Ortak kaygı "benden sonra ne olacak?"

Yayın Tarihi: 06/12/23 07:00
okuma süresi: 4 dak.

Yine üzücü, kederli, acının paylaşıldığı günler yaşanıyor.

Böyle zamanlarda, "paylaşılacak bir şey yok acıdan başka".

"Ateş düştüğü yeri yakar" deyimi, gerçek olsa da, ülke ve toplum olarak üzüntülüyüz, yastayız.

Zamansız, gencecik ve beklenmeyen ölümler, kayıplar, gerçekten çok zor.

Gözü, aklı geride kalmak, geride yarım kalmış hikayeler bırakmak ise en zorudur.

Ağır hasta bir anneden dinlemiştim;

"Öleceğime üzülmüyorum, engelli oğluma kim bakacak, ona benden başkası bakamaz. Tek derdim bu" demişti.

İçim burkulmuş, acımış, kalbimin sıkıştığını, nefes almakta zorlandığımı hatırlıyorum.

3 Aralık, Birleşmiş Milletler tarafından "Dünya Engelliler Günü" olarak kabul ediliyor.

Sloganlar, sosyal medya paylaşımları, görseller, kabuller, sözler, söylemler arasında geldi, geçti.

Engellilerin, yaşamlarını normalleştirme ve sürdürme kavgası devam ediyor.

Sıkıntılar sürüyor, yüzeysel, günlük çözümler ısrarla tercih ediliyor.

Bakış açısı çok önemli, anlama, empati yapma, hissetme.

Kimse onların neler yaşandığını, neler beklediğini anlamıyor.

Hele engelli aileleri, tek başlarına, kendi imkanları ile sorunları çözmeye çalışıyorlar.

Yapılabilecekler, bir yere kadar, gerisi sabır ve zamana bırakma.

Kimse ne derse desin anlayamaz, bu sebeple bakış açısı çok önemli.

Devlete düşen, kurumların, belediyelerin, özel kurum, kuruluş, şirketlerin, yapması gereken görevler var.

Elbette zorla değil, toplumsal birliktelik adına bir görev bilerek.

Ülke vatandaşı herkesin, kimseden bir farkı, eksikliği veya fazlası olmadan, aynı yaşam şartlarına, aynı kamusal ve özel hizmetlere ulaşması gerek.

Bunlar lütuf değildir, bunlar devlet olmanın, devlet yönetmenin, topluluk değil, toplum olmanın temelleridir.

Ve toplumsal bilinç, hala daha tartışma noktasındayız.

Hala daha engelliler için ayrılmış park yerlerini korumaktan, saygı duymaktan aciz insanlar görüyoruz.

Kamusal binalar başta olmak üzere, hizmet binalarının genelinde, engelli girişi, asansör, kolaylık sağlayacak bir uygulama yok, çok nadir, genelleşmemiş.

Toplu taşıma yok, sürekli birilerine bağımlı olmak aşılamıyor.

Sağlık ve eğitim haklarında öncelik tanınmıyor.

Tam bir eziyete dönüştürülmüş, sağlık, kurul, muayene sıkıntıları yaşanıyor.

Ziyan olan çocuklar, gençler, insanlar var.

Okumaya, çalışmaya aç, çalışkan, çaba gösteren, kendini geliştiren, kendi ayakları üzerine, engeline rağmen, başkalarıyla yarışan gençler.

Ve aileler ve ortak kaygıları.

Akılları zorlayan, "benden sonra ne olacak" soru ve endişesi.

Konuşamayan, yürüyemeyen, görmeyen, duymayan, ihtiyaçlarını anlatamayan, insanlar.

Ne verilirse alıyor, yemek verilirse yiyor, su verilirse içiyor, savunmasız. 

Çocuğunu, evladını, gözü arkada kalmadan, güvenerek, hayatı boyunca iyi bakılacağına inanarak, emanet edeceği, devlet kucağı, bakım, rehabilitasyon merkezleri.

Her bölgede özel yaşam evleri, bu işe katkı koyabilecek, gerçekten insan ve vicdanlı olan çalışanlarla donatılmış güvenli bir sistem.

Oyun oynayacak, paylaşmayı öğrenecek, kaynaşacak, öz güven kazanacak, eğitim alabilecek bir eğitim sistemi.

İnsana öncelik verecek, insan odaklı bir yaklaşımı sahiplenecek, sosyal bir hayat.

Tabi ki istihdam olanaklarının yaratılması önemlidir.

Ancak çalışabilecek kaç engelli var ki?

Önemli olan onları topluma kazandırmak, uyumlaşmasını sağlamak, sokağa, hayata karıştırmak.

Bilinç, bakış açısı, anlamaya çalışma, saygı çok önemli.

Belki klasik olacak ama, herkes bir engelli adayıdır.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları