Tehlike çanları çalıyor
İklim olarak, kurak yıllar yaşıyoruz.,
Kıbrıs adasının coğrafi gerçeği de bu, her ne kadar zor olsa da kabul etmemiz gereken bir gerçek.
İklim anlamında yaşanan değişiklikler, adeta iklimlerin bir birine karışmış olması, bir günde dört mevsimi yaşamak, zamansız aşırıcı sıcaklıklar veya yağmurlar, gözden kaçırılmaması gereken, hazırlığı zorunlu ve gerekli kılan dünyanın çar bulmaya çalıştığı gelişmeler.
Adamız bundan ayrı olamaz ve bir su sorunumuz olduğu da gerçek.
Son bir yıllık dönemde 30 yılın en kurak kış ayı yaşanmış, yapılan araştırmalar ve verilere göre durum bu.
Tabi ki dünya aynı sorunu yaşıyor, oksijen ve su en önemli, en yaşamsal iki unsur.
Bir de enerji kaynakları, kavgalar, anlaşmazlıklar, hatta savaşlar.
Tüm canlıların var olmak için en başta ki temel ihtiyaçları.
Su konusunda, barajlar, göletler doluluk oranında çok düşük seviyede.
Tarım sulamalarında, hayvancılıkta, ciddi sorunlar yaşanıyor, yaşanmaya da devam edecek.
İçme ve kullanım suyu anlamında da zor günler kapıda.
En önemli sorun, bunlar yaşanırken, farkındalık var mı, önlem, çare, ileriye dönük planlar, hazırlanıyor mu?
Türkiye'den su gelmeden önce susuzluk, yer altı kaynaklarının tükenmesi, tuzlanması, suyun gelmesi ile önemli oranda bir rahatlamanın yaşanması.
Peki, bugüne gelene kadar üstümüze düşeni yaptık mı, neler yapıldı, mevcut kaynakların korunması, güçlendirilmesi, su akımında kayıp kaçağın önlenmesi, mevcut yer altı kaynaklarının korunması yanında güçlendirilmesi ve olası bir su problemi karşısında yedek bir kaynak olarak hazır tutulması.
Sanırım hiçbir şey yapılmadı dersem abartmış olmam.
Bunlar yanında su tüketiminde bilinç eksikliği de bir başka sorun.
Tasarruf şart, kamu, KİT'ler, yani belediyeler ve kişisel kullanım, haneler, tasarruf bilinci yaygınlaştırılmalı.
Nüfus hızla artıyor, buna bağlı olarak yapılaşma, plansız, alt yapısız yerleşim yerleri, su başta olmak üzere tüm kamusal ihtiyaçlar artık yetmiyor.
Bazı bölgelere dönüşümlü su verilmesine başlandı bile.
Gönyeli, Alayköy bölgesinde 2040 yılında ulaşılması gereken su tüketim tahminine 2025 yılında ulaşıldı.
Durumun ciddiyetini sanırım bu anlatıyor.
Türkiye’den gelen su 15 Haziran’dan itibaren zamlı, 9.80 TL’den satılan suyun fiyat 18.28 TL’ye yükseltildi.
Dün Kıbrıs Postasında önemli bir haber vardı.
Sevgili Vatan Mehmet’in özel haberi.
Bu özel haberden bir bölüm paylaşıyorum;
“Güney Kıbrıs’ta su kıtlığı otomobil yıkamanın dahi yasaklanmasına neden olurken, Kuzey Kıbrıs'ta kamuoyuna pek yansımayan bir veri gündeme geldi.
Türkiye’den gelen su projeksiyonuna göre şu an 2045 yılındayız.
Güney Kıbrıs’ta yaşanan su krizi, barajların yüzde 10 seviyelerine kadar düşmesiyle birlikte gündemin baş sıralarına yerleşmiş durumda. Kıbrıs’ın güneyinde araba yıkamak dahi yasaklanırken, patates gibi bazı tarım üreticilerine su kullanmamaları için tazminat ödeniyor.
Tarım hedefleri su yetersizliği nedeniyle revize ediliyor. Ancak Kuzey Kıbrıs’ta pek konuşulmayan bir gerçek sessizce ortaya çıktı.
Türkiye’den gelen suya ek yerel kaynaklarımız, projeksiyona göre şu anda 2045 yılında.”
Acı gerçek bu, bu gerçek daha belirgin şekilde gündeme gelmeli.
Her evde, hepimiz elektrik konusunda, fatura korkusuyla, tasarruflu kullanmaya özen gösteriyoruz.
Su konusunda ise hem fatura, hem de susuz kalma korkusuyla, aynı hassasiyet ve tasarrufu göstermek zorundayız.
Alarm zilleri çalıyor, susuzluk kapıda.

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.