O kaçtı, ben kovaladım...

Yayın Tarihi: 10/07/25 07:30
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

"Gündem" programımızın dünkü konuğu Ersin Tatar oldu. İzlenme rekorları kıran programda Tatar, kendisine yönelttiğim hemen tüm sorulara kaçak cevaplar verdi, kendi retoriğini anlatıp durdu.

Mesela kendisi görev süresinde yaptıklarını büyük marifet sanıyor hatta sanmakla kalmayıp, başka bir gerçeklikte yaşıyor.

Türk Devletleri Topluluğundaki bizim anlayamadığımız başarısını “eskiden masanın yanında dururduk, şimdi masada oturuyoruz” şeklinde bir başarı hikayesine dönüştürmüş durumda.

“İyi de Nisan ayında Semerkand’ta imzalanan deklarasyonda BM’nin KKTC’nin tanınmasını yasakladığı 541 ve 550 sayılı kararlara direk atıf var” diye üstelediğimde ise, “e mecburdurlar AB’den kredi alacaklardı diye yaptılar” diye cevap verdi!

“Ali” diye seslendiği ve ‘yakın arkadaşım’ diye nitelediği İlham Aliyev, bu nobran cevaplarını duysa ne derdi acaba?

O bunları başarı olarak anlatırken, ona Eski ABD Başkanı, dönemin Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Derviş Eroğlu ziyaretini, yine Mehmet Ali Talat’ın Beyaz Saray ziyaretini filan hatırlattığımda ise sessizleşip, başka konulara geçti!

Yine aynı şekilde ona ikimizin baş kahraman olduğu, 2021 Nisan’ında Cenevre’deki meşhur basın toplantısında yaşananları sordum.

Hatırlamayanlar için anlatacak olursam, Tatar’ın ve Türkiye’nin güya yeni olan ama aslında eski Taksim tezini ortaya koydukları o zirvenin sonrasında yapılan basın toplantısında, dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu pat diye “Anastasiadis bize Ercan’a karşılık Maraş’ı teklifini sundu, reddettik” demişti. Ben de soru hakkım olmamasına rağmen “yıllarca Rumların reddettiği ve bizim istediğimiz bu formülü neden reddettiniz?” diye araya kaynayıp soruyu yapıştırmıştım. Dün de bu soruyu “şimdi teklif edilse kabul eder misiniz?” diye referans göstererek sordum.

O gün Cenevre’de, Çavuşoğlu’ndan önce soruya sinirlenip, beni fırçalayan, kızan, sonra da mesaj atıp “kusura bakma, improvize yaptım” diyen kendisi olmasına rağmen, dün bu soruya “olmadı öyle bir şey” şeklinde cevap verdi!

Sonra ben üsteleyince de “Maraş bizim malımızdır, onu verip de Ercan’a direkt uçuş hakkı alırsak, bu tehlikeli olur çünkü Rumlar sonra bu kararı iptal edebilir, Maraş da elden gider” şeklinde cevap verdi!

Yani ya Ersin bey uluslararası hukuku çocuk oyuncağı zannediyor ya da başka bir alemde yaşıyor, ben bu cevaplardan bunları anladım.

Ama programın tek bombası bunlar değildi.

Misal, ona geçen hafta Nikos Hristodulidis’in (Ki o program sırasında bir kaç kez ona Hristofiyas diye hitap etti) “Tatar bana asker izin vermez diye kapı açamıyorum” ve “Erdoğan’a soru sorulmaz, cevap verilir dedi” şeklinde basına da düşen ifadelerini sordum, “külliyen yalandır” dedi.

Sonra yine üsteleyince canı sıkıldı, yüzünü büktü, konuyu güvenlik meselesine çekti.

Ona “bir zaman toprak karşılığı egemenlik müzakeresi yapmayı teklif etmiştin, şimdi de bunu teklif eder misin” sorusunu da sordum, sinirlendi, “buna cevap verirsem konuyu başka yerlere çekeceksiniz” dedi. Sonra dönüp, “Denktaş da zamanında 29+ dediydi, üzerine kaldı, ben 35 diyorum” minvalinde bir cevap verdi. “Zaman değişti” dedi, dedi da dedi!

KKTC’nin tanınmasını hiçbir zaman ön şart olarak ortaya koymadığını anlatan Ersin bey, bu konuda “egemen eşitlikten kasıt nedir?” sorularımı da kaçamak cevaplarla geçiştirdi.

Ama aynı Ersin bey, Hristodulidis’in KKTC’yi tanımadığı için kendisiyle müzakere etmediğini söyleyip, suçlamaktan da çekinmedi.

Fidias’la mülakatında “Annan planına neden hayır dediniz” sorusuna “Çünkü plan sonucunda dolaylı Enosis gerçekleşecekti” şeklindeki cevabı hatırlatıp, “Olur da KKTC tanınır, iki devletli çözüm olursa, AB’ye gireceksek aynı manada değil mi?” şeklindeki sorumaysa “AB’den Türkiye ile ayrıcalıklı ilişki kurmayı isteriz” diye cevap verdi.

“Yani KKTC olarak AB içinde kafamıza göre mi takılacağız?” şeklinde sıkılayınca da “Ben zaten AB çatısı altında iki devletli çözümü isterim, istersen Kudret Özersay’a sor” deyiverdi!

Dediğim gibi Ersin bey tamamen farklı bir dünyada yaşıyor gibi ve bizler o dünyaya oldukça uzaktayız.

Ona “Tufan Erhürman’dan korkuyor musun? Onunla neden programa çıkmıyorsun?” dediğimde, “ondan korkmuyorum, zamanı gelince o da olacak” dedi. Sonra “Ne zaman çıkacağımıza ben karar veririm” diye de ekledi.

Ben de fırsat bulup, “Ben ikinizi davet ediyorum, moderatörlük benden, tarafsızca program yapalım, bunun için bir söz alayım” dediğimde, bundan da kaçtı: “Ben kimseye söz vermem!”

Velhasıl kelam ne sorarsam sorayım, kendine has şakacı ve dalgacı haliyle sorularımı geçiştirdi, Vehbi Zeki Serter’in meşhur tarih kitabındaki bulguları tekrar tekrar söyleyip durdu.

Buna rağmen hem program öncesi, hem programda hem de sonrasında bayağı güldük.

Program bitince, “Bak başkan kavga etmemizi isteyenlerin beklentisi gerçekleşmedi” diye takıldım. Kahkahayı bastı “beklesinler” dedi.

Sonra her Kıbrıslı gibi “ayarlayın da yeme içmeye gidelim” muhabbetine geçtik, kahvemizi içtik.

Bir gerçek var ki Ersin bey çok samimi bir adam. Ona Fidias mülakatından puanları topladığını söylediğimde hoşuna gitti, “Fidias işini ben de beğendim çok” dedi.

Ha Fidias’ın tarih bilgisi yerinde olsaydı ki kendisi “ben siayset konusunda bir şey bilmem” deyip duruyor, Ersin bey 1963 olaylarını Yunan cuntasına bağladığında “Durun Ersin bey, cuntaya daha 4 yıl var” deyip onu bozardı ama bunlar olmadı.

Dolayısıyla Ersin bey samimi, iyi hoş sohbet bir adam, sosyal ilişkileri de çok iyi. Hatta Fidias’a iddialı bir şekilde dediği “Eğer Rum halkı beni tanısa, Akıncı’dan daha çok severdi” şeklindeki iddiasına da katılıyorum.

Neden?

Çünkü ortak bir dostumuzla defalarca bulunduğumuz Rum meyhanelerinden onu aradığımızı, meyhanedeki Rumların da “Re Ersin” diye dakikalarca onunla telefonda muhabbet edip, sonra da onun için “very good man” dediklerini bu kulaklar çok duydu!

Adama fırsat verseler vallahi tüm Rumları tavlar!

Aslına bakarsanız Ersin bey kendi yorumuyla ailesi gibi “federal” bir felsefeye sahip olsa ben eminim bu sosyal becerilerle Rumları fena zorlardı diye düşünüyorum.

Fakat kesinlikle federal birisi değil ve o da Kıbrıs adasının kuzeyindeki diğer ülküdaşları gibi kendisini adanın taksim edilmesine adamış birisidir.

Ve kuşku yok ki kendisi de aynen takip ettiği sağ cenah devlet büyükleri gibi başarısız olacak.

Çünkü her ne kadar “federasyon öldü” türküsünü en yüksek perdeden tutturmuş, hatta buna çok inanmış gibi yaşasa da, dünya gezegeninde durum hiç de öyle değildir!

Yine de kendisini medeni cesaretinden dolayı kutlarım. Aynı fikirde olmasak da çıkıp programıma geldi ve medeni bir şekilde hasbihal ettik.

Ben sordum, o kaçtı, ben kovaladım, o daha hızlı kaçtı.

Programa ilgi gösterenlere, mesaj atanlara, değer verenlere teşekkür ederim...

 


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.