Tek çatı, iki ev ve olası yeni parselasyon…

Yayın Tarihi: 24/12/24 07:00
okuma süresi: 8 dak.

DİSİ Milletvekili ve eski DİSİ Başkanı Averof Neofitu, Kıbrıs sorunuyla ilgili beklentisinin, “tek çatı altında iki ev” tarzında bir çözüm bulunmaya çalışılması olduğunu söylemiş.

Hafta sonu Politis gazetesinde “Kıbrıs Sorununda Fast Track Süreç…Gelmekte Olduğunu Gördüğü Çözüm Planının ‘Tek Çatı Altında İki Ev’ Olduğunu Söylüyor ve Destekliyor” başlığıyla yer bulan haberde, Neofitu’nun, Rum meclisinde 2025 bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmanın ne anlama geldiğine dair Politis radyosuna verdiği söyleşi aktarıldı.

Habere göre, Neofitu bahse konu konuşmasında Kıbrıs sorununda bundan sonra olacakları “Genişletilmiş konferans muhtemelen Şubat sonu veya Mart başı yapılacak. Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili çok kısa bir sürece mi gireceğimiz, yoksa kesin çıkmaz mı olacağı orada belirlenecek onu anlayacağız. Genişletilmiş görüşmede bütün taraflarda ortak istek olduğu saptanırsa, o zaman müzakereler bir fast track'ta, yani çok hızlı bir süreçle ilerleyecek” ifadeleriyle dile getirmiş.

Konuşmasında sonu gelmez müzakereler sürecinin artık son bulduğunu, açık uçlu müzakerelerin artık masada olmadığının yıllardır Güvenlik Konseyi kararlarında ve Genel Sekreter raporlarında ifade edildiğini hatırlatan Neofitu “Samimi konuşalım. Guterres çerçevesi de yok, Crans Montana’da görüşüldüğü gibi yönetim şekli ihtimali de yok” dedi.

Devamla Neofitu, “Bir arsa içerisinde birbirine temas eden iki farklı ev gibi, bir çatısı Avrupa Birliği’nde, bir çatısı da BM’de olacak şekilde, serbest dolaşımı ve hükümranlığının tamamında Avrupa müktesebatının uygulanacağı, tek uluslararası temsiliyeti olan iki varlığın geniş özerkliğine dair bir anlaşma olması denenebilir” vurgusu yaparak “60 yıldır ayrı yaşıyoruz ve ne zaman bir çözüm çabası olsa Türk istilasından endişelenmek yerine muhtemel çözümden kaygılanıyoruz. Fiili durum değişir mi diye kaygılanıyoruz ama işgalden kaygılanmıyor, fiili durumu bir çeşit istikrar ve güvenlik görüyoruz” ifadelerini kullanmış.

Son seçimlerde cumhurbaşkanlığına aday olan ancak partisi DİSİ’den destek gelmediği için seçimi ve parti başkanlığını kaybeden Neofitu’nun “tek çatı altında iki ayrı ev” tanımlaması akıllara “AB çatısı altında iki ayrı devlet” söylemini getirmektedir.

2015’lerden beri Kıbrıs sorunu çözüm külliyatına giren bu modelin geldiğimiz noktada bir kez daha gündeme gelmesi bence tesadüf değildir.

Son dönemde canlı yayınlarımda ve yazdığım makalelerde özetle “Kıbrıs sorunu dünyaca ünlü bir sorundur. Dolayısıyla bu sorunun çözümü de kendine has olabilir. Yani Tayvan modeli, Monaco modeli gibi şeyler yerine Kıbrıs modeli denilecek bir formül pek tabii gündeme gelebilir” minvalinde ifadeler kullanıyorum.

Gördüğüm kadarıyla Neofitu da aslında bu tür bir çözüme işaret ediyor. İşaret ederken tam da son dönemde yaşanan mülkiyet tutuklamaları sebebiyle bir kez daha Kıbrıs sorununun en komplike başlığı haline getirilen mülkiyet sorununa referans yaparak “Bir arsa içerisinde birbirine temas eden iki farklı ev gibi” bir tanımlama kullanıyor.

Elbette, Kıbrıs sorunu sadece mülkiyet sorunundan ibaret değildir. Ama mülkiyet başlığı, sadece mallarından edilen ve bir daha geri dönemeyen Kıbrıslı Türk ve Rumların bu acısı dışında, gündelik yaşam ve ekonominin çarklarının döndürülebilmesi açısından hayati bir mevzudur.

Nitekim yapılan tutuklamaların yanı sıra başı sürekli Kıbrıs sorunundaki mülkiyet sıkıntıları (ve diğer ihlaller) nedeniyle belaya giren Türkiye’nin baskısı sonucu geçirilen yeni yasayla birlikte konunun boyutu çok büyümüştür.

Çünkü mülkiyet meselesi siyasi çözüm masasından uzaklaşıldığı anda hemen mahkeme koridorlarına dönen bir çeşit bumerangdır. Geçmişte inşaat sektörünü çökerten Loizidu ve Orams gibi davalar hep müzakere masasından uzaklaşıldığı zamanda alınmış kararlardır.

Ama dediğim gibi, Kıbrıs sorunu sadece mülkiyet başlığından ibaret değildir.

İşte Neofitu da söz konusu ifadelerinde “bir çatısı Avrupa Birliği’nde, bir çatısı da BM’de olacak şekilde, serbest dolaşımı ve hükümranlığının tamamında Avrupa müktesebatının uygulanacağı, tek uluslararası temsiliyeti olan iki varlığın geniş özerkliğine dair bir anlaşma olması denenebilir” şeklinde konuşmuştur.

Bu sözler Kıbrıs sorununun tüm başlıklarını içine alacak cinsten ifadelerdir.

Çatı benzetmesi ve tek uluslararası kimlik vurgusuyla yönetim ve güç paylaşımı, BM vurgusuyla güvenlik ve garantilerin durumu, AB müktesebatının uygulanmasıyla aslında AB üyeliği ve serbest dolaşım referansıyla da Türk-Yunan dengesi vurgusu yapılmaktadır.

Pek tabii ki ‘tek uluslararası kimlik’ federal bir yönetimin olgusudur. Fakat aynı çatı altında iki ayrı ev, bir konfederal modele işarettir.

Yine Neofitu’nun “Crans Montana’da konuşulduğu gibi bir yönetim şekli yok. Guterres belgesi de yok” demesi oldukça dikkat çekicidir.

Crans’ta görüşülen şey iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayanan bir modeldir. Yani federasyon. Bu durumda Neofitu’nun en azından bilindik ya da kitapta yazdığı şekliyle bir federal görüşme olmayacağına dikkat çekmesi, “geniş özerklik” vurgusu ne anlama gelmektedir?

Bu vurgular kimi için “iki devletli çözüm”, kimisi için “desentralize ya da gevşek federasyon”, kimileri için de “konfederal çözüm” anlamına gelebilir.

Bu noktada yine dünkü Rum basınında, Alitiha’da çıkan bir habere göre Genel Sekreterin 2021’de bu yana “federal çözümü gündemine almadığı” yazmaktadır.

İtiraf etmem gerekirse, son 3 yıldır BM’nin raporlarında ‘federasyon’ kelimesini büyüteçle arayacak duruma geldiğimizi söylemek zorundayım.

Peki ne demek istiyorum?

Demek istediğim kısaca şu: Neofitu’nun ne olacaksa önümüzdeki genişletilmiş zirvede olacak tespitine tam olarak değilse bile katılıyorum. Bunun Orta Doğu ve Ukrayna’daki gelişmeler, yani Donald Trump’ın yemin edeceği 20 Ocak tarihinden sonra daha net bir cevap verebileceğim şerhini de düşüyorum.

“Tek çatı altında iki ev” ifadelerini de çarpıcı buluyorum ama dediğim gibi bu çözüm modeli yeni bir formül değil.

Bilakis, bu formülün ta 2015’lerde çıkan ilk haberlerine imza atan birisi olarak uzun süredir pişirildiğini, Crans Montana’daki çöküşten sonra sistematik bir şekilde devreye konduğunu ve bugünlere kadar gelindiğini düşünüyorum.

Desentralize federal çözümün en iyi yol olduğu gerçeği baki olmak üzere, 2025 yılında belki de Neofitu’nun dediği gibi “fast track” bir süreçle kendimizi yeni ve ‘hibrid’ bir çözüm planıyla baş başa bulabiliriz.

O kadim özdeyişin kendi uyarladığım modeliyle anlatacak olursam “Ne Ahmet’i, ne de Yanni’yi” çok sevindirecek bu model, bir çeşit ‘asgari arazi şartlarına uyumla’ yeni bir ‘parselasyonu’ öngörebilir.

Şimdilik tam olarak bilemiyoruz ama 2025 gerçekten de Kıbrıs’ın kader yılı olacak gibi duruyor…


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları