Hukuki altyapı vardır

Yayın Tarihi: 28/05/25 07:30
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Gündemden düşmemeli, düşürülmemeli.

Bugün yaşananların, bir gün geleceği belliydi.

Önemli olan bunlara hazırlıklı olmaktı, ancak her konuda olduğu gibi Kıbrıs sorununda da özellikle mülkiyet meselesinde, Kıbrıslı Türkler yine zorda.

Kendi siyasal haklarımızı, Kıbrıs’ın güneyinde bıraktığımız taşınmazları, mesela Maraş ile ilgili iddia edilen vakıflar konusunu, hiçbir zaman gündeme etkili bir şekilde getirmedik.

Bu, günlük yaşamanın, siyasi olarak yerel mücadelenin, iktidar tatminliğinin, her konuyu Türkiye’ye havale etmenin sonuçları.

Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, Rum yönetimi doğru zamanda doğru adım ve politikalar ile istediğini elde etmeye devam ediyor.

Dünya açısından, Kıbrıs adasının tek mağduru, tek yönetimi, güçlü aktörlerin ortağı, Kıbrıslı Türkler ise arada kalmış, sıkışmış, çare arayan, mağduriyeti, beklentileri konuşulmayan taraf.

Peki, yapacak hiçbir şey yok mu? Elbette var.

Bir önceki yazımda da belirttim, siyasi olarak tepki veriliyor, ancak hukuken güçlü argümanlar olmasına rağmen, Türk tarafı, bizler bunu kullanmıyoruz.

Bir kez daha altını çizelim, konuşmak, söylemek, söylenmek, küsmek, artık somut adımlar atmak zamanı, daha fazla geç kalınmadan.

Kıbrıs sorunu, sadece 1974 öncesi Rumlara ait olan haklardan ibaret değil.

Konuşulan tek konu bu.

Öfke ve başka sorunlar yaratacak karşılık verme adımları ile hem siyasi, hem ekonomik olarak daha da zora girilebilir.

Her adım iyi hesaplanmalı ve hukuken güçlü olduğumuz taraflarla bir yol haritası belirlenip, bir an önce yola çıkılmalı.

Yazının girişinde söyledim, bu noktaların geleceği bekleniyordu, gelinen yer bir ivme olabilir, krizden, kazanım çıkarılabilir.

Yineleyelim, önce hukuken güçlü taraflar bulunup, sağlam bir hukuki altyapı ile politika geliştirilebilir.

Şuan için böyle bir görüntü var mı, göründüğü kadarı ile maalesef yok.

Avukat Orhan Arsal, bu konularla ilgili sohbetimizde, Türk tarafının elini güçlendiren bir dizi uluslararası gelişmeyi kısaca şöyle özetledi;

“Bu tür davalara dünyanın bakış açısı, çok da çözüm odaklı değil. Ama genel kabul, tanınmayan bir devletin dahi yasa ve kanunları geçerli kabul edilir. Dolayısı ile koçan verdik, vermedik, artık geride kaldı, bu tartışmanın bir faydası yok.

1971 Namibya görüşü, Kıbrıs sorununu doğrudan etkilememekle beraber, Kıbrıs sorununa ilişkin tartışmalarda da, bizim elimizi güçlendiren referans noktası olarak kullanılmalıdır. Bu görüş incelenmeli ve referans alınmalıdır.

Kıbrıs’ın kuzeyinde, hayatı durduramazsınız, durması da mümkün değildir. Bunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de kabul ediyor.

Ve Demopoulos kararında mahkeme diyor ki, mal sahipliği ile mal tasarrufu arasında çok ciddi bir fark vardır. İlgili taşınmazlarla, mal sahipliği olanlar olduğu gibi kullananlar arasında da bağ vardır. Bu da Kıbrıslı Türklerin önemli bir başarısı ve kazanımıdır.”

Elbette tüm yollar, Taşınmaz mal Komisyonuna çıkıyor.

Etkin bir çalışma, iade, takas, tazminat seçenekleri ile bir yandan mülk mağduriyetini ortadan kaldırırken, bir taraftan da İlgili taşınmazların Türkleştirilmesi.

Pek tabi konu ekonomik kaynak, hükümet önemli bir çözüm yolu ile kaynak yarattı.

Yeterli mi, tabi ki değil, ancak gelinen noktada şartlar yeni çözüm yollarını zorluyor.

Buna hazır mıyız, işte sorunun bir tarafı da bu.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları