Atina notları…Anarşik bir şehir…

Yayın Tarihi: 09/11/22 14:40
okuma süresi: 4 dak.

Size bu satırları Atina’dan yazıyorum.

Hatta kaldığım otelin terasındaki muhteşem Partenon görüntüsü bana eşlik ediyor.

2006 yılında Gazeteci Paul Radu tarafından kurulan ve merkezi Amsterdam’da bulunan Organize Crime and Corruption Reporting Project (OCCRP) (Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi)’nin davetlisi olarak buradayız.

Malta, Yunanistan, Hollanda ve Kıbrıs’tan gazetecilerin katılımıyla düzenlenen bu seminer kuşku yok ki teknolojiyle beraber şekil değiştiren organize suç ve yolsuzlukla ilgili gazetecilere yeni öneriler sunuyor.

Benimse Atina’ya bu ikinci gelişim.

İlk gelişim 2014 yılında olmuştu. Yani Yunanistan’ın büyük kriz ve eylemlerle sarsıldığı zamanlarda.

Geliş sebebimiz gelince, aslına bakarsanız son derece ilginç bir olaydı.

Sebep zamanın Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun müzakerecisi Kudret Özersay’ın Yunanistan Dışişleri Bakanlığı müsteşarı yardımcısıyla yapacağı görüşmeydi.

O güne kadar görülmemiş bir temasa tanıklık etmiştik.

Yani ilk kez Yunanlılarla, Kıbrıslı Türkler arasında konferanslar hariç direkt temas oluyordu. Sonucunda ne oldu derseniz hiçbir şey derim. Bana ise kardeşim Rasıh Reşat ile burada başlayan dostluğum kaldı.

Bunların yanında 2014 Atina’sı ile şimdinin Atina’sı arasında önemli miktarda farklılık olduğunu söylemek mümkün.

Mesela o günlerde Atina sokakları ekonomik kriz nedeniyle mahvolmuş ve evsiz kalmış insanlarla doluydu. Hemen her dükkanın önünde yorgan döşek yatan evsizler vardı. Yine hemen her köşe başında dilenciler, sokak çalgıcıları, sanatsal gösteri yapıp, günü kurtarmaya çalışanlar bolcaydı.

Şehrin üzerine çöken o günkü kasvetli havasını bugün görmek pek mümkün değil ama yine de Anarşistlerin başkentinin öyle durgun bir hayatı yok. Kaos buraların göbek adı gibi.

Mesela bugün şehir genelinde grev var. Konuştuğum dostlar özellikle hükümetin eylemlere karşı takındığı sert tavrını eleştiriyorlar. Polisin hemen her eylemde biber gazı ve cop kullandıklarını da sözlerine ekliyorlar.

Bütün olumsuzluklara rağmen Yunanlılar eğlenceye pek düşkün bir toplum. Geç başlayan gün, geç bitiyor. Tavernalar sabaha kadar dolup taşıyor. Eh, Diyonisos’un torunlarının tipik Alman gibi olmasını kimse bekleyemezdi zaten.  

2014’te de böyleydi ve kuşku yok ki dünya yıkılsa da illa ki ince bir buziki eşliğinde eğlenen insanları görmek mümkün olacak.

Bunun dışında tüm şehir inanılmaz bir tarihi eser diyebiliriz. Komple.

Her yerden tarih fışkırıyor ve medeniyet dediğimiz şeyin doğum yeri olma özelliğini fazlasıyla hak ediyor.

Şehir merkezindeki Akropolis kısmında hemen her yerde bir kazı, bir çalışma var diyebiliriz. Ama aynı özenin şehrin beledi hizmetlerinde hissediliyor dersem yalan söylemiş olur.

Çoğu ara sokak karanlık ve yolların kalitesi bizimkini aratmayacak cinsten.

Bir diğer dikkat çekici şey ise grafitiler.

Tüm şehir büyük bir grafiti laboratuvarı gibi. Şehrin Anarşist ruhu duvarlarından yansıyor. Bir nevi eski ile yeninin uzlaşısı gibi…

Ya da düzene karşı bir isyan gibi. Doğrusunu söylemek gerekirse Atina tam da benim ruhuma uygun bir yer…


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.