Babama mektup

Yayın Tarihi: 30/05/25 07:40
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

30 Mayıs, yine bir yıl dönümü.

Ailece hayatımıza yön veren, olumsuz etkileyen, beklenmedik, hala alışamadığımız, canım babam, Sami Şahmaran, bizden gideli 31 yıl olmuş.

Bu köşeyi takip eden okuyucularım bilecektir, her 30 Mayıs günü, bu köşede, babama mektup yazarım.

Konuşurum, olup, biteni anlatırım, dertleşirim.

Geçmişe dönük bir kıyas, hatırlama, hatırlatma yaparım.

Bu yıl anlatacak çok şey var.

Canım babam;

Yetmiyor, yetmiyoruz, memlekette, her şey altüst olmuş.

Senin zamanından bu yana konuşulan çalıştığın yer, DR. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi başta olmak üzere, sağlık artık her anlamda cevap veremiyor.

Nüfus çok, kimse bilmiyor, sağlıkçılar, yorgun, mutsuz.

Okullar, yollar, binalar, çare olamıyor, cevap vermiyor.

Biliyor musun, Alayköy de yaşadığımız ev sebebiyle, Kıbrıs'ın güneyinde suçlu olma, tutuklanma, yargılanma ihtimalimiz var.

Evet, bu noktaya geldik, bin bir umutla, dağları aşarak, can korkusuyla, günlerce yol teperek evinizi barkınızı, çocukluk ve gençliğinizi bırakarak, gelip yerleştiğiniz, umudunuz, yuvanız, o evde, şimdi suçlu duruma düşme tehlikesi ile yaşıyoruz.

Sahi, neden yaşadınız tüm bunları?

Bu yaşadıklarınızın, film olmadığını, ülkeye, tarihe bağlılığınızı, hala bugün ispat etmeye, anlatmaya çalışan nesilleriz.

Kıbrıs, hala sorununu aşamadı.

Sizin nesil acısını çekti, bizim nesil bir kısmını yaşadı, şimdiki nesil ve gelecek nesiller için bedel daha ağır olacak, görünen bu.

Canım babam;

Bedel ödemeyi göze alan, radikal, cesur, yapacak çok iş, gidecek çok yol var, söylemleri artık yerini, her şey yolunda anlayışına bıraktı.

Kimse, kimsenin derdini sahiplenmiyor, bir yalnızlık, herkes kendi çaresini bulmanın derdinde.

Toplumdan, topluluk olmaya gelmek, kültürünün, yaşam biçimin, dilinin, maneviyatını yaşamanın derdini çekmek.

Biz yine, beraberiz, biriz, aile olmanın gerektirdiği şekilde hayata devam ediyoruz.

Annem bazı sağlık sorunları dışında iyi, bize her aman olduğu gibi yine çok düşkün, çocuklarına, torunlarına.

Her yönden, her anlamda gelen yalnız bırakılmaya, daha güçlü şekilde direniyor.

O bizim, biz onun, en büyük gücü olmaya devam ediyoruz.

Ben yaklaşık iki ay önce bir sağlık sorunu yaşadım.

Kalp krizi geçirdim, erken davranma ve müdahale ile bir takım işlemden sonra, bu badireyi olabilecek en iyi şekilde atlattım.

Şimdi daha sakin, daha düşük tempo ile korunarak, mümkün olduğunca rutin bir hayat yaşamaya çalışıyorum.

Nilçin, ağırlıklı olarak annemin yanında, sağlıktan günlük her türlü ihtiyacının karşılanmasında yardım ediyor.

Burçin, benimle benzer sağlık sorunlarını yaşadıktan sonra, bana benzer bir yaşam düzeni kurdu.

Neslihan, Cansu, iş, ev, çocuk derdi ile koşuşturmaya, devam ediyor.

Adını taşıyan, iki torunun, Samiler, büyüyorlar.

Oğlum, adını yaşayan, Sami, Atatürk Öğretmen Akademisi ikinci sınıfını birkaç hafta sonra bitirecek.

Yıllarca çalıştı, uğraştı, öğretmen olmayı çok istedi ve o yönde ilerliyor, başarılı bir öğrenci olarak üçüncü sınıf olmaya gün sayıyor.

Ailenin neşesi, adımı taşıyan küçük Erçin.

Her gün şaşırtıyor, tam bir afacan.

Canım babam;

Yıllar geçse de unutulmadın, unutulmayacaksın.

Kimse bilmiyor, giden, gören, bilen anlatan yok.

Oralarda mutlu musun?

Şemi amcam, Cemil eniştem, İbrahim dayı, onlarla beraber misin?

Hepsine, hepimizden, selam, sevgi ve özlemlerimizi iletir misin?

Yazacak çok şey var, bir özet yapmaya çalıştım.

Ne olacak bilemeyiz, umarım daha yıllarca bu mektupları yazabilirim.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları