Sahtelikler diyarı…

Yayın Tarihi: 16/02/24 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Hafta başı patlak veren sahte diploma skandalı meselesi gündemdeki yerini koruyor.

Konuyla ilgili yazıp çizen herkes, YÖDAK denilen kuruma işaret ederken, denetim çağrısı yapıyor.

Kim denetleyecekmiş? YÖDAK!

Hangi YÖDAK bu? Efendim hani şu yetkisiz olan güzide kurumumuz!

Dün yayımlanan hemen tüm basın organlarında denetim çağrısı yapıldı.

Aynen geçen haftalarda Akın Kürşat meselesi gündem olunca Taşınmaz Mal Komisyonu’nun göreve çağırılması gibi.

Hangi TMK bu?

Son 10 yıldır biler isteye çalıştırılmayan TMK!

İşte bu meselede de YÖDAK göreve çağrılıyor.

İyi de dün yayımlanan bazı gazetelerde ne manşet vardı biliyor musunuz?

YÖDAK Başkanı Turgay Avcı’nın diplomasının olup olmadığı!

Yahu düşünebiliyor musunuz?

Bütün memleket, içinde bir elin parmakları kadar çalışanı bulunan -ki bu mevzu işin teknik tarafı- YÖDAK’tan denetim bekliyor, fakat onun başkanının diploması mahkemelik!

Yani pes diyorum. Neden? Çünkü Turgay Avcı’nın diploması işini son 2 yıldır sürekli bir şekilde konuşuyoruz.

Aradan geçen 2 yılda bu kadar göze sokulan ama kimse tarafından bitirilemeyen bir şaibe nasıl olabilir?

Yani kusura bakmasın ama bir diplomanın sahte olup olmadığının ortaya çıkması için kaç yıl gerekir?

Onu bunu bilmem ama bildiğim şu: Üniversiteler bu ülkenin can damarıdır.

Onlarca sektör bu sayede iş görmekte, binlerce insanımız ise bu sektörden geçinmektedir.

Hal böyleyken bir sektör ancak böyle pervasızca kullanılıp, zarar verilebilirdi.

Düşünün, KKTC üniversitelerinden en azından bazıları, KKTC devleti daha iyi söğüşlenebilsin diye sahte diploma dağıtıp, bu işlerden para kazanıyor. Rakam milyonlarla ölçülüyor. Bu ülkenin en kritik kurumlarından bir tanesi olan Kooperatif Şirketler Mukayyitliği dairesinin müdürünün diplomasının sahte olduğu ortaya çıkıyor.

Tutuklanıyor, sorgulanıyor, teminatla serbest kalıyor ve görevine dönüyor.

Sonra ben bu satırları yazarken görevden azlini istemiş. Pek zahmet etmiş! Herhalde ki göreve devam etmemeliydi ki burası KKTC, burada her şey olabilir!

Nitekim kendi diploması şaibe altında olan birisinden ülkedeki diplomaların sahte olup olmadığını denetlemesini bekliyoruz. Tam KKTC’lik bir iş!

Diyeceğim o ki Turgay Bey hiç kızmasın ama bulunduğu göreve devam edemez. En azından hakkındaki şaibe bitene kadar bu göreve devam edemez. Kendisi de bir türlü bu şaibeleri temizleyemediyse, o zaman yapılacak bir şey yok. Bu iş asla böyle süremez!

Öte yandan yüksek öğrenimde bu skandallar yaşanırken, ülkenin en önemli markası olan DAÜ’yü de bitirme operasyonu tam gaz devam ediyor.

Bakınız, sadece yüksek öğrenimin değil, ülkenin en önemli marka değeri olan, binlerce mezun veren ve adadaki kaliteli eğitimin adresi olan DAÜ, bile isteye batırılmaya sonra da bir kurtarıcı bulunarak satılmak isteniyor.

Ve maalesef, DAÜ konusu “akademisyenler yüksek maaş alıyor o yüzden battı” sığlığı içinden tartışılıyor.

Bazı şeylerden hiç ders alınmıyor.

Mesela KTHY’nin batırılma sürecinde olduğu gibi. Orada sendikanın yaptığı vahim hatalar unutulmuş gibi.

Yine Kıb-Tek sürecinde El-Sen’in düştüğü hatalar ve hep maaşların gündemde olması gibi.

Şimdilerde gördüğümüz şey de DAÜ’nün batmasının sebebinin maaşlar olduğu söyleyen bir sürü tip. “Tip” diyorum çünkü bazılarına gazeteci demek bana zül geliyor.

Bakınız, belki farkında değilsiniz ama YÖK yani Yüksek Öğrenim Kurumu, KKTC üniversitelerine Türkiye uyruklu öğrenciler için burs verme zorunluluğu getirdi. Bu konuyu hiç duydunuz mu?

Bu burslar yüzde 75’lere varabiliyor!

Bu kadar cömert burs dağıtan bir okul ya da nihayetinde işletme, nasıl hayatta kalabilir? Tabii ki kalamaz!

Düşünün ben kendi evladım için okula 1600 dolar öderken, Türkiye’den gelen öğrencilerin ücreti 1000 dolar civarında!

Bu nasıl olabilir? Geçen gün yine sormuştum, bilen varsa yazsın!

Dolayısıyla sevgili dostlar, DAÜ mevzusunu ısrarla maaş konusunda getirip tartışmak isteyenler bilin ki okulu satmak isteyenlerdir.

Ha bu maaş konusunda geçen gün sosyal medyamdan kendimce uyarılar yapıp, oradaki sendikalara da çağrıda bulundum ve “kendinize gelin” diye uyardım.

Vay sen misin uyaran!

Gelen bazı telefonlardan ve mesajlardan anladığım, DAÜ’deki mücadeleyi kendi ekmek tekneleri mücadelesi olarak görenler var. Bazıları “maaşlara dokundurtmayız” deme noktasına bile varmış!

Vallahi kusura bakmayın, DAÜ ne sizindir ne de benimdir. DAÜ bu ülkenin halkınındır.

Tam da bu yüzden mücadeleyi zümresel değil, toplumsal yapmak boynumuzun ve boynunuzun borcudur.

Bir kez daha uyarıyorum, kendinize gelin ve yukarıda örneğini verdiğim sendikaların akıbetine düşmeyin.

Ki ben özellikle DAÜ-SEN’in mücadelesini de selamlıyorum. Fakat bu yapılan ya da yapılabileceğini düşündüğüm hataları yazmayacağım, söylemeyeceğim anlamına gelmez. O yüzden kırılan ve üzülen varsa maalesef ayrı yatmak zorunda kalacak.

Mücadeleye devam diyorum!

Çünkü bu sahtelikler diyarında en çok DAÜ gibi gerçek kurumlarımıza sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum…


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.