Münih’ten Lefkoşa’ya bir suikast hikayesi...

Yayın Tarihi: 19/08/24 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Münih’ten Lefkoşa’ya Bir Suikast Hikayesi...

 

 

                  İki hafta önce Kıbrıs Postası TV’de Gökhan Altıner’in programında bölgedeki son gelişmeleri değerlendirmiştik...  Nasıl bir ateş çemberinde yer aldığımızı konuştuk... Kıbrıs sadece toplumlararası çatışmalardan değil, Ortadoğu’daki gelişmelerden de derinden etkilenen bir ada...

                  Altıner ile programımıza devam ederken konu bir anda Münih filmine ve yansıttığı Münih Olimpiyatlarında yaşananlara ve sonrasında olanlara geldi...

                  Programda bu mevzuyu çok konuşamamıştık ancak İsrail gizli servisinin nokta atışlarına değinmiştik... Bunun da tarihsel olarak süreklilik gösterdiğini vurgulamıştık !

 

                  Dünyadaki bir çok başkent gibi Lefkoşa da diplomasi dinamizminin yanı sıra ajanların, istihbarat örgütlerinin tarih boyunca çok etkin olduğu bir coğrafya olmuştur...

 

                  1972 yılındaki Münih Olimpiyatlarında İsrail olimpiyat takımının 11 elemanı El-Fetih örgütünün içerisinde yer alan Kara Eylül hareketi tarafından rehin alındı... İsrail devleti ve Batı Almanya hükümetine taleplerini ileten örgüt üyeleri taleplerinin yerine gelmediğini görünce ve bir kıskaç içerisinde olduklarını anlayınca tüm rehineleri öldürdüler !

 

                  Bir tarafta Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve ona yardım eden Çakal Carlos, diğer tarafta İsrail istihbaratı Mossad... Elbette bunları Soğuk Savaş şartlarında yönlendiren ve lojistik destek sağlayan KGB ve CIA...

 

                  Dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir ve Savunma Bakanı Moşhe Dayan Münih Olimpiyatlarında yaşananların intikamını FKÖ’nün önde gelen mensuplarını öldürmek suretiyle alacaktılar ! Bu çerçevede de bir plan hazırlattılar ve bu  plan ‘’Tanrının Gazabı Harekatı’’ olarak tanımlandı...

                 

                  İlk olarak FKÖ’nün Roma temsilcisi Wael Zwaiter öldürüldü, ardından ikinci hedef olarak Fransa’daki temsilci Mahmoud Hamshari’ydi, Hamshari zehirlenerek bir süreç içerisinde öldürüldü...

  1. sıradaki hedef ise FKÖ’nün (El-Fetih’in) Kıbrıs’taki temsilcisi Hüsseyin Al-Başhir oldu...

                  Al-Başhir sadece El-Fetih ile ismi anılan birisi değil, aynı zamanda Sovyet İstihbaratı KGB ile de yakın ilişkiye sahip birisi olarak da biliniyordu... Başhir, Mossad tarafından Münih Olimpiyatlarındaki saldırının sorumluları arasında görülüyordu...

 

                  Al-Başhir Suriye pasaportuyla Kıbrıs’a gelmişti ve Palmyra Şirketinin başındaki kişi olarak kendini tanıtmıştı (Time Dergisi, Şubat 1973)... Başhir 24 Ocak 1973 gecesi Lefkoşa’da şehir merkezine yakın Olympia otelinde kalmaktaydı...

                  Mossad’ın suikast takımının başında Avner Kaufman vardı. Kaufman otele yerleşerek Başhir ile ilgili detayları öğrenmişti, Bir şekilde Başhir’in odasına giren Kaufman ve ekibi bombayı Başhir’in yatağının altına yerleştirmişti. Kaufman, Başhir ile balkonda kısa bir sohbet dahi yapmıştı...  (Historica Fandom, https://historica.fandom.com/wiki/Hussein_al-Bashir ). Ardından Kaufman’ın verdiği mesajla bomba uzaktan kumandayla patlatıldı.

                 

                  Yerleştirilen bombanın tahrip gücünün yüksek olması nedeniyle yan odada kalan Kaufman da yaralandı, aynı şekilde otelde kalan bir çift de bombadan etkilendi ve bombadan etkilenen kadın bir süre görme sıkıntısı yaşadı. (Historica Fandom)

                  27 Ocak 1973 tarihli Bozkurt gazetesinin haberinde olaya ilişkin şu ifadeler kullanılmıştır:

                  ‘’ EL FETIH'IN AÇIKLAMASI

                  Diğer yandan Filistin Gerillâ örgütü El Fetih, önceki akşam Lefkoşa'daki bir otelde meydana gelen patlamada ölen Suriyelinin teşkilâtın Kıbrıs temsilcisi olduğunu açıklamıştır, örgüt tarafından bu konuda yayınlanan

bildiriye göre, bombanın Israilli ajanlar tarafından yerleştirildiği öne sürülmüştür. Olay yerinde yapılan irdelemede Hüseyln-Bekir’in Suriye pasaportu taşıdığı. ancak-FilIstin göçmeni olduğuna dair* evrak bulundurduğu da tesbit edilmiştir’’

                 

                                      

Başhir’in öldürülmesi dünya basınında da yer almıştı. 26 Ocak 1973 tarihli New York Times gazetesinde ve Time Dergisi Şubat sayısında Başhir’in Lefkoşa’da öldürülmesine yer verilmişti.

                  Avner Kaufman operasyonlarını tamamladıktan sonra yaşamını New York’ta sürdürmek amacıyla Mossad’tan istifa etti ve İsrail’den ayrıldı… Ancak organize ettiği suikastlar-operasyonlar onun günlük yaşamını-psikolojisini derinden etkiledi ve hayal ettiği huzurlu bir yaşamı bulamadı….

                  Başhir’in Lefkoşa’da öldürülmesinden sonra da Filistinliler ve Arap dünyası için intikam zamanı gelmişti !

                  Önce 12 Mart 1973 tarihinde İsrailli Simha Gilzer Lefkoşa’da Ürdünlü bir genç tarafından öldürüldü, ardından 4 Nisan 1973 tarihinde İsrail Elçiliği bombalandı…

                  Benzer olaylar yıllarca sürüp gitti, bölgedeki gerilim-çatışma Kıbrıs’a da yanısımıştı ve yansımaya devam edecek…

 

                  Herkese iyi bir hafta diliyorum…


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Muhittin Tolga ÖZSAĞLAM yazıları