Seçim biter ama kavgası bitmez…

Yayın Tarihi: 28/12/22 07:00
okuma süresi: 8 dak.

Seçimlerle ilgili değerlendirmemizi ilk günden sıcağı sıcağına yaptıktan sonra biraz tozun dumanın oturmasını bekleyerek ikinci bir değerlendirme yapma ihtiyacı hasıl oldu. Aslında bu seçimle ilgili daha uzun süre konuşacak gibiyiz gibime geliyor.

Makaleye başlamadan önce, dün sabah Dikmen Belediyesi Başkanı Yüksel Çelebi’ye karşı düzenlenen saldırıyı kınıyorum. Şiddet hiçbir zaman çözüm olamaz, olmamalıdır. Öte yandan, Başkan ile belediye çalışanı olan saldırgan arasında geçen bu olayı “ama” diyerek, “o da öyle yaptı, böyle yaptı” diyerek bilerek ya da bilmeyerek meşrulaştırmaya çalışanları da sebebi her ne olursa olsun doğru bulmuyorum. Böyle bir değerlendirme olamaz, yorum hiç olamaz.

Son yıllarda ülke genelinde artan şiddeti ve bu şiddetin toplumun her tarafına sirayet etmesini vahim olarak nitelediğimi ayrıca belirtmek isterim.

Öte yandan bu şiddet eğilimlerini ve dilini toplum içinde körükleyen, seçimleri de “ya bizdensin ya hainsin” gibisinden bir yerlere çekenleri en büyük sorumlular ilan etmekten de hiç çekinmeyeceğim. Kıbrıs toplumunun dostane yapısını, hoşgörüsünü çekemeyen bu zihniyetlerin şiddetten beslendiğini ve bu bağlamda siyaset güttüklerini de bütün bu yazdıklarıma eklemek lazımdır.

Tekrardan seçimlere dönecek olursak, seçim sonuçları artık iyice iki partili bir düzene girdiğimizi göstermektedir diye düşünüyorum. En azından statüko içinde oluşan resim aşağı yukarı böyledir.

Sonuçlara göre 18 belediye içinden CTP ve UBP’nin aldığı belediye sayısı 13’tür ki TDP ile DP’nin aldığı birer belediye dışında geriye kalan 3 belediyenin oylarının esas kaynağı yine bu iki partidir.

Yine sonuçlara göre toplam 220 belediye meclis üyeliğinin yüzde 85’i, yani 187 tanesi yine bu partilere gitmiştir. Genel oy oranlarına baktığımız zaman ise iki partinin de oylarının 35’ler diliminde toplamda yüzde 70 olduğunu görebiliyoruz.

Hükümetin diğer ortakları olan DP ve YDP’nin toplam oy oranının yüzde 12’lerde olduğu gözlemlenirken, genel seçimlerde baraj altında kalan TDP’nin bu kez yüzde 12’lik genel bir oya geldiğini görüyoruz.

Ancak, TDP’nin aldığı bu oy oranı partiye değil bizzat Lefkoşa’daki Mehmet Harmancı zaferine yazar diye düşünüyorum. Niye derseniz, Lefkoşa’daki TDP adayı yüzde 50’nin hemen altında bir oy alırken, ülkenin ikinci büyük kenti olan Mağusa’daki TDP adayı sadece yüzde 1,50 oy almıştır!

Evet, genel seçimlerle yerel seçimlerin karşılaştırılması sağlıklı olmayabilir ama sonuç ortadadır. Moral bozmak için söylemiyorum ama sonuçlar doğru okunmazsa, sağlıklı bir değerlendirme yapılması mümkün değildir.

Yine gözlemlediğim bir başka konu İskele de dahil, tüm Karpaz yarımadasının UBP’nin eline geçmiş olduğu durumudur. Hatta işin içine Geçitkale-Serdarlı’yı da koyarsak neredeyse tüm doğu bölgesi artık UBP’nindir diyebiliriz.

Tamamen planlı bir şekilde yapılan ve adına reform denilen şeyin amacı buydu, başarıldı diye düşünüyorum.

Bu noktada reformun meclise geldiği günlerde emek popülizmi yapmaktan öteye gitmeyen, reformdaki birleştirmelerin ne amaçla yapıldığını hiç irdelemeyen, ‘sabah kadar direndik’ diye poz veren meclis içi muhalefetin büyük bir tongaya bastığını söylemek gerekmektedir.

Pardon ama neye direndiniz?

Sabaha karşı en değerli belediyeniz olan Gönyeli’nin torbaya konulup, çok stratejik bir şekilde Alaköy ile birleştirilmesine mi direndiniz mesela?

Yoksa Geçitkale-Serdarlı’nın kuyruğuna bağlanan ve seçimin kaybedilmesine yol açan Güney Mesarya köylerinin eklenmesine mi direndiniz?

Karpaz mevzusuna dönecek olursak, orada gerçekleştirilen stratejik birleştirmelerle birlikte tüm belediyeler-hem de adayları çok ortalarda görünmemesine rağmen-, taş atmadan, kolu yorulmadan UBP tarafından alınmıştır.

Bu minvalde Gönyeli işine tekrardan batacak olursam, o günlerde yine söylemiştim, ekranlardan defalarca sormuştum, “lütfen bir Allah’ın kulu bana Gönyeli ile Lefkoşa’nın neden birleştirilmediğini anlatsın” diye ama cevap alamamıştım.

Aslında cevabı biliyordum: “Benim olan kalsın, diğerleri de ne olursa olsun!”

Yoksa zaten fiziki olarak birleşmiş olan bu iki yerin ayrı tutulmasının ne mantığı vardı?

Sonuç? Gönyeli gibi marka bir yer artık UBP’dedir ve bunun sebebi tamamen parti üst yönetimidir.

Yani Murat Şenkul, -dün benim yayınımda açıkça anlattığı üzere- UBP’deki tepki oylarını kendine kanalize edip Girne’de seçimi almasa, Mağusa’da Süleyman Uluçay ülke ortalamasının 4.5 puan üzerinde bir katılımla yine tepki oylarını almasa, 25 Aralık seçimleri CTP için tam bir facia olacaktı.

Benim aldığım duyumlar, Ahmet Benli, Hasan Öztaş ve Cemil Sarıçizmeli’nin kaybetmesinin parti içinde büyük infial yarattığı yönündedir. Yine Lapta-Alsancak’ta seçimi kaybeden Emre Efendi’nin ‘parti içi oyunlara’ dikkat çekmesi de manidardır.

Dolayısıyla CTP tabanında, tavana karşı bir tepki olduğu bence açıktır.

Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda ise UBP ve ittifak partilerinin birlikteliğinin tam bir düzmece olduğunu hatta ‘zorlama’ olduğunu görebiliyoruz. Açıkçası benim bildiğim, tanıdığım UBP, eğer Türkiye izin verse, hem DP’yi hem de YDP’yi bir kaşık suda boğardı.

Nitekim tam olarak bu şekilde olmasa da UBP’nin seçimlerde ortaklarını tabiri-caizse örselemeden tokatlamıştır. Dün Levent Kutay’ın yayınına katılan Erhan Arıklı’nın sitemleri zaten bunu anlatmaktadır.

Peki buradan ne anlamalıyız?

Bana sorarsanız UBP, Ana Muhalefet CTP’den daha fazla seçim istemektedir. Sebebi de ortaklarından kurtulmaktır.

Çünkü normal şartlarda 40 kaplan gücüne erişen UBP, herhangi bir müdahalesiz seçimde hem DP’yi hem de YDP’yi sandığa gömecek güce, stratejiye ve örgüte sahiptir ama durum şimdilik öyle değildir.

Şu anda Türkiye, adanın kuzeyinde kurulan bu yamalı sistemden memnundur ama 2023’le birlikte iyice seçim havasına girecek olan Ankara’nın gözü kendi içine dönecektir. Öylesi bir durumda UBP’nin kendi iç dinamiklerinin harekete geçeceği muhakkaktır. Bu sadece zaman meselesidir.

Bu bağlamda UBP’de bittiği sanılan liderlik yarışı tekrardan alevlenecek ve kavga büyüyecektir. Erhan Arıklı dünkü yayında “UBP iç hesaplaşmalarını bitiremedi” demektedir ki bu doğrudur, o iş zaten hiç bitmez!

Uzun lafın kısası, seçim bitmiştir başkanlar ve diğer yerel yöneticiler koltuklarına kavuşmuştur ama bu işin hesabı henüz kesilmemiştir.

Hele şu yeni yıla ertelenen ‘hormonlu’ bütçe geçsin de sonrasını hep beraber izleyeceğiz artık.

Özellikle de 16 Ocak’ta meclisten geçmesi beklenen yerel yönetimlerle ilgili 51/95 işine dikkat edelim.

Zira kıyametin büyüğü oralarda kopabilir!


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.