kalır diye not ediyorum.

Ancak ben bunlara yine de inanmakta zorlanıyorum.

Yok ki hoca beni avutur ya da yalan söyler, bence parti bu konuda onun peşini bırakmayacaktır, o yüzden inanmakta zorlanıyorum.

Yine de benim inanıp, inanmamamı bir kenara koyacak olursak bence bazı ihtimaller şunlardır:

Birincisi Türkiye şu anki pozisyonunu değiştirir, yumuşak geçişe başlar, hoca aday olup seçimi her türlü kazanır, CTP yeni bir başkanla yola devam eder.

İkinci ihtimal, Türkiye şu anki pozisyonunu değiştirmez, hoca buna rağmen aday olur, seçimi kaybettirilir ardından da parti başkanlığı görev süresi dolduğu için akademiye geri döner, CTP yeni başkanla devam eder.  

Üçüncü ihtimal, CTP en büyük siyasi değerini sonu belli bir seçim için harcamak istemez, Cumhurbaşkanlığı için başka bir aday çıkarır, öte yandan duygusal bir takım gösteri ve başka aktivitelerle tüzük değişikliğine gidilir, hoca parti başkanlığı görevine devam eder.

Hadi bir de ütopik ihtimal yazayım: Türkiye duruşunu değiştirmez, hoca buna rağmen aday olur, bir mucize sonucu halk ona sahip çıkar, seçimi müdahaleye rağmen kazanır, ben de bu yazdıklarımı büyük bir kartona yazıp, canlı yayında yerim.

Çok mu umutsuz konuşuyorum? Yahu varsın öyle denilsin, nihayetinde ben Norveçli değilim, basit bir Orta Doğu çocuğuyum, birtakım gerçekleri yaşayarak öğrenmiş durumdayım diyelim.

Şaka bir kenara CTP’nin yeni başkanı kim olacak onu da pek bilemiyoruz. Ha o başkan nasıl seçilecek, nerede nasıl seçilecek, onu da pek çözmüş değiliz.

Benim duyduğum Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde adaylı-kavgalı bir kurultay istenmediği, bu yüzden de esas kurultayın Cumurbaşkanlığı seçimi sonrasına ertelendiği yönündedir.

Bir başka iddiaysa Mart kurultayı sonrasında Genel Sekreter koltuğunda oturacak kişinin partinin yeni genel başkanı olacağını söylemektedir. Bu doğruysa Tufan Erhürman sonrası da CTP’nin tek adaylı kurultay hastalığının devam edeceğini öngörebiliriz. Hastalık kelimesini bile isteye kullandım, gocunan gocunsun.

Neyse, çok uzatmayayım. CTP bazı zor kararları aldı, şimdi daha zor kararları alma zamanı geldi diyeyim.

Ben en iyisi “yaşayıp göreceğiz” diye bayat ve klişe bir ifadeyle makalemi sonlandırayım…


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.