Biz bu derece büyük bir kötülüğü hak etmek için ne yaptık?

Yayın Tarihi: 24/02/21 13:37
okuma süresi: 7 dak.

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Şener Elcil dün bir açıklama yapıp, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ı ve ekibini, AB tarafından güney üzerinden Kıbrıslı Türklere gönderilen aşı ve diğer tıbbi malzemeleri 'istemeyip, reddetmekle' suçlamış.

Elcil, Güney Kıbrıs basınına da yansıdığı üzere, kuzeye gönderilen aşıların miktarının neden düşük kaldığı yönünde haberler olduğunu belirterek şu soruları yöneltmiş:

 

"1.İki Toplumlu Sağlık Komitesini neden çalıştırmıyorsunuz?

2.Güney Kıbrıs’a neden yanlış ve eksik bilgiler içeren uyduruk aşı planı veriyorsunuz?

3.Teklif edilen aşı miktarını almaktan neden kaçınıyorsunuz?

4.Pfizer firmasının aşı konusunda bilgilendirme yapacak uzmanına kuzey Kıbrıs’a geçiş için neden izin vermiyorsunuz?

5.Avrupa Birliği’nden gelen sağlık araç gereç ve ekipmanını reddedip, neden geri gönderiyorsunuz?"

 

Şener Hoca'nın açıklamasını "suçlamış" diye aktarıyorum ama suçlu ve suçlarının kendi kendini zaten belli ettiği bir yerdeyiz.

Çünkü Cumhurbaşkanı ve sözcüsünün AB yardımları konusunda yaptığı açıklamalar belleklerdedir. Her ikisi de gönderilen aşı ve tıbbi malzemenin Rum tarafı üzerinden değil, direk olarak Brüksel'den Ercan'a gelmesini istediklerini söylüyorlar. Bunun imkansız olduğunu bile bile bunu söylemeye devam edip, işi sığ siyasete ve hamasete çekmekten hiç çekinmiyorlar.

Hatta bununla da yetinmeyip, yıllardır AB ile Kıbrıs Türk toplumu arasında kurulmuş olan mekanizmaları da görmezden gelerek, Rumların bu yardımları kuzeye göndermemek için çeşitli bürokratik engeller çıkardığını da iddia ediyorlar.

Bunun böyle olmadığını, AB'nin gönderdiği yardımın Rumlar tarafından-isteseler bile- hiçbir şekilde engellenemeyeceği, aynen Yeşil Hat Tüzüğü meselesinde olduğu gibi sarihtir. Ama maksat hamaset için malzeme çıkarmak, olmayan bir şeyi varmış gibi gösterip, buradan puan toplamak olduğundan dolayı, söylenenleri bu sığlıkta değerlendirmekten başka çaremiz de yoktur.

Öte yandan Cumhurbaşkanının, geçen yıl seçim zamanlarında yine AB'nin güney üzerinden gönderdiği tıbbi malzeme gelmesi için uhdesinde bulunan İki Toplumlu Sağlık Komitesini çalıştırıp, kuzeye getirdiği ilaçlar yüzünden zamanın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'yı ve LTB Başkanı Mehmet Harmancı'yı 'kaçakçı' ilan ettiğini hatırlıyoruz. Yine mensubu bulunduğu partinin bir vekilinin alenen "Rum'dan yardım alacağımıza ölelim daha iyi" dediğini de hatırlıyoruz.

Tam bu noktada, konunun güneydeki muhataplarına bakacak olursak, misal, Rum Ulusal Konseyi Genel Sekreteri Pantelis Pantelidis, Güney basınına yansıyan "AB tarafından Kıbrıslı Türklere verilen malzemeler neden gönderilmiyor?" şeklindeki iddialar üzerine basına konuşarak, AB'den gelen yardımların, kuzeye gönderilmesi noktasında Kıbrıs Türk liderliğinin 'retçi' bir tavır takındığını söylemiş.

Pantelidis "Biz AB yardımlarını sadece pandemide değil, pandemi öncesi zamanlarda da göndermek için elimizden geleni yapıyorduk, yapmaya da devam ettik. Son olarak, yine AB üzerinden gelen binlerce tıbbi malzemeyi göndermek için irtibata geçtik ama Kıbrıs Türk liderliği bunu ikinci kez reddetti" diye konuşuyor.

Devamla Pantelidis "Aşılar konusunda da, bir program yaptık, ne kadar aşıya ihtiyaç olduğunu belirledik, bunların nasıl yapılacağı konusunda eğitim vermeyi de önerdik. Bunları ortak komiteye bildirdik ve konuyu görüşmeye başladık. Ancak bundan sonra karşı taraf tartışmaya müdahil olmadı, bize geri dönüşte bulunmadı. Sonra Aralık ayında, Avrupa Komisyonunun tekrar girişimiyle bir kez daha kontağa geçtik ancak bu kez de bize eksik ve yanlış bilgilerle dolu bir rapor sundular" diye konuşuyor.

AB'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'nin siparişi üzerine 1.2 milyon aşı göndermeyi taahhüt ettiğini de hatırlatan Pantelidis, bunların 400 bin dozunun Kıbrıslı Türkler için olduğunu sözlerine eklemiş.

Dolayısıyla Şener Hoca'nın açıklamasında ortaya koyduğu hususları bu bağlamda değerlendirecek olursak, tüm dünyada 'iş birliği ve dayanışma' çağrısı içinde, salgınla mücadele konusunda gelişmeler yaşanırken, bizi yönetenlerin olaya bakışı böylesi sığ hamaset zihniyeti içine saplanmaktan ileriye gidemiyor.

Yukarıda yazdığım dünya genelindeki gelişmelere örnek vermem gerekirse, günlerdir Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'nun "dünyadaki aşı dağılımı adaletsizdir. Üretilen aşıların yüzde 80'den fazlası 10 ülkeye giderken, 130 ülkede bir doz bile aşı salınmadı" şeklindeki açıklamalarına istinaden, bu sabah itibarıyla tam 600 bin doz aşı Afrika ülkesi Gana'ya ulaşmıştır.

Yani dünyanın gelişmiş ülkeleri, salgını yerlerde bitirmenin bir başarı olmadığını, salgının global olarak kontrol altına alınması gerektiği yönündeki çağrıları anlamış, bu yönde hareket etmeye başlamıştır. Kuşku yok ki, salgınla mücadelede başarı ancak global ölçekte başarıyla mümkündür, yerelde kontrol altına almakla bu başarı ölçülemez.

Uzun lafın kısası, ülkenin tüm sektörleri 'aşı tedariki' için kıvranırken, AB tarafından bize gönderilen aşı ve diğer yardımları, sırf 'Rum tarafı üzerinden geldiği için' engelleyen bir yönetimle karşı karşıyayız.

Tam bu noktada, geçtiğimiz hafta sonu görevden alınan Sağlık Eski Bakanı Ali Pilli'nin ipinin çekilmesinin bir sebebinin bu yardım meselesi olduğunu söylemek lazımdır çünkü Pilli, defalarca "AB'nin gönderdiği aşı ve yardımlar bizimdir, söke söke alırız" demiş, nitekim bir miktar almıştır da.

Ne deyim bilemiyorum.

Gerçekten, biz bu derece bir kötülüğü hak etmek için ne gibi günahlar işlemiş olabiliriz?

İnsanlık tarihinin en büyük krizlerinden birisiyle karşı karşıya bulunduğumuz şu zamanlarda, bu derece kötü bir yönetim tarafından idare edilmemiz işlediğimiz hangi suçların diyeti olarak bizi gelip bulmuştur?

Diyecek şey bulamıyorum…Yazıklar olsun…


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.