Bu kadar basit olmamalı

Yayın Tarihi: 23/05/25 07:30
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Yazının konusu ile birebir bağlantılı olmayabilir, ama bir örnekle başlamak istiyorum.

Bu örnek, saygıya dair, eskiden, bir komşu, akraba, tanıdık vefat ettiğinde, kırklanana kadar, radyo, TV açmak, herhangi bir eğlence aktivitesinde bulunmak ayıp sayılırdı.

Bunun ana sebebi, empati ve saygıydı.

Acıya, hüzne ve tutulan yasa saygı vardı.

Acıyı, kederi, mutsuzluğu paylaşma, bu şekilde ifade edilirdi.

Hem aile, hem de toplumsal bağlar bu ve benzeri kendisi küçük, etkisi büyük paylaşımlarla güçlendi.

Bugün bambaşka, acı da, hüzün de, yas tutmakta, sadece en yakınlara mahsus.

Diğer bir bakış açısıyla, saygı, empati, anlayış yok.

Tahammül vardı, üstelik hayatın her alanında, hoş görü, birbirini dinleme, anlama, kırmama, gücendirmeme.

Böyle bir çabası vardı insanların, bunun temeli de elbette yine saygıya dayanıyor.

Ve bugün ciddi bir sorun yaşıyoruz, saygının, tahammülün, hoşgörünün yerini yeni bir anlayış aldı.

Linç kültürü, özellikle sosyal medyanın getirdiği kolaylıkla birlikte sıkça karşımıza çıkıyor, üstelik kanıksanmış, normalleştirilmiş bir şekilde.

İnsanlar, tanımadıkları, hiç karşılamadıkları, konuşmadıkları, dinlemedikleri başka insanlara karşı ve de kamuoyu önünde ağır bir şekilde eleştiriler yapıyor, itibarsızlaştırıyor.

Konu çok da önemli değil, bir haberin başlığı, ya da bir insanın düşüncesine yakın olmamak yeterli.

Gittikçe, yargılama, cezalandırma, olayın iç yüzünü öğrenmeden hedef gösterme.

Çok büyük bir tehlike bu, toplumsal dinamit.

Söylediğim gibi özellikle sosyal medya ortamında herkes kendine göre bir adalet yaratıyor, yargılıyor, cezalandırıyor.

İpin ucu kaçtığı zamanda bu olay yargısız infaza dönüşüyor.

Siyasetçiler, gazeteciler, köşe yazarları, fikir ve eylem üreten kesimler, bundan daha fazla nasibini alıyor.

Bir insanın, inanç, cinsel veya siyasi tercihleri, fikir ve düşünceleri, bir anda ırkçı, kişisel linç, itibarsızlaştırma şekilleriyle tepkiler görüyor.

Oysa konu basit, herkes kendi yaşam, fikir ve tercihlerinden sorumludur.

Kimse kimsenin istediği gibi yaşamamalı, ancak kendi yaşam tercihlerini de başkasına empoze etmemeli, normalleştirip, özendirmemeli.

Anlık tepkiler ve öfke patlamaları özellikle sosyal medyada çok yaygın.

Konu kişisellikten topluluğa dönünce, toplumsal yaşam, paylaşımdan, kutuplaşma ve ayrışmaya girer.

Kişisel meselelerde, topluma küskünlük, yalnızlaşma, depresyon, öfke patlaması, psikolojik sorunlar artar.

Bu bireysellikle kalmaz, topluma yansır, toplum adeta patlamaya hazır bir bomba misali, bir kıvılcım bekler.

Çok tehlikeli, sancılı ve kontrolden çıkan bir ruh haliyle yaşıyoruz.

Kendini ifade etme, fikrini söyleme korkusu, kendine güvensizlik, acaba tepki görür müyüm düşüncesi ile sağlıksız bir sosyal yaşam tedirginliği.

Fikirle, fikirler yarışmalı, bu, ifade özgürlüğü ve toplumsal hoşgörüyü tehdit etmemeli, saygıyı, tahammülü ortadan kaldırmamalı.

Bir kere sosyal medyada daha bilinçli, sorumlu olunmalı ve anlık tepkilerden kaçınılmalı.

Linç kültürüyle mücadelede herkes beraber hareket etmeli.

Bir köşe yazısı, siyasi bir açıklama veya fikir beyanı, illaki herkes tarafından beğenilecek diye bir şey yok.

Herkes aynı şeyi düşünmeyeceği gibi, kimse, polis, hâkim, savcı, yargıç ve mahkeme değil.

Bazı şeyler bu kadar basit olmamalı.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları